Altı dönüm bostan, yan gel Osman

Altı dönüm bostan, yan gel Osman

Altı dönüm bostan, yan gel Osman

Milletvekillerinin yeni tarzı

Altı dönüm bostan, yan gel Osman

Nedense bu tip zeka ışıltıları (!) saçan fikirler hep AKP'lilerden çıkıyor...

Zeki çocuklar!..

Hazırladıkları yasa teklifine göre, vekiller Meclis'e gitmeden cep telefonu veya tablet bilgisayarından internet ortamında oy kullanabilecekler...

Altı dönüm bostan, yan gel Osman...

***

Aslında bazı sahtekarlıkları önleme bakımından güzel...

Mesela vekil genel kurul salonunda yokken, varmış gibi başkası tarafından oyunun kullanılmasına gerek kalmayacak...

Sahtekarlığa teşvik ortadan kalkacak!..

Bunu geçmişte kimlerin yaptığını öğrenmek için Meclis tutanaklarına bakmak yeterli!..

Şimdi ise, cep telefonu veya tabletten bir tık oldu mu tamam...

***

Bakacaksınız, Meclis Genel Kurul salonu bomboş...

Kürsüde sadece Başkanvekili...

Başkanvekili oylama yapıyor ve tıklamalar bir başlıyor ki...

Zannedersiniz salon ful...

Milletvekillerinin tam kadro orada olması yetmiyor, bakanlar kurulu da eksiksiz...

Yasa teklifi...

"Kabul edenler etmeyenler?"

Tık... Tık... Tık... Tık tık tık tık...

Tıklamalar bitiyor...

Kabul edilmiştir...

Salonun bomboş olması önemli mi?..

***

Dünyada başka örneği yok...

Bu uygulamayı AKP getirmek istiyor, muhalefet milletvekilleri karşı çıkıyor...

(...)

Muhalefet isyan ediyor, ama nafile gayret!..

İktidar bastırdı mı, muhalefet bağırır çağırır, altında kalır...

Hadi hayırlısı...

Kabul edenler, etmeyenler?..

Tık, tık... Tık tık tık tık...

Kabul edilmiştir!..

Mehmet Türker Sözcü

 

 

*

 

Yaşatamadıktan sonra Vatandaş yapsan ne olur

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kilis'te katıldığı iftarda "Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık hakkı vereceğiz" deyince ortalık birbirine girdi. Sosyal medya "Erdoğan oylarını almak için üç milyon sığınmacıyı vatandaş yapacak" diye çalkalandı. Erdoğan ve bakanları daha sonra: "Kaliteli olanları alacağız" diye ifadelerini netleştirdiler. Tabii o zaman da şu soru gündeme geldi:

- Türkiye'nin kaliteli insanlarına iş bulunuyor da sıra Suriyelilere mi geldi?

Aslında tartışılması gereken bunlar değil...

Vatandaş yapın yapmayın, 3 milyon Suriyeli şu sırada Türkiye topraklarında yarı aç yarı tok yaşıyor. Sağlık ve barınma sorunları giderek büyüyor.

Suriyeli 400 bin çocuk ve genç okul imkânından yoksun durumda.

Bu çocuklar yarın çete oluşturup ortalığı haraca kesecek. Çünkü başka çareleri yok.

Hükümet Suriyelilerin topluma uyumu için ne yapıyor? Somut bir şey görmüyoruz...

CHP'li Özgür Özel haklı eleştirilerde bulundu. Dedi ki:

Bugün sokakta sürünen, otoyollarda kırmızı ışıklarda dilenen, denizlerde boğulan Suriyeliler için hiçbir şey yapmayan hükümet, bir sihirli değnek gibi kimlik kartı vererek sorunu çözeceğini mi sanıyor?

Suriyelilere vatandaşlıktan önce insanca yaşama koşulları sağlamak gerekiyor.

Tabii öncelikle Suriye'nin bu sığınmacıları geri alacak barış ve istikrar düzenine kavuşması için de çalışmak gerek.

Melih Aşık Milliyet

 

 

*

 

Önce can sonra canan

...İngiliz Financial Times gazetesi yaptığı haberde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kalifikasyonu çok yüksek insanlar var" açıklamasına atıfta bulunmuş.

Türkiye'nin Kanada ve Avustralya'da uygulanan "puanlama sistemi" benzeri bir sistemle mültecileri alabileceğini...

Bilgisayar mühendisi, tıp gibi üniversite dereceleriyle, konuştukları dillerle, temiz adli sicil kaydıyla ve iş deneyimleriyle puan kazanıp belli bir puanı geçenlerin vatandaşlığa geçebileceğini yazmış.

Oysa Türkiye'de daha önce yapılan açıklama "Ülkede kalma süresi 5 yılı geçenlerin vatandaşlığa alınacağı, böylece 2011'de gelmiş olanlar için sürenin tamamlandığı" şeklindeydi.

Zaten kalifiye olan mültecilerin çoğunun başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilmiş olduğu da bilinmektedir.

***

Konu Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu'na da sorulmuş, cevabı şöyle:

"Mültecilerin Türk vatandaşlığına alınması için belli kriterler olacak. Avrupa erken davrandı, yetişmiş uzman ve akademisyen olanları kaptı. Bu Avrupa uyanıklığıdır. Şimdi 3 milyon Suriyeliye biz bakıyoruz, sözde yardım edeceklerdi, o da gelmedi. Ama Türkiye mültecilerin duası ve bereketiyle yüzde 5 büyüme oranına geldi. Cenab-ı Allah onların bereketini veriyor."

Sayın Bakan'a (...) İstanbul'un göbeğinde, Florya plajında 300 Suriyeli erkeğin "Suriye, Suriye" diye bağırarak yaptıkları gösteriyi izlemesini öneriyorum.

"Önce can, sonra canan" sözü biz Türklere aittir.

Bu konunun ırkçılıkla değil, güvenlikle ve gelecek sorunlarıyla ilişkisi olduğu da kesindir!..

Güngör Mengi Vatan

 

 

*

 

İktidar "IŞİD'e savaş açtık" diyor.

Geç kalındı!

IŞİD artık yalnızca Suriye'de değil, ülkemizde de her yerde!

Oruç tutmayana saldıran, heykelleri yıkan, çocuklara tecavüz eden, sanat galerilerini basan, kadınları katleden IŞİD zihniyetine savaş açabiliyor musunuz?

Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)

 

 

*

 

Sevince bak...

Yandaş gazetelerin hepsinde iri başlıklarla var haber.

Sarayın şehit cenazeleri kalkarken konfetiler atarak açılışını yaptığı İzmit Körfezi'ndeki asma köprüden 5 günde 400 bin araç geçmiş.

Bu medyaya göre halk büyük coşkuyla köprüye ve bu köprüyü yapan muhteşem yöneticilerine sahip çıkmış.

İyi de güzel kardeşlerim köprü bedavaydı. Üstelik tatil günleri yaşıyoruz. İmkanı olan "hazır bedava" diye geçti...

Can Ataklı Korkusuz

 

*

 

Köprüler yaptırdım beleş geçmeye!..

İzmit Körfezi geçişini 2 saatten 4 dakikaya indirecek, yeryüzünün en uzun açıklıklı dördüncü köprüsü olan Osmangazi Köprüsü 30 Haziran'da açıldı.

İktidar, "köprüler yaptırdım beleş geçmeye" türküsünü çığırabilsin diye, Tayyip Bey'in emri ile on gün süreyle, vatandaş köprüden bedava geçti. Çok da mutlu oldu. Hatta köprü girişlerine arabasını park edip bedava geçişi cep telefonuyla fotoğraflayarak, beleşi ölümsüzleştirirken trafiği tıkadı, tehlikeli durumlar da yarattı. Vatandaşımız beleşe bayılır, oyunu isteyen de onu sürekli beleşle kazıklar. Osmangazi Köprüsü de onun bir parçasını oluşturduğu ve kalkış ile varış noktaları arasındaki süreyi 3.5 saate indireceği söylenen İstanbul İzmir otoyolu projesi de, bu beleşle kazıklamanın canlı örneğidir.

"Yap-işlet-devret" (YİD) modeliyle yapılan otoyol ve köprü için ilk bakışta kimsenin cebinden para çıkmamaktadır. Devlet bu iş için yükleniciye beş para ödememekte, yalnızca bir süreliğine işletmeyi vermektedir.

Yüklenici de cebinden harcama yapmamakta, işi çevirmek için banka kredisine başvurmaktadır.

(...)

Peki ya otoyol ve köprüye yeterince talep olmaz da, yüklenici öngörülen kârı elde edemezse ne olacak?

Bu olasılığa karşı devlet, köprü ve otoyol için yüklenici firmaya taahhütte bulunmaktadır. Bu rakam köprü için günde 40 bin, otoyol için ise günde 115 bin geçiştir. Bu rakamlara ulaşılamadığı takdirde, devlet yani hazine, yani beleşe meraklı vatandaş, farkı cebinden ödeyecektir.

(...)

Bir gün Vehbi Koç dostu Aydın Boysan'a bir kol saati hediye etmiş. Aydın Bey bakmış saatin arkasında, "Arçelik bayiler toplantısı" yazıyor.

Vehbi Bey durumu anlamış ve gülümseyerek müdahale etmiş:

- Bakma sen ona, bana bedava diye gelenler hayatta hep en pahalıya mal olanlar olmuştur.

Uyanık vatandaş, Vehbi Koç'un dile getirdiği gerçeği henüz anlamış değil, hâlâ beleş peşinde.

Ali Sirmen Cumhuriyet

 

 

*

 

Kof kardeşlik

Lady Leyla Gemisi, İsrail limanına gitti. İsrail askerlerinin gözetiminde, denetiminde yükünü boşalttı. 10 bin ton gıda; pirinç, şeker, yağ, un, makarna. Çocuklara 10 bin oyuncak, babalarına ayakkabı, annelerine etek, bluz... İsrail askeri yükü teslim aldı. TIR'lara yükleyip Gazze'de Filistinlilere verecek.

Lady Leyla!

Teslimat gemisi oldu.

Mavi Marmara Gemisi de; un, şeker, pirinç, makarna, çocuklara oyuncak, babalara ayakkabı, annelere etek götürmüştü. Mavi Marmara gemisinin organizatörleri, "yardımı ben kendim Filistinliye vereceğim" demeseydi; ne çatışma çıkacak, ne 10 kişi ölecek, ne İsrail ile Türkiye'nin arası kanlı-bıçaklı olacaktı.

Mavi Marmara!

Tahrik gemisiydi.

İsrail'i tahrik edecek.

Alkışı Erdoğan toplayacaktı. Aynen öyle oldu fakat yapılan işin adı; "Gazze'de din kardeşlerimizin yardımına koşmak" konuldu.

***

Filistin'e gemi!

Kof kardeşlik.

İçi boş İslamcılık.

Filistinli hep el açacak.

Unu yok, şekeri yok!

Hep muhtaç kalacak.

Türkiye onlara hep yardıma koşacak. Bu ayıptan da öte kaba, kara, gösterişçi bir siyaset:

(...)

Aynı slogan İslamcılığı ve kof tafra; "Suriyelilere Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı vereceğiz" balonu uçurularak yapıldı.

Suriyeliye!

Yapılacak en büyük yardım.

En değerli din kardeşliği.

En hayırlı Müslümanlık.

Suriyeliyi vatansız bırakmamaktır. Ölümden kaçıp Türkiye'ye sığınmış "bütün Suriyelileri kendi öz vatanlarında huzur ve güven içinde yaşayacakları"  bir ortama kavuşturacak, fikir, düşünce, eylem, proje ortada yok.

Slogan İslamcısı!

T.C. ile fiyaka yapıyor.

Necati Doğru Sözcü