Altı kaval, üstü ‘fiş’hane!

Demek ki neymiş, fişlemenin iyi veya kötü bir eylem oluşu yapana bağlıymış!.. Eğer fişlemenin başında ben varsam problem yok ama asker veya sivil bir başkası varsa son derece antidemokratik bir durum!..
Genellikle bu tip durumlarda muhalifler fişlenir ya, merak ediyorum, AKP iktidarı döneminde acaba Necmettin Erbakan’ın fişinde şöyle bir not var mıdır: “Bunun gözü göz değil, fıldır fıldır, irticacı olabilir!..” Ortaya çıkan ve iktidar partisince de doğruluğu kabul edilen belgelere göre Nurcu, Nakşî, Süleymancı ayırt edilmeden bir güzel fişlenmiş... Alevîler, partiler, STK’lar ve iş dünyası da cabası... AKP açısından burada tartışılması gereken bunun niye yapılmış olduğu değil, MİT’ten bu belgeyi kimlerin sızdırmış olabileceği!..
Ama hakkı teslim edelim, şimdiki iktidar sahiplerinin bir farkı var... İmza ıslaktı, kuruydu, nemliydi tartışmalarına girmiyorlar ve kabul ediyorlar imza attıklarını... Meselâ 25 Ağustos 2004 tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararı... “Benim okumam yazmam yok, parmak bassam olmaz mı?” dememiş kimse, herkes paşa paşa imzalamış... Bavulun ağzı açıldıkça bunları öğrenmeye başlıyoruz... Zaten iktidar sahipleri geldikleri günden beri ret, inkar ve asimilasyonu kaldırdıkları için bunu da inkâr etmiyorlar!.. Son derece etikler yani!.. Bir tek şerh düşüyorlar savunmalarında, “İmzaları attık ama bu belge ‘yok’hükmündedir!..”
İşin içinde devlet ciddiyeti olunca, öyle ‘yok’u duyar duymaz “Yok devenin nalı” şeklinde yorum yapamıyorsunuz tabii... Yoksa yoktur, o kadar!.. Şimdi alabildiğine özgürleştiğimiz ortamda ‘tek kol aralığı hizaya geçen’ medyadaki sivil tetikçilere şu soruyu soralım o zaman: Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ‘kâğıt parçası’veya ‘boru’ derken gülmekten kırılıyordunuz... Peki cismen var olan ama rûhen yok olduğu iddia edilen bu evrakı beyninizin hangi lobuyla değerlendiriyorsunuz da gülemiyorsunuz?
Keşke bu imzaları niye attıklarını da açıklasalar... Emekli olacak paşalarla beraber ‘hâtıra imzası’diyebilirler meselâ!.. “Ekmek çarpsın okumadım, yanımdaki imzalayınca ben de imzayı basıverdim” şeklinde yol alabilirler!.. “Yol yorgunuydum, ben ne yaptığımı biliyor muyum sanki?” gerekçesine sığınabilirler!.. Hepsini yemeye hazırız, yeter ki bir açıklama!..
AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, sağ olsun, fişleme belgesinin doğru olduğunu kabul ederek, bu bilgilerin hiçbir kurum ve kişiyle paylaşılmadığını öne sürdü ve bu belgenin MİT içinden sızdırıldığını ifade etti... İyi oldu, kamuoyu zaten bu belgenin niye var olduğunu değil, Minibüsçüler Odası’nın belgeyi niye sızdırdığını merak edip duruyordu!.. Allah’tan Hüseyin Çelik’in açıklaması kamuoyunu aydınlattı; meğer belgeyi MİT sızdırmış!.. Bir de ‘hiç bir kurum ve kişiyle paylaşılmayan bilgi’nin niye toplandığını ve ne işe yarayacağını açıklasaymış tam olacakmış!.. Öyle ya ortada gereksiz bir ‘istihbarat israfı’ varsa bunun da bir izahı olmalı değil mi?
Bu arada İçişleri Bakanı Muammer Güler’in şu sözlerini nereye oturtmalıyız: “Fişleme diye bir şey yok kardeşim. Biz, bizimle olan insanlara, bizim tabanımızı oluşturan insanlara karşı böyle bir şey asla yapamayız, yapmayız!..” Galiba bu açıklamayı da ‘şeffaf devlet’in özelliği olarak görmeliyiz!.. Adamcağız daha ne yapsın, ‘bizimle olanlar’ı bir güzel ayırıyor, ayırmakla da kalmayıp, açıkça bu tutumlarını hiç çekinmeden ilân ediyor... Gerisini ‘bizimle olmayanlar’düşünsün!..
Şeffaf devlet-açık toplum bu olsa gerek!.. Neydi o otokratik mutlakiyet dönemleri? Neydi o baskıdan baskıya kanatlanan tiranlıklar? Bergson yaşasaydı da gerçek şeffaflık nedir, esneklik nasıl olur bir görseydi!.. Hükûmet sözcüsünün ahirette de sözcülüğü devam ederse Popper’a şöyle seslenmeli: Hayalindi, gerçek oldu!..
Her şeyde olmasa bile bazı şeylerde kesin ‘hayır’ var... Şu ‘dişleme’ler işleri olmasaydı bu ‘fişleme’leri nasıl öğrenecektik değil mi? Mutlu-mesut bir hayat sürdürülürken meğer ileride kullanmak üzere birbirleri hakkında meğer ne çok bilgi biriktirirlermiş... Hükmetme duygusu, kibir, öfke, keramet, köşe kapmaca, paylaşmaktan kaçma, iktidarı tekelde tutma gayreti, şüphe ve hırs gibi duygular birbirine girince böyle olurmuş... Bu vesileyle öğrenmiş olduk...
Bu saatten sonra ülkedeki rejime hâlâ ‘ileri demokrasi’ diyemeyen gafile ‘fiştir git’ demenin vaktidir artık!..

Yazarın Diğer Yazıları