Alper Aksoy’dan Kurt Nefesi
Yıl 1979... Erzurum’da olduğum yıllar... Nevzat Kösoğlu, seçim bölgesi Erzurum’da birkaç gündür. Bir dükkânda oturuyoruz. Erzurum’da da bazı olaylar var o günlerde, onları konuşuyoruz. Birden soruyorum Kösoğlu’na: “Hiç konuşuyor, tartışıyor musunuz MHP Başkanlık divanında ya da Genel İdare Kurulu’nda... Bu işin sonu nereye varacak? Bazı arkadaşlarımız radyodan duydukları her ölümde ‘Bizden mi, onlardan mı?’ diye soruyorlar, bizdense ah vah ediyorlar, onlardansa oh çekiyorlar. Ah’la, vah’la, oh’la nereye varacağız?”
Nevzat Aga, hiç düşünmeden yanıtlıyor “Bizim, hedef olmaktan çıkmamız mümkün değil arkadaş!”
Kanım donuyor, cevaba bakın hele!
Bir süre sora Kösoğlu’nun da yakın arkadaşı Acar Okan geliyor Erzurum’a, ona soruyor benim sorumu bir arkadaşım ve Nevzat Aga’nın yanıtını da ekliyor. Acar Beğ’den delikanlıca bir yanıt alıyoruz: “Ben MHP üst yönetiminden bunun için ayrıldım. Dedim ki onlara ’Biz neden bu olayların içindeyiz? Hani çok iğrenç ve dehşet verici bir gerekçedir ama deyin ki ne kadar çok adam ölürse, biz o kadar çok oy alıyoruz, tamam, arkadaşların gerekçeleri varmış derim ve ayrılırım bu hareketten. Fakat siz kapılmış gidiyorsunuz, nereye gittiğinizi, ülkenin nereye gitmekte olduğunu sorgulamıyorsunuz.”
Şimdi niye anlatıyorum bunları? Alper Aksoy’un “Kurt Nefesi” adlı kitabındaki şu satırlar beni bu anlarıma götürdü de ondan: “Lanet bir anafor bu Kemal! Bazen kendime soruyorum eylem iradesi bizde mi? Anafor durmaksızın dönüyor. Peki bu anaforun sahibi kim? Biz değiliz, bunu biliyorum... Komünistler de değil... Bunu da seziyorum... Kirli bir savaşın içindeyiz Kemal!..”
Kim diyor bunları? 1978 kuşağı ülkücülerden biri, öyle hayali bir karakter değil, anlatılan olaylar da kurmaca değil. Alper Aksoy Beğ, o müthiş belleğine nakşetmiş yaşananları, bazı yasal zaman aşımlarının geçmesini, bazı yaraların kabuk bağlamasını beklemiş ve sonra oturup yazmış destan örgüsünde ve tadında o günleri.
O günler... Bazı kuşaklara “acılı kuşak” dendi ama (Mehmed Kemal’in bu adda bir de kitabı vardır) 1978 kuşağının çektiği acıların yanında, öteki kuşaklarınki pek cılız kalır.
Alper Aksoy “Kızgın şafaklarda pişti onların yüreği” diyor ve yâdıma rahmetli Dilâver Cebeci’nin o dizelerini düşürüyor:
“O çocuklar birer birer gittiler...
Soylu sevda türküleri dudaklarında
Saçlarında kurt nefesi rüzgârlar
O çocuklar birer birer gittiler...”
“Kurt Nefesi”, İrfan Yayıncılık tarafından yayımlanmış. Alper Aksoy’un seçtiği karakterler müdrik, olağanüstü, renkli kişilikli ve katıksız yiğitler... En çarpıcı ve yakıcı yaşanmışlıklar, kronolojik bazı bilgilerle ve o günlerin flaş askeri Nevzat Bölügiray Paşa’nın kitabından alıntılarla daha da aydınlık konuma getiriliyor. Bu ekler, romanın akışını bozmuyor, sıkmıyor okuru, çünkü Alper Beğ’in anlatımı hoş, üslubu akıcı. Acıları acımasızca yansıtıyor; acıyı bal edenleri de, acıya meydan okuyanları da, acıya dayanamayanları da... Onca acının içinde mizah da var, tüm nesnelliğiyle onları da yansıtıyor zekice ve de ustalıkla...
Birol Emil’in şu sözünü bana bir kez daha hatırlattı bu kitap: “Tarihin edebiyata olan borcu, edebiyatın tarihe olan borcundan az değildir.”
Bu kitabı okursanız, ben çok mutlu olurum, sizler ve ülkem adına...