BU yazı dizimizde, Osmanlı döneminde kurulmuş ve Cumhuriyet döneminde de faaliyetlerini sürdüren yabancı okulların ve Amerikan Okulları’nın kısa tarihçeleri ile eğitim ve öğretimlerini açıklığa kavuşturmaya çalışacağız. Bu araştırmayı yaparken Süleyman Büyükkarcı’nın Türkiye’de Amerikan Okulları adlı kitabı ve Dr. Sezen Kılıç ile Prof. Dr. Fahir Armaoğlu’nun Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayımlanan yazılarından faydalandık.
Osmanlı Devleti’nde kurulan yabancı öğretim kurumlarının en eskileri Katolik okullarıdır. Başlangıç tarihleri İstanbul’un fethedilmesiyle başlar. Bu tarihlerde kiliselerde Lâtin çocuklarına mahsus olmak üzere verilen dersler, daha çok dini ağırlıklıydı.
8 Kasım 1583’te Fransa’nın himayesinde İstanbul’a gelen Cezvitler, 18 Kasım 1583’te Galata’daki “Saint Benoit” kilisesi ve manastırına yerleşerek, burada hemen bir okul açtıkları bilindiğine göre, Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’da ilk Fransız Okulu’nun açılış tarihini 18 Kasım 1583 olarak kabul edebiliriz. Bu tarihte Cezvitler tarafından açılan Saint Benoit okulu, Osmanlı Devleti’nde kurulan, yüzbinden fazla öğrenci toplayan ve sayısı birkaç yüzü aşan Fransız okullarının ilkinin ve bu itibarla Osmanlı Devleti’nde dini, sosyal, kültürel ve siyasi etki ve tepkileri önemli olmuş olan Fransız misyoner öğretim etkinliklerinin değil, aynı zamanda bütün yabancı öğretim kurumlarının da başlangıcı sayılabilir.
Katolik okullarının faaliyete geçişinden sonra, Protestan okulları da Osmanlı Devleti’ne gelip yerleşmeye başladı. Osmanlıların Amerikalılar’la ilk ilişkileri, Amerikan tüccar ve misyonerleri aracılığıyla olmuş ve bunu, Osmanlı Devleti’ne gelen Amerikan diplomat, konsolos ve başkaları izlemiştir.
Osmanlı Devleti ve ABD arasında yapılan 7 Mayıs 1830 tarihli “Seyrisefain ve İcrayı Ticarete Dair” bir “Muahede-i Hümayun” adlı ilk ticaret antlaşması ile ABD’ye ticari ilişkilerde “en ziyade müsaadeye mazhar millet”, yani imtiyazlardan yararlanma hakkı verildi. Bu hak ayrıca ABD tüccarının, Osmanlı ülkesinde, devletin müdahalesi olmadan, her milletten, ya da dinden simsar kullanabilmesi idi. Amerikalılar daha ziyade simsar olarak Ermeni ve Rumları kullandı. Böylece zaman içerisinde Ermenilerle Amerikalılar o derece birbirlerine yakınlaştılar ki, Amerikalılar, Ermenileri himayeleri altına aldıkları gibi onlara aynı zamanda vatandaşlık hakkını da verdiler. Ermeni simsarlarla Amerikalılar arasında başlayan bu birliktelik ve yakınlaşma eğitim alanında da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Bunda misyonerlerin payı büyük oldu. Amerikalılar bu eğitim kurumları sayesinde Ermenileri koruma altına alarak, onları kendi taraflarına çekerek kendi çıkarları doğrultusunda kullandılar; tıpkı Yunanlıların Rumları, İngilizler’in Protestanları, Fransızların Katolikleri, Rusların Ortodoksları korumaları ve kullanmaları gibi. Sonuçta da korunma altına alman tüm Gayrimüslim uluslar, eğitim-öğretim, siyasal ve silahlı örgütlenme, silahlı ayaklanma ve yabancı devlet müdahalesi gibi aşamalardan sonra, ayaklananlar bağımsız birimler şeklinde Osmanlı Devleti bünyesinden ayrılmışlardır .
Bu konuda şüphesiz ki en önemli etkenlerden biri olan eğitim seferberliği diğer bazı devletler gibi Amerikalılar tarafından da kendi çıkarlarına en uygun bir biçimde kullanıldı. Amerikan misyonerleri 1834’te İstanbul Beyoğlu’nda Ermenilere bir okul açtılar. Başlangıçta Ermenileri Protestanlaştırmak isteyen misyonerler, büyük çabalar sonucunda onları, 1848 tarihinde, Osmanlı Devleti’nde ayrı bir Protestan Cemaati olarak kabul ettirmeyi başardılar. Böylece Ermeni Milleti Gregoryan, Katolik ve Protestan olarak üçe bölündü. Din eğitimi öngören bu kurumlar zaman içerisinde dini eğitimi de bütünüyle bırakmadan laik öğretim yapan kolejlere (highscholl’lara) dönüştürüldü.