Altın Hint Keneviri Film Festivali
Aslında hatırlatma görevimi yapmıştım; ‘Altın Hint Keneveri Film Festivali düzenlensin’diyerek!.. Çünkü ‘portakal’sembolü buraya hâkim ideolojiyi tam karşılamıyor maalesef... Oysa ‘Hint keneviri’öyle mi, içinde ideoloji var, kültür var, hayat biçimi var, para var!..
Çok değil, 1 Temmuz’daki yazımda ‘kaygılanıp bildiri yazan sanatçılar’la ilgili “Ben sanatçının ‘kaygılı’olanını severim!.. Çünkü her türlü kullanıma uygundur, fazla ateşte dibi tutmaz, kalıptan kalıba girer, rutubete dayanıklıdır, ‘son kullanım’tarihi yoktur, ‘sol kullanım’tarihi vardır... Bazen Türkbükü’nden verdiği yüksek perdeden mesajlarla ülke yönetir, bazen de parayı cebe indirince bölücü örgütün Bonn’daki konserinde sorumluluk üstlenir” ifadesini kullanmıştım...
Bu sanatçıların endişe gerekçeleri şu satırlarla bildiriye yansımıştı: “Bu ülkenin toplumsal değerlerine, acılarına her zaman yakın durmuş, sorunlarını gözlemlemiş, bu çabaları sayesinde toplumca ödüllendirilmiş veya bu uğurda acılar çekmiş sanatçılar olarak diyoruz ki...”
Evet, bunlar toplumsal acılardan çok etkilenirler, duygulanırlar, kafalarını taştan taşa vururlardı... ‘Küçük’bir istisnaları da vardı tabii ki!.. Meselâ PKK; yıllarca asker-polis-sivil-çoluk çocuk katletti, itidali bir kere olsun elden bırakmadılar, kaygılanmadılar... Bu konuda çelik gibi sinirleri olduğu için paniklemediler!.. Sağ olsunlar, sanatçı duruşlarını hiç bozmadılar!.. Kandan beslenmedikleri için şehit cenazelerine gitmediler!.. Bir yetimin başını okşamayı sanatçı duyarlılığıyla bağdaştıramadıklarından olsa gerek, böyle bir pozla objektiflere yakalanmadılar!.. ‘Feodalite artığı’bayrakla herhangi bir yerde ‘pişti’ olmadılar!.. Batı’daki örneklere bakarak, teröre karşı bir kere olsun miting düzenlemeyi akıllarından geçirmediler... Bunun dışında sanatçı duruşları ve toplumsal sorumlulukları dört dörtlüktü!..
Önceki gün sonuçlanan Altın Portakal, ‘ideolojik dayanışma’nın bir gereği olarak çizgisini korudu... AKP hükûmetiyle CHP Antalya belediyesinin sponsorluğu ve organizatörlüğü yeni sanat meyvelerini verdi... Jüri En İyi Film Ödülü’nü ‘Cennetten Kovulmak’filmine yapıştırdı... Ödülü alan yönetmen Ferit Karahan ödülü ‘Rojava ve Taksim direnişi’ne armağan etti... En İyi Belgesel Film Ödülü’ne lâyık görülen Piran Baydemir, ödülü Paris’te öldürülen üç PKK’lı kadının ruhuna, özellikle ‘yoldaş Sakine Cansız’a ve Rojava devrimi’ne adadı... Şov bununla bitmedi Jüri Özel Ödülü sekiz yaşındaki Rojin’e verildi... Dersim ‘katliam’ını işleyerek bir başka dalda ödül alan Gündoğan ise ‘köklerinden koparılan Dersim’in kayıp kızları’na gönderdi ödülünü...
Altın Portakal Film Festivali’nin birinci sponsoru Başbakanlık Tanıtma Fonu, ikinci sponsoru ise Kültür Bakanlığı!.. Yani milletin parası var bu işin içinde... Bu ülkede bebekler katledilmedi... Öğretmen babaları öldürüldüğü için boynu bükük kalan çocuklar kırık dökük eşyalar içinde kamyon kasalarında ‘dönüş’ yolculukları yapmak zorunda kalmadılar... İnsanlar yakılmadı... Bayram alışverişlerinde üzerlerine kurşunlar yağdırılmadı... Parkta oynarken kim olduğunu bilmedikleri ilaçlanmış canlı bombalarca hayattan koparılmadı... Ve onun için de filmleri yapılmadı, fonlar bunları desteklemedi... Olmayan acıyı hangi prodüktör, hangi yönetmen, hangi sanatçı görecekti değil mi? Ya da olmayan acıya devletin hangi fonu destek verip, filme dönüştürecekti?
Acı dediğin teröristin acısıdır!.. Ana dediğin şehidin değil, teröristin anasıdır!.. Dram dediğin, bölücünün cezaevindeki dramı, ‘açlık grevi’dir!.. Gerisi hikâyedir, sanatçı duruşunu bozmaya değmeyecek ‘devlet provokasyonu’dur!.. Onun için aksın fonlar, uçsun ödüller, atılsın sloganlar, alkışlasın yoldaşlar!.. Devleti yönetenler de gidemedikleri törene valiyi göndersinler!.. Kimse de onlara gidemediğiniz organizasyonlara milletin parasını niye harcadıklarını sormasın!..
Bugün itibariyle daha da bir anlam kazanan Altın Hint Keneviri Film Festivali teklifimde ısrarlıyım: “Ücreti karşılığında bu aydınlarımız orada jürilerde bulunsalar, ödüller alsalar fena mı olur? Hem hiç eleştirmedikleri bir ‘aktivist hareket’e ve barışa, hem de Hint keneviri gibi ‘yöresel değer’imizin dünyaya tanıtılmasına katkı sağlanır!.. Sembolle içerik arasındaki ideolojik bütünleşme de cabası!.. Yoksa bu Hint keneviri başka ne işe yarayacak? Reçeli veya marmelatı yapılamadığına göre bari film festivali yapılsın!.. Başbakanlık Tanıtma Fonu ve Kültür Bakanlığı da himmetlerini esirgemesin!..”