Alparslan Türkeş hangi sistemi istiyordu?
Aslında bu soru cümlesi yaşadığımız gelişmelerin ruhu ve zamanı açısından problemlidir. Zira karşı karşıya kaldığımız tablo, alternatifler arasından bir tercih şeklinde değil; ülkeye fayda getireceği iddia edilen ve adında mutabık kalınamayan (Başkanlık mı? Cumhurbaşkanlığı mı?) bir sistemin kabul veya reddini içermektedir. Dolayısıyla halka önerilen sistem bütünsel olarak değerlendirildiğinde bu ülkede yaşamışlar, yaşayanlar ve bizatihi yaşayacak olanlar için kapalı uçlu sorularla, ucu görünmeyen tünellerle doludur. Türk toplumu Hosftede'nin kültür sınıflamasına uygun olarak "belirsizlikten kaçınma düzeyi" yüksek bir toplumdur. "Evet" demek mi yoksa "Hayır" mı belirsizlik algısı yaratmaktadır? Bu algısal konumlanma kuvvetle muhtemeldir ki referandum neticesini belirleyecektir.
Böyle olduğu için geçmişteki bazı liderlerin, önemli şahsiyetlerin söylemleri ile özellikle kararsız seçmenlerin oy verme davranışları etkilenmek istenmektedir. Propaganda aracı olarak kullanılabilir bir yöntem olsa da yapılan tartışmanın, karşılıklı söylemlerin ve kullanılan kavramların sığlığı öncelikle bu şahsiyetlerin manevi mirasını zedelemektedir.
İşte bu tartışmaların odağında ülkücü/milliyetçi hareketin efsanevi lideri Merhum Alparslan Türkeş bulunmaktadır. Burada belirtmek gerekir ki ilkesel olarak Türk Milliyetçilerinin karar ve sağduyusunun herşeyin üzerinde olduğuna inanıyorum. Bu anlayışla "Evet" ve "Hayır"ların gerçek mecrasına oturacağından şüphe duymuyorum. Ancak gelinen nokta, doğru bilinen yanlışları ya da yanlış bilinen doğruları düzeltmek gerektiğini ortaya koymaktadır. Alparslan Türkeş ismi Türk Milliyetçileri için bir araya gelmiş parçaların toplamından daha büyük ve farklı anlamlar taşımaktadır. Rahle-i tedrisinden geçmiş birisi olarak Alparslan Türkeş isminin kutuplaştırıcı siyaset alanının ve seçmen etkileme aracının vesilesi kılınmak istenmesini kabul edebilmek mümkün değildir. Kaldı ki hangi konuda olursa olsun geçmişteki görüş ve düşüncelerin bugünün mutlak doğru/yanlışları olarak sunulamayacağını birçok yazımızda ifade etmiştik.
Fakat madem bu yöntem kullanılmak isteniyor o halde Alparslan Türkeş'in kendi söz ve açıklamalarından bazı bölümleri bilginize sunmak istiyorum.
"9 Işık Temel Görüşler" adını taşıyan kitapta Millî İdare-Güçlü İktidar başlığı altında "Milliyetçi Hareketin demokrasi anlayışı millî demokrasidir." denilmekte ve aynı sayfada "Millî Demokrasinin Müesseslerini…. değiştirip yeniden kuracağız. Sadece Tabii Senatörlüğü değil, senato müessesesini ortadan kaldıracağız. Böylece bu büyük milleti sınıflara ve menfaat gruplarına bölen sınıf demokrasilerine son verip Devleti Türkleştirmiş, Millîleştirmiş olacağız…. Bu cümleden olmak üzere parlamenter sistem yerine başkanlık sistemini getireceğiz." ifadesi yer almaktadır. Yani Türkeş'in 1969-1973'te bu konudaki