WebTekno''dan alınan bilgilere göre; tarihi olaylar arasında Amerika’yı kimin bulduğu konusu oldukça tartışılıyor olsa da bu soru hala kendi gizemini koruyor.
Herkes tarafından bilinen hikayeye göre Amerika’yı keşfeden Christopher Columbus''dur.
Bu konunun aksine keşfin Columbus’dan çok daha önceye dayandığını iddia eden modern araştırmacılar mevcut olsa da, kesin olarak kanıtlanan pek fazla bilgi mevcut değil. En bilinen iddialara arasında ele başını çekenlerden biri ise bir grup izlandalı kaşifi konu alıyor. Leaf Erikson’ın liderliğinde ilerleyen bu grubun Columbus’dan tamı tamına 500 yıl önce Amerika’yı keşfettiği iddia ediliyor.
Bazı araştırmacılar ise Asya ve Afrika kıtasından olan birçok insanın hem Erikson’dan hem Columbus’dan daha önce Amerika topraklarına ayak bastığını ortaya sürüyor. Bu varsayımlar arasında Buz Devri Avrupası’ndan insanlar bile mevcut fakat o zamanın koşulları keşif yapıp kıta isimlendirmeye pek uygun olmadığı için veya planlar o yönde olmadığı için işler biraz farklı ilerlemekte.
19. yüzyılda katolikliğin oldukça yaygın olduğu dönemlerde Columbus Şovalyeleri isimli bir katolik kuruluş Columubus’u başarılarından dolayı ödüllendirmek istedi. Columbus’un Amerika’nın Columbus tarafından keşfedildiğini resmileştiren bu durum, Columbus’un katolik bir kahraman olarak gözükmesinin yanı sıra ulusal Columbus gününün de başlamasını sağladı. Belki de Leaf Erikson’ın yarışta geri düşmesini sağlayan en büyük faktörlerden biri de bu durumdur.
Erikson’ın kıtaya ilk ulaşan kişi olduğu bilinen gerçeklerden biri olsa da bunun da aksini iddia edenler olduğundan bahsetmiştik. Bu iddialar arasında Çin devletinin bir filosu da mevcut. Ünlü tarihçi Gravin Manzies’in söylediklerine göre, başında Amiral Zhang He’nin olduğu bir Çin filosunun Amerika topraklarına 1421 yılında ulaştı ve keşfetti. Kanıt olarak da 1418 yılından kalma bir haritayı gösterdi. Manzies bu kanıtla birlikte oldukça güçlü bir teoriyi öne sürmüş olsa da, bu teori henüz kanıtlanmamış durumda ve tartışılmaya devam ediyor.
Bilinen başka ucu açık olan teorilerden biri ise İrlandalı keşiş St. Brenden’ın keşfi hakkında. M.S 500 civarında St. Brenden yolculuk yapmaya pek uygun olmayan, tahminen o zamanın koşullarındaki ilkel bir gemi ile Kuzey Amerika’ya doğru yolculuğa çıktı. Tabii ki böyle bir teori mevcut olsa da bu teoriyi tek destekleyen şey 9. yüzyıldan kalma bir kitaptan başka bir şey değil.
Avrupalı kaşifler tarihteki bilinen adıyla Yeni Dünya’ya vardıklarında birçok kişinin daha önceden bu topraklara ayak bastığını hatta halihazırda orada yaşadıklarını fark ettiler. Bu durum onlardan önce bu keşfi yapan birilerinin olduğunu kanıtlıyordu. Fakat Amerika bir şekilde keşfedilmeliydi.
Yaşanan son buzul çağında Bering kara köprüsü oldukça büyük bir role sahipti. Günümüz Alaska’sını günümüz Rusya’sına bağlayan bu köprü, günümüzde sular altında olsa da kendi zamanında ulaşım için kullanılan oldukça önemli bir yoldu. 30.000 yıl öncesinden 16.000 yıl öncesine kadar işlevini sağlayan Bering köprüsü bu uzun süre zarfında, doğal olarak merak eden birçok insanında bu köprüyü kullanmasını sağlıyor. Geçişi yapan ilk insanların tam olarak ne zaman karşıya geçtiği bilinmese de 20.000 ila 25.000 yıl öncesi yapılan en yakın tahminler arasında yer alıyor.
