CUMHURİYET döneminde çıkartılan yeni kanun ve yönetmeliklerle ve uygulanan sıkı denetimlerle yabancı okulların büyük çoğunluğunun Türk okulları gibi yalnız eğitim amaçlı faaliyetlerde bulunmaları sağlanmıştır. Ancak çıkartılan kanun ve yönetmeliklere uymama konusunda direnen yabancı okullar da çok kısa bir sürede, artık Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde olduğu gibi istedikleri şekilde faaliyetlerde bulunamayacaklarını ve varlıklarını sürdürebilmeleri için çıkartılan kanun ve yönetmeliklere uymaları gerektiklerini kavramışlardır.
Cumhuriyet döneminde yabancı okulların durumunu incelemeden önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde bu okulların açılışını, gelişmesini, ne tür faaliyetlerde bulunduklarını ve İmparatorluğun bu okullara yönelik çıkarmış olduğu kanun ve yönetmelikleri ortaya koymakta yarar vardır. Ancak bu şekilde her iki dönemin daha sağlıklı bir kıyaslaması yapılacak ve Cumhuriyet döneminde bu okullara yönelik çıkartılan kanun ve yönetmenliklerin gerekliliği daha iyi anlaşılacaktır.
1. Osmanlı Döneminde Yabancı Okullar
a. Tanzimat’a Kadar Gelişmeler (1839’a kadar)
Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancı okulların açılması doğrudan olmamış, önce Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra Latin Katoliklere ve Rum Ortodokslara fermanlarla verdiği dinî imtiyazlar sayesinde, Latin ve Rumlar, ibadetlerine devam edebildikleri gibi, o dönemde eğitim, dinsel faaliyetlerden ayrı olarak düşünülmediği için ibadethanelerine din adamı yetiştirmek ve kendi çocuklarını okuma-yazma, din bilgisi öğretmek amacıyla kilise içlerinde ya da yakınlarında açtıkları okullarla başlatmışlardır. Fatih, gayrimüslimlere tanıdığı bu imtiyazları, ister İstanbul’u bu iki mezhebin merkezi haline getirip onları kendi kontrolü altında tutmak, ister diğer dinlere saygı için vermiş olsun, Osmanlı Devleti’nde Müslümanlara ait olmayan okulların açılmasını sağlamıştır.
Yabancıların Osmanlı topraklarında okul açmalarını asıl kolaylaştıran etken ise 1535’te Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa ile imzalanan dostluk anlaşmasıyla, önce Fransa’ya daha sonra da birçok ülkeye verilen kapitülasyonlardır. İşte bu kapitülasyonların sağladığı serbestiye dayanarak İstanbul’da yaşayan Latin Katolikler, papadan kendi çocuklarına eğitim verilmesi için rahip istemişler, bunun üzerine gönderilen rahipler ilk kez 8 Kasım 1583’te İstanbul’a gelerek Saint Benoit Manastırı’na yerleşmişler ve 18 Kasım 1583’te manastır içinde ya da yakınlarında ilk yabancı okulu Osmanlı topraklarında açmışlardır. Osmanlı topraklarında açılan bu ilk yabancı okul daha önceden kilise içinde veya yakınlarında yalnız Hıristiyan çocuklara okuma-yazma ve din dersi verme amacıyla açılmış okullardan farklıdır, çünkü bu okulda Latin çocuklarla birlikte 50 kadar Rum ve Yahudi çocuğa, okuma-yazma ve din dersi dışında Fransızca, matematik, eski Yunanca, Latince ve serbest sanatlar öğretilmeye başlanmıştır. Bu okul misyoner rahiplerin Osmanlı topraklarında çalışmalarının ilk ciddî ürünüdür.
1583’te açılan Saint Benoit’ten sonra 1629’da Kapüsen rahipleri, günümüzde de varlığını sürdüren Saint Louis’i açmışlardır. Yabancı okullar sadece dinî amaçlar nedeniyle değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’yla Avrupa arasında gittikçe kurumsallaşan ilişkiler gereği Osmanlıca bilen bir kadro oluşturmak ve de Osmanlı topraklarında yaşayan Hıristiyanları kendi din ve mezheplerinin mensubu yapmak için açılmışlardır.