Altın Portakal'da iz bırakanlar...
Antalya''da düzenlenen 59. Altın Portakal Film Festivali farklı izlerin yansıdığı filmler, ilginç tartışmalar ve Yeşilçam''ın ünlüleriyle yeni sinemacıları bir araya getiren dopdolu etkinliklerle sona erdi...
Festival Başkanı Muhittin Böcek, festivalin yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu, idari direktör Cansel Tuncer, sanat yönetmeni Başak Emre ve mali işler müdürü Aydil Nalan Borak ile ekipleri, etkinliklerin başarılı geçmesi için ellerinden geleni yaptılar ama filmlerin çoğu ne yazık izleyicide hayal kırıklığı yarattı...
Çünkü dizi sektöründe farklı üretimleri engelleyen kısır döngünün ne yazık ki sinemayı da iyice kıskacına aldığı anlaşıldı...
Tıpkı Adana Altın Koza Film Festivali''nde sinemanın yeni konular ve yeni anlayışlarla üretim yapmasını engelleyen hayal kırıklığı, Altın Portakal''da yarışan filmlerle de kendini dışa vurdu...
Velhasıl, sinema sektöründe giderek derinleşen ve kendini tekrarlayan kaosun artık izleyiciyi bıktıracak hale geldiği de tartışıldı...
Benzer mekanlarda, kırsaldan kurtulamayan ve hem senaryo, hem çekim yöntemleri, hem görüntüler, hem de sergilenen (donuk, ağır, kısık sesle, bıktırıcı oyunculuklar ve gereksiz uzatmalar) açısından izleyiciyi çekemiyor ne yazık ki yeni filmler...
Üretim çıkmazında yeni sinema...
++++++++++++
Altın Portakal''daki eserler sinemacıların kendi sinemalarını yaratmakta nasıl sıkıntı yaşadıklarını ortaya koyarken, birbirini taklit eden yapımlar herkesin (anlatım ve görüntü açısından) Nuri Bilge Ceylan olmaya çalıştığını da gözler önüne serdi...
Ulusal uzun metraj film kategorisine bu yıl 46 yapım başvurmuş...
Bu kategoride 10 film yarıştı... Ancak bu filmlerden bazılarının sinemanın kuralları ve anlatımıyla çatışması, "ön jüri ne yapmaya çalışmış" sorusunu da ısrarla öne çıkardı...
İzleyiciyi şaşırtan ve "bu nedir" dedirten filmlerden (!!!) biri de "Gidiş o Gidiş" adlı, fotoğraflardan, karmaşık videolardan oluşan ve neyi anlatmaya çalıştığı bir türlü anlaşılamayan bir tuhaf görüntüler karmaşasıydı... Seyircilerin bir bölümü zihinlerde adeta kaos yaratan görüntülere fazla tahammül edemedi ki, salonu terk etmek zorunda kaldı...
İzleyiciyi sıkan filmlerden biri de Kaan Müjdeci''nin adeta bir video oyunu etkisi uyandıran "İguana Tokyo" adlı yapımıydı...
Ümit Töreke''nin "Bir Umut", Onur Ünlü''nün "Bomboş" adlı yapımları da, izleyiciyi heyecanlı bir son beklentisinin kıskacında tutmaktan kurtulamadı...
En iyi kadın oyuncu ödülünü de kazanan Selcan Ergün''ün yönettiği "Kar ve Ayı" adlı yapım da zor koşullarda çekilmesine rağmen, izleyici üzerinde sarsıcı bir etki bırakmayı başaramamış yapımlardan biriydi...
Bir atın yaşatılması çevresinde gelişen olayları yansıtan "Hara" adlı film ise hem çocuk oyuncu İsabella Haddock''un performansı, hem de hayvan sevgisinin anlatımındaki başarı açısından izleyicilerin ilgisini çekti...
Festivalin "Kurak Günler"i...
+++++++++++++++
Altın Portakal''da yarışan 10 yapımdan üçü hem görsellik, hem oyuncuların performansı, hem anlatım dili, hem de prodüksiyondaki başarılar açısından çok konuşuldu...
İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı''nın yönettiği "LCV- Lütfen Cevap Veriniz" adlı film, kimi yönetmen ve oyuncular tarafından "tiyatro gibi" diye tanımlansa da, tek mekanda izleyiciyi sıkmadan yansıtılan yapım, oyuncuların performansıyla da öne çıktı...
Üç genç arasındaki karmaşık ilişkinin bir düğün öncesi itiraflarla nasıl çatışmaya döndüğünü, sarsıcı ilişkilerin hangi yıkımlara, hayal kırıklıklarına ulaşabileceğini başarıyla anlatan film, keskin ve zekice kurgulanan diyaloglarıyla 70 dakika boyunca izleyici perdeye kilitledi...
Nitekim filmin birbirinden başarılı üç oyuncusundan biri olan Cem Yiğit Uzunoğlu, "en iyi erkek oyuncu" ödülünü hak etti...
Bu arada izleyiciler en iyi film ödülü yarışmasında "Karanlık Gece" ile "Kurak Günler" arasında gidip geldiler...
Gereksiz uzunluktaki sahneleri, sesteki sorunları ve geri dönüşlerdeki anlaşılmaz bağlantılarına rağmen Özcan Alper''in "Karanlık Gece" adlı yapımı en iyi film (!) seçilse de, prodüksiyon, görüntü anlatım ve oyunculuk açısından çok daha fazla dikkat çeken "Kurak Günler" adlı yapım izleyici üzerinde daha derin izler bıraktı...
Kasabaya yeni atanmış genç bir savcının rant çarkını korumakta kararlı, gerici ve feodal siyaset anlayışının tuzağına düşmesini anlatan "Kurak Günler", Anadolu''nun birçok kentinde korku yaratan derin "obruk"lar üzerinden siyaset-yargı ve mafyalaşmış çevrelerin oluşturduğu bataklığa dikkat çekmesi açısından da özenli bir yapım olarak öne çıktı...
Yöre halkını da filmin içine çeken yönetmen, bir yandan olağanüstü görüntüleri, etkileyici müziği, kurgusu, anlatımı ve hiç kuşkusuz Selahattin Paşalı''nın en iyi erkek oyuncu, Erol Babaoğlu''nun ise en iyi yardımcı erkek oyuncu ödüllerini aldığı performansın birleşmesiyle birlikte, son yıllarda Amerikan yapımlarının başarısına yaklaşan bir ürün ortaya çıkartmış...
Hiç kuşkusuz "en iyi yönetmen"in yanı sıra, birçok ödül de alan Kurak Günler, en iyi film olmayı da hak etmişti...
Evet; filmlerin çoğu izleyici üzerinde etkili izler bırakmasa da, en azından bir kaçının anlatımı, görüntüleri ve oyunculuklarıyla öne çıkması, yeni sinemacıların umut olabileceğinin işaretlerine verirken, Altın Portakal hem sinema sektörüne olan katkıları, hem sinema çevrelerinin etkileşiminin ve dayanışmasının güçlendirmesi açısından bir kez daha en iyi platformlardan biri oldu...