Keşif konusundaki bilgilendirmelerde arkeolojik kazıların etkileri de oldukça büyük. Amerika’nın keşfi konusunda ortaya sunulan arkeolojik kanıtlar, insanların 14.000 yıl önce Yukon’a (Kuzey Amerika) ulaştığını gösteriyor. Hatta Yukon içerisinde keşfedilen mağaralarda 24.000 yıl önce insanların orada yaşamış olabileceğini kanıtlayacak bilgiler öne sürülse de bahsi geçen Amerika’nın keşfi konusunda bu bilgiler yerleşik olmaktan çok uzak kaldılar.
Amerika’nın keşfi konusu gerçekten o kadar muamma bir durum ki, zamanında ilk inanılan Amerikalılar bile günümüzdekinden oldukça farklı. 1970’lere kadar Clovis halkı olarak bilinen ilk Amerikalılar, isimlerini New Mexico yakınlarındaki 11.000 yıllık bir yerleşimden alan bir halktı. Sonradan ortaya çıkan bilgiler ile Clovis halkının ilk Amerikalı insanlar olmadığını kanıtlasa da hala birçok araştırmacı Amerika’nın keşfinde Clovis halkının büyük rolü olduğuna inanıyor. Sadece bahsi geçen bu durum bile Columbus’dan önce başkalarının ayak bastığını kanıtlar nitelikte.
Colombus henüz Amerika’yı keşfetmeden önce, mitlerde anlatılana göre hafif arazide yaşayan birçok göçebe kabile mevcuttu. Son on yılda bu konuya yönelik yapılan araştırmalar Amerika topraklarında ilk bulunan insanların oldukça karmaşık ve organize toplumlarda yaşadığını belirtiyor.
Columbus yaptığı birçok keşiflerden birinde Amerika’yı keşfettiğini öğrenememiş bunun yerinde Hindistan açıklarında bir adaya ulaştığını düşünmüştü. Bu yanlış düşünce şekli kıtayı tanıyamamasını ve doğal olarak ismini de verememesine sebep olmuştu. Columbus’un keşfinden 5 yıl sonra İspanya adına keşifte olan Floransalı kaşif Amerigo Vespucci, Columbus’un aksine bu kıtanın Hindistan olmadığını ve tamamen ayrı bir kıta olduğunu fark etti. Tabii ki böyle bir keşfin üzerine de Amerigo Vespucci kıtaya kendi adını verdi.
Kendi zamanının parlak kaşiflerinden biri olan Vespucci, 1497 ve 1504 yılları arasında hem İspanya hem Portekiz adına Keşif Çağı’nın iki seferine katıldı. 1503 ve 1505’te Vespucci’nin adı altında bahsi geçen keşiflerin ve Vespucci’nin yaptığı diğer keşiflerin anlatımlarını ve açıklamalarını içeren kitapçıklar basıldı. Tarihçiler genel olarak bu kitapçıkların doğruluğu konusunda olumsuz düşüncelere sahip olsalar da kitaplar çok popüler olduğu için Vespucci’nin itibarını bir hayli arttırmıştı.
1501 yılında yaptığı bir sefer esnasında Vespucci bir şeyin farkına vardı ya da en azından farkına vardığını iddia etti. Portekiz seferi sırasında Brezilya’nın Avrupalılar için yeni bir kıtanın parçası olduğunu ve bu kıtaya ''Yeni Dünya'' adını verdiği en büyük iddialarından biriydi. Bahsi geçen bu fikir, haritacı Martin Waldseemüller’e Vespucci’nin 1507’de “Amerika” formunu ilk kez Yeni Dünya’yı gösteren bir haritaya uygulayarak başarılarının tanınmasını sağladı. Diğer haritacılar da aynı şeyi yaptılar ve 1532 yılında Amerika adı artık resmi olarak yeni keşfedilen kıtalara yapıştırıldı. Vespucci’nin ise bu ödüllerden haberdar olup olmadığı bilinmiyor.