Altında kalırsınız...
Kalkınma Bakanlığı 2014-2018 Kalkınma Planı'nda yer alan "Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu"nun vizyonu "örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, etkinliği artırılmış bir yapıya sahip uluslararası rekabet gücü yüksek sürdürülebilir bir tarım sektörü"ydü.
Raporda, "yöresel/geleneksel ürünler"in üretiminin desteklenmesi hedefleniyordu.
***
Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Raporu'nda ise şöyle deniliyordu:
"Kendine yeterliliğini koruyabilen bir tarım sektörü, sürdürülebilir bir gıda güvenliğini sağlamanın en önemli ön koşuludur. Bu amaca yönelik olarak tarımsal politikalarda, kısa dönemli etkileri olan geçici kaynak aktarımlarından çok, kaynakların tarımda etkin kullanımının sağlanması ve böylece yapısal sorunlarını aşmış, güçlü bir yapıya sahip istikrarlı üretim ve arz sağlayan ve gelişen bir tarım sektörünün oluşturulması çalışmalarına odaklanılmalıdır."
***
Tarımda 2013-2017 Stratejik Planı'na göre Türkiye'nin misyonunun üç temel ayağından biri "Tarımsal ve ekolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak"tı.
Bu plan hazırlanırken, Tarım Bakanlığı, "ortak akla dayalı bakışı, sağlamak amacıyla Bakanlıklar, diğer kamu kurum ve kuruluşları, Valiliklerin yanı sıra, Belediyeler, Üniversiteler, Sivil Toplum Kuruluşları ve diğer sektör temsilcilerinin de görüş, düşünce ve önerilerini" almıştı.
***
Cumhurbaşkanlığı himayesinde hazırlanan Türkiye Stratejik Vizyon Belgesi'nde yapılan vurguyu noktasına, virgülüne dokunmadan aynen aktarıyorum:
"Artan dünya nüfusuna paralel olarak gıda ihtiyacının karşılanması en önemli sorun haline gelmekte, bu da tarım sektörünü içinde yaşadığımız yüzyılın en stratejik sektörü haline getirmektedir."
***
Bugün TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesine başlanacak, zeytinlikler ve meraların sanayileşme ile imara açılmasını da içeren "torba tasarı"ya "evet" demeye hazırlanan AKP milletvekillerine soruyorum:
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Bu tasarı TBMM'ye, cahilce bir hırsla, rant sevdasıyla, körlemesine getiriliyor olsaydı, belki "gaflet" olabilirdi adı.
Ve fakat...
Devletin resmi belgelerinde, defaatle, tarımın "yaşadığımız yüzyılın en stratejik sektörü" olduğunu kabul ettikten, buna imza attıktan sonra katline ferman vermek "ihanet"ten başka bir şey olmaz; bunu bilesiniz!
***
Dünyanın yeni egemenlerinin küresel gıda potansiyelini yönetebilen/yönlendirebilen ülkelerden oluşacağı ortadayken, misal ABD'nin sadece üç tarım ürününden sağladığı ihraç geliri, dünyayı dizayn için piyasaya sürdüğü silah satışlarından sağladığının iki katıyken, Türkiye'yi, hem de "gırtlağından", insanoğlunun ne yiyip, ne içeceğine kendi kâr-zarar hesapları doğrultusunda karar veren üç beş şirkete bağımlı hale getirmek niye?
Üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarına, üreticiye danışarak hazırlandığı iddia edilen o kalkınma planlarını, tarım sektörünün can damarını kesecek tasarıyı Genel Kurul'a Tarım Komisyonu'ndan dahi kaçırarak getirmek suretiyle mi uygulayacaksınız?
Bugün o ellerinizi "evet"e kaldırmadan önce vicdanınıza koyun;
Hiçbir şeyden korkmuyorsanız "doğanın intikamı"ndan korkun!
Altında kalırsınız.
***
Zaten "vatansız"dılar
----
Koza İpek Grubu'na kayyum atanmasından sonra Bugün TV Genel Yayın Yönetmenliği'nden alınan Tarık Toros, 15 Temmuz alçaklığından sadece birkaç gün önce ailesiyle birlikte Türkiye'yi terk etmişti.
Toros, "kaçtı" iddialarına cevaben yaptığı açıklamada, "Bir savcı çıkmış sen Kara Harp Okulu imamısın ifadeye gel dediğinde gidip bir zindanın köşesinde unutulmayı düşünmüyorum. Yıllar geçecek, iddianame yazılacak, duruşmalar olacak. Hayatımı böyle çürütemem. Ben Türkiye'deki yaşamımı sonlandırdım" demiş ve eklemişti:
"Ben kendimi ne kaçak, ne sürgün, ne de hasretlik hissediyorum..."
Vatandaşlıktan çıkarma konusu ortaya atıldığı günden beri itiraz etmemin ve dün kimi gazetelerin birinci sayfalarını süsleyen "vatansızlar" başlıklarını görünce acı acı gülmemin nedenlerinden biri bu;
Türkiye'ye hasret çekmiyorlar. Türkiye'ye giremiyorlar ama kendilerini sürgünde hissetmiyorlar. Bu insanlar zaten ezelden beri "vatansız"lar!
***
GÜNÜN SORUSU
------
Niye hep yasaları, onları çiğneyenlere göre değiştiriyoruz da yasaları çiğneyenleri engellemiyor ve cezalandırmıyoruz?
Orhan Sarıbal CHP Bursa Milletvekili