Amerikan Elçiliği'ne niçin saldırıldı? (09 Temmuz 2008)
Dikkatlerin Ergenekon soruşturması sebebiyle ilgili savcının kamuoyuna açıklayacağı iddianameye kilitlendiği bir günde, ABD’nin İstanbul İstinye’deki konsolosluk binasının giriş noktasına silahlı bir saldırı düzenlendi, üç polis şehit oldu, üç emniyet mensubu yaralandı, saldırganlardan üçü öldürüldü.
Şehitlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı diliyor ve soruyoruz:
“- Bu saldırı niye ve neden şimdi!”
Denilebilir ki, El Kaide dünyanın her noktasındaki ABD varlığını vurabilmek için fırsat kolluyor ve Türkiye de El Kaide militanlarının hedef listesinin ilk sıralarında yer alıyor. Bunun sebebi ise AKP iktidarının İslam’a ve Ortadoğu’ya karşı uyguladığı projelerde ABD ile birlikte hareket etmesi. Polisin, istihbarat birimlerinin, hükümetin ve kamuoyunun Ergenekon soruşturmasına kilitlendiği bu dönem El Kaide için bir “gedik bulma” dönemi olmuş; bu gedikten sızarak dünkü saldırıyı gerçekleştirmiştir.
Evet, bu bir ihtimaldir.
Lakin bize sorarsanız pek de sağlam bir ihtimal değildir. Çünkü yapılan saldırı bugüne kadar ki El Kaide saldırılarına hiç benzemiyor. Çünkü El Kaide daha ağır, daha tahrip edici eylemlerin adresi. Tercihi de genellikle intihar bombacıları oluyor.
El Kaide değilse ne!
Ve bu saldırının Ergenekon soruşturması ile bir ilgisi olabilir mi?
Hep birlikte düşünelim
Saldırıyı yapanlar konsolosluğun giriş kısmında bulunan Türk korumalara ateş açıyor ve saldırganlardan ikisinin de Türk olduğu tespit edilmiş bulunuyor. ABD için bir Türk başka bir Türk’ü niye vursun? Denilebilir ki, Türkiye’de bir ABD karşıtları var, bir de ABD ile birlikte hareket edenler. İşte bu ABD karşıtları, ABD konsolosluğunu bekleyen polislere ateş açıp onları şehit ederek, “Biz bu topraklarda ABD ile birlikte hareket edenleri de vururuz!” mesajı vermek istediler. Zayıf da olsa bu bir mantıktır, kabul edilebilir tarafı vardır. “Doğrudur” demiyorum, bu mantık, terörist mantığıdır, terör mantığında elbette ki iler tutar taraf aranmaz.. Ama biz şayet böyle bir saikle hareket edilmişse, “Be salaklar, devletin polisi bugün ABD konsolosluğunu bekler, yarın senin sokağında nöbet tutar, senin can ve namusunu korur!” deriz.
Bir ihtimal de, çok şahsi bir mesele olması ihtimalidir.
Belki hayli zayıf gibi görünen bu ihtimal, kim bilir, belki de en kuvvetli ihtimaldir. Türkiye gibi Hizbullah’ından PKK’sına, El Kaide’sinden DHKP’sine onlarca terör örgütünün binlerce ocak söndürdüğü ve her türlü yabancı istihbaratın cirit attığı bir ülkede ABD Konsolosluğu ile şahsi meselesi olan bir-iki delinin, şunlara haddini bildirelim, kurtulabilirsek, eylem iyi-kötü bir terör örgütünün sırtında kalır, aklının eseri olarak da düşünülüp gerçekleştirilmiş olabilir..
Hatta bu işi, karışanların ikisinin Türk olması kesinleşmiş olmasına rağmen, hedefte Türk polisleri olduğuna göre, yabancı istihbarat örgütleri de kotarmış olabilirler. Mesele Türkiye’deki ABD aleyhtarlığını sindirmek için bahane olarak kullanılsın diye dış güçler tarafından organize edilmiş olabilir. Yine bu saldırı dış mihraklar tarafından Ergenekon isimli bir örgüt kurmakla suçlanan ve hemen tamamının ABD aleyhtarı olduğu bilinen zanlıları töhmet altında bırakmak için yine onlara yakın insanlar arasından seçilen kişilere, vatan-millet duyguları köpürtülerek gerçekleştirilmiş de olabilir. Meselenin onlar açısından en hafif kazanımı, “Bakın işte bunlar bu kadar gözü dönmüş insanlar” dedirtmektir.
Dedik ya, her şey sıcak..
Hele bu satırların yazıldığı sırada şehitlerin kanı konsolosluk önünde ıpılıktı. Bekleyeceğiz, dikkatle bakacağız.
Bu saldırıdan en kârlı kim çıkıyorsa, bileceğiz ki, tetikçi kuklaları ABD İstinye Konsolosluğu önüne gönderen ipler, işte onun elindedir.