CHP'deki kurultay süreci hakkında sorulara yanıt veren Öymen, AKP'li Bülent Turan'ın CHP'ye kayyım atanabileceği yönündeki mesajına da yanıt verdi.
Öncelikle CHP içinde seçimlerden hemen sonra başlayan olguyu gerek zamanlama, gerek tartışma ekseni, gerek her iki tarafın stratejik adımları açısından değerlendirmenizi rica edeceğim…
“Zamanlama” açısından manzara meydanda. Çok önemli bir seçimin arefesindeyiz. Yerel yönetimler seçilecek. Eğer bugünkü iktidar partisi, o seçimde de amaçladığı sonuca ulaşırsa, yani başkanları AKP’li olan belediyelerin sayısını çoğaltırsa, durumun vahameti daha da artar. Demokrasiden ayrılma sürecinin son dönemini yaşayabiliriz. Artık, geriye dönüşü olmayan son dönemini…. Siyaset hayatımızın bugünkü en güncel ve yaşamsal derecede ciddi sorunu budur. Olağanüstü Kurultaya, tabii, her zaman gidilebilir. Bunu, delegelerden yeterli imzayı sağlayan herkes talep edebilir. Ama kurultayın gündemindeki konular sadece genel başkanın ve yönetimin seçiminden ibaret olursa, o olağanüstü kurultayda herkesin dikkati, sadece kurultaydaki o seçim üzerinde yoğunlaşır. Tabii, en başta “Genel Başkan kim olsun?” sorusu üzerinde… Şimdiki Genel Başkanımız görevinde mi kalsın, yoksa yerine öteki arkadaşımız mı geçsin?” seçenekleri üzerinde
Halihazırda, bu sorudan başka hiçbir mesele yok CHP gündeminde…
Öyle ki, “Bu seçimi niçin yapıyoruz, şimdiki başkanın eksikleri nedir? öteki adayın fazlaları nedir? sorusunu sorup cevabını arayarak, biraz olsun tartışmak bile mümkün olmaz. Çünkü çoğu delege, kendi kararını, imza atma sürecinde vermiştir. Ya değişikliği istiyordur, ya da ona karşıdır. Bazısı toplantıya çağırma yazısına imza atmıştır, bazısı imza atmayı kabul etmemiştir. İki taraftakilerin de kararlarını değiştirmeleri kolay değildir. “Olağanüstü seçim kurultayları”nda dinlenilmesine tahammül edilen konuşmacılar sadece adaylardır. Onların konuşmaları dinlenir ve alkışlanır. O kadar… Zaten, şu sırada günün konusu olan olağanüstü toplantıya çağrı gündemi de, bu eğilimi göz önünde tutarak düzenlenmiştir. Sadece iki adayın konuşmasına yer vermektedir. “Gündemin” özeti, açılış, saygı duruşu ve İstiklal Marşı, Kurultay Başkanı ve Başkanlık Kurulu Seçimi, Genel Başkan’ın açış konuşması, Olağanüstü Kurultay Çağrısı yapan delegeler adına bir konuşma yapılması, Genel Başkan ve Yönetim Organları için güvenoyu yapılması, Genel Başkan Seçimi, Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri seçimi ve kapanış şeklindedir. Bu gündemin uygulanmasının nasıl olacağı da bellidir.
Nasıl?
Kurultay Başkanlık Divanı seçilip göreve başladıktan sonra sadece iki kişi konuşacak. Biri Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, biri de Kurultayı toplantıya çağıran delegeler adına bir üye (muhtemelen Muharrem İnce veya o grubu temsil edecek bir delege).
Bu iki konuşmadan sonra, hemen güvenoyuna geçilecek. Gerek Kılıçdaroğlu’na gerek Parti Meclisi üyelerine ve yüksek disiplin kurulu üyelerine, güven duyuyor mu delegeler, duymuyorlar mı, bunu belirlemek için oy kullanacaklar.
Eğer Genel Başkan ve Yönetim üyeleri güvenoyu alamazsa, hemen seçime geçilecek. Genel Başkanlık ile öteki organlara aday gösterilenlerin seçimi yapılacak. Sonuçta, güven oylamasının sonucu nasıl çıkarsa çıksın, kurultayda sadece iki kişi konuşmuş olacak. Biri bugünkü Genel Başkan Kılıçdaroğlu öteki Muharrem İnce veya onun adaylığını destekleyen bir delege. Başka konu yok. Ne son cumhurbaşkanı seçiminin delegelerce değerlendirilmesi var, ne yaklaşan yerel seçimlerin hazırlıklarıyla ilgili konuşmalar var. Varsa yoksa, “yerel seçimden önce genel başkanı değiştirelim mi, değiştirmeyelim mi?” konusunun sadece, bizzat, genel başkan ile rakibi tarafından değerlendirilmesi var.
Öyleyse siz bu kurultayın CHP’ye bir şey kazandırmayacağı görüşündesiniz?
Ben bu durumun CHP’ye “stratejik” açıdan ne kazandıracağını anlayabilmiş değilim.CHP bir yana, parti içindeki karşıt grupların herhangi birine de bir şey kazandırmaz bu deneme… Bundan kazanç sağlayacak olanlar, sadece iktidar politikacıları ve yandaşlarıdır. Zaten bakınız iktidarı destekleyen gazetelerin, televizyonların yayınlarına. Şu sırada en fazla ilgilendikleri konudur CHP içindeki gelişmeler. Bunu en küçük ayrıntılarına kadar o yayınlardan izleyebiliyorsunuz.
Zaten son olarak yeterli imza sağlanmadığı gerekçesi ile olağanüstü kurultay olmayacağı açıklandı. Son durum Pazartesi günü belli olacak. Delegeler yargıya gider mi? Bu süreç yargıya taşınırsa CHP'yi ne bekliyor ?
Sürecin yargıya gideceğini tahmin etmiyorum. Tartışmalarda bir uzlaşma noktasına varılması, tarafların en azından yerel seçimlerin sonuna kadar barış ve dayanışma içine girmeleri hâlâ mümkündür. Öyle bir uzlaşma gerçekleşirse, CHP’nin seçimlerde başarılı olma şansı füze hızıyla artabilir. Geçmişteki örneklerinde de olduğu gibi… Bugünkü kurultay konusunda karşıt görüşteki gruplar, yerel seçim öncesinde hep birlikte omuz omuza çalışabilirler. Yönetimin planlaması içinde yerel seçimle ilgili görevlerini üstlenebilirler. Yerel seçim öncesinde birbirleriyle yarışacaklarına, o yarışı erteleyip, yerel seçimlerdeki rakipleriyle yarışabilirler. Bu, hala mümkündür.
Savaşta bile savaşanlar arasında ateşkes dönemleri, savaşa ara verme dönemleri olur, mütareke olanakları aranır. Siyasette olamaz mı? Üstelik, karşıt partiler arasında değil, aynı partinin yoldaşları arasında
Muhalif kanat seçim istiyor, bu doğrultuda çalışmalar yürütüyor ancak genel merkez bu işi kolay bırakacak gibi görünmüyor. Önümüzdeki dönemlerde kurultay olursa kazananı kim olur ?
Uzlaşma olmazsa, parti içindeki çatışmalar daha da artarsa, CHP içinde kazanan olmaz. Kimse kazanmaz. CHP dışında ise belirttim, başta bugünkü iktidar mensupları ve yandaşları olmak üzere, CHP karşıtları bayram eder. Bakınız, iktidar gazetelerinin, bu konuyla ilgili haberlerinin, başlıklarına, köşe yazılarındaki yorumlara… O bayram beklentisinin işaretleri şimdiden ortadadır.
Sizin de dikkat çektiğiniz gibi, bu savaş durulmazsa CHP içindeki gidişat neye evrilir?
CHP demokratik bir partidir. Ülkemizde cumhuriyetin başlangıcından bugüne kadar tüm çağdaşlaşma atılımları, demokratikleşme dahil, onun öncülüğünde gerçekleşmiştir. Bugün de, demokrasimizin karşı karşıya kaldığı büyük tehlikelere karşı savunulmasında, en ön safta uğraş veren parti odur. Hele bugün iktidarda bulunan partilere bakılırsa, şu görülür. Hiç birinde demokrasinin “d” sine bile rastlanmıyor. Zaten hedefleri bellidir: Anayasal ve yasal açıdan olduğu gibi, uygulama usulleri açısından da, ülkemize bir “tek adam yönetimi”nin tüm unsurlarını yerleştirme gayreti içindedirler. Bu tehlikeli gidişin önlenmesi, CHP’lilerle birlikte, demokrasinin değerini bilen herkesin görevidir. İnanıyorum ki bu görev yerine getirilecektir.
AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan da söz konusu bilgilerin görsellerini sosyal medya hesabında paylaşarak “Bu işin sonu kayyum!” yorumu yaptı. Sizce CHP’deki bu tablo, partinin görüntüsünü ne şekilde etkiliyor?
Verdiğiniz örnek, iktidar sözcülerinin muhalefet partileri için temenni ettikleri durumun bir ifadesidir. Kayyum yönetimine aldıkları kurumların, kuruluşların arasına CHP’yi bile sokmak hevesindeler. Tabii hevesleri kursaklarında kalacaktır. Türkiye çok yakın bir zamanda demokrasiye tüm koşullarıyla yeniden kavuşma imkanını mutlaka bulacaktır. Bu ülkede demokrasi düşmanlığını meslek haline getiren siyasetçilerin 2000’li yıllardaki marifetleri ise, tarihin ibretle okunacak sayfalarındaki yerini alacaktır.