Altın kural taca çıkmış!
Arda Turan, Türk futbolunun yıldızı, milli gurur. Artık Avrupa’da top koşturuyor. Klasını, çok istediği bir ligde, La Liga’da, Atletico Madrid’de konuşturuyor. Allah nazardan saklasın. Çokça da medyadan...
Sinem Kobal, Arda’nın büyük aşkı. Gazeteci ordusu zaten peşlerinde; hep yan yana, el ele, neşeli halleriyle yakalandılar objektiflere.
Ama bizim takımın ilginç bir huyu vardır! Önce insanı sıkıştırırlar; “Evleniyor musunuz?”, “Nikâh ne zaman?” diye. Yüzük takılır, halaylar çekilir. Evlendiler ya, çifti boş bırakmaya gelmez. Düşerler peşlerine; “Boşanıyor musunuz?” “Ayrılık mı var?” diye.
Komik ama böyle! Tıpkı, şimdi olduğu gibi...
***
İlk haber ‘söz’ bombasıydı. Arda, Fatih Terim ve Acun Ilıcalı’yla birlikte, Ataşehir’deki evlerine gitti, Sinem’i ailesinden istedi.
İkinci bomba ise ‘ayrılık’: “Araya Ceylan girdi.”
Peşpeşe gelen ‘iki’liyi okuyunca insanın, Arda için ‘büyük golcü’demesi işten bile değil. Öyle ya, aşkına koşarken, yeni bir aşkla flört ediyorsun. Bravo! Dar alanda büyük çalımlar.
***
Peki, hangisi doğru? Okur, yanlışı nasıl anlayacak?
Sinem Kobal, küplerde. Haklı. Güzel oyuncu, “Ayrılık mı? Mümkün değil. Ben şu anda Madrid’deyim” diyor. Mesaj açık: Arda’yla birlikte.
“Arda’yla görüşüyor” denen güzel Ceylan, sanki böyle bir aşk girdabının içine düşmüş gibi değil, aksine haberi ciddiye bile almayan bir edayla Nişantaşı gecelerinde gönlünce eğleniyor. Mesaj açık: İddiayı umursamıyor.
***
Öyleyse işin doğrusu ne? İnternetler ‘tık’ rekoru kırarken, gazeteler, ekler, sürmanşetlere, manşetlere çektiğine göre haberler ciddi. Ama hangisi?
Nerede bu kahramanlar? İletişimin altın çağında, bir Terim’e, bir Acun’a, bir Arda’ya, bir Sinem’e, bir Ceylan’a ulaşmak bu kadar mı zor? Üstelik her dakika, “Onunla yemekteydik, şununla gezdik” diye yazarken, caka satarken...
Gazeteciliğin altın kuralı taca çıkmış. Ustaların her fırsatta öğüt verdikleri kural. Bir telefon açarsın, sorarsın...
Nerdeee!
24’e gül, 24’e ağla!
Yok öyle yağma
Hain, askeri, polisi kalleşçe öldürüyor, gıkı çıkmıyor; Mehmetçik haine hesap soruyor, ağzı ardına kadar açık, ’Vahşet’diye bağırıyor. BDP’li Demirtaş, 24 şehite kıs kıs gülüyor, 24 teröristin cenazesi için halkı neredeyse ayaklanmaya çağırıyor. BDP’li Baydemir, törene katılmıyor, Cumhuriyet’e başkaldırıyor. Ondan sonra bunlar ’aslan demokrat’lar? Yazık bunlara! Yazık bu vatanda yedikleri ekmeğe! Hangi ülke, askerine böyle bakan, katleden, bütünlüğüne kastedeni Meclis’ine alır, el üstünde tutar. Var mı bir örneği, ikinci bir kerizi...
Hani tasada ve kıvançta beraberdik
Evet, Cumhuriyet zor günler geçiriyor. Terör belası, şehit acısı, deprem yarası, insanın içindeki bayram sevincini köreltiyor. Ama bu bayram, öyle ’vur patlasın, çal oynasın’ değil ki! Aksine, böyle zor günlerde, insanın içindeki ülke sevgisini katlayan, “Ne Mutlu Türküm” dedirten, bayrağa saygıyı hatırlatan bir bayram. Çocukların şiirlerle, marşlarla coştuğu, milletin gençleriyle gurur duyduğu bir bayram. Çok mu acı geldi bu manzara da, iptal ettiniz!