AMERİKAN OKULLARI VE ERMENİLER – 6 –

AMERİKAN OKULLARI VE ERMENİLER – 6 –

Çocuklar kendi vatanlarına dair hiçbir şey bilmiyorlardı

esat-atalay-001.jpg
d. Yabancı Okulların Amaçları HakkındaOrtaya Atılan İddialar

Yabancı okulların amaçları konusunda İstanbul Alman Lisesi Müdürü Dr. Richard Pröyzer’in şu tespiti çok önemlidir:

“Türkiye, Abdülhamit’in istibdadına nihayet verdiği zaman muhtelif içtimai sahalarda henüz kaos halinde idi. Bu hal bilhassa maarif sahasında daha çok göze çarpıyordu. İlk mektepler yok denecek kadar azdı. Tali mektepler de öyle bir vaziyette idiler ki çocuklarının tahsillerine ehemmiyet verenler ya hususi muallim tutmaya veya çocuklarını ecnebi mekteplerine göndermeğe mecbur oluyorlardı...

O zaman bu ecnebi mekteplerinde Türkçe tedrisatı çok elim bir vaziyette idi. Bu dersler bir çok ecnebi mekteplerinde ihtiyari idi. Şayanı hayrettir ki çocuklarını bu derslere iştirak ettirmeyenler bizzat Türklerdi. Hiç şüphesiz bu, çocuk velilerinin, Türkçe muallimlerinin vazifelerini ifada izharı aczettiklerini ve okutulan Türkçe kitaplarının pek fena olduğunu bildikleri içindir.

Filhakika Abdülhamit devrinde bu mesele o kadar şayanı dikkat idi ki kıraat kitapları arasında garbî Avrupa kitaplarının noktası noktasına Türkçe’ye çevrilmiş numuneleri vardı. Bu şeraitte bir çocuğun kalbinde vatan hissi, vatan muhabbeti, yurd sevgisi ve millî vecd(milli heyecan) nasıl uyandırılabilirdi? Açık söyleyeyim ki bir çok ecnebi mektepler misafirperverliğine mazhar oldukları memlekete hizmet etmeğe hiç ehemmiyet vermiyorlardı. Memleketin lisanı bile ihmal ediliyor, çocuğun gözü mektebin mensup olduğu memlekete çevrilerek oranın körü körüne perestişkarı (ibâdet edercesine seven, çok ileri sevgi ve hürmet besleyen) olmasına çalışılıyordu. Türkiye’nin o felâketli zamanlarında beni pek hayrete bırakan bir cihet de bazı ecnebi mekteplerinin hedeflerine vasıl olmak için pedagojik esasların en iptidai icabatını bile ihmal etmeleri idi... Bunun neticesi olarak da çocuklar ecnebi bir memleketin coğrafyasını öğrendikleri halde kendi vatanlarına dair hiçbir şey bilmiyorlardı. Buna inzimam(bağlanan, bağlı olarak) eden ikinci bir fenalık da bu mekteplerde Türk çocuklarına yapılan dinî tesirat ve telkinattı. Bu tesirat ehemmiyeti küçültülemeyecek derecede muzır ve tehlikeli idi. Bu mekteplerin bazılarında Türk çocukları Hıristiyan ibadet ve dualarına, din merasimine iştirak ettiriliyordu. Hatta bazen kabahatlerini affettirmek maksadiyle salibi(haç) bile öptürüyorlardı. Fakat garibi şu ki çocuk ebeveynleri bu halleri vakıf oldukları halde hiçbir itirazda bulunmuyorlardı”

Yabancı okullar kendi ülkesindeki ders ve kitapları aynen okuturdu, Osmanlı Maarif Nezareti bunlara karışamıyordu. Hatta okutulan bu kitaplarda Türkler aleyhinde yazılar varsa bunlar aynen okutulurdu, Türkçe ise ihtiyari bir dil olarak kullanılırdı. Bu okulların genelde müdürleri papazdı ve bu okullara giden Müslüman öğrenciler de Hıristiyanlar gibi kiliseye götürülerek ibadete zorlanırdı. Osmanlının bunun karşısında aldığı tek tedbir ise Müslüman öğrencilerin yabancı okullara gitmelerine engel olmaya çalışmaktan öteye gidememiştir.

Amerikalı, Fransız ve İngiliz misyonerler Osmanlı topraklarını sömürge haline getirecek olan fikrî yapıyı gene ülke topraklarında kurdukları okullarla oluşturmuşlardır. Misyoner okulları batılı emperyalist ülkelerin kendi emellerini gerçekleştirmek için Osmanlı Devleti’ne karşı kullandıkları en güçlü silâh olmuştur.

Köylere kadar yayılan bu okullar sayesinde birbiriyle yüzyıllar boyunca birlikte yaşayan halklar, birbirine düşman edilmiş ve bağımsızlık mücadelelerine destek olunmuştur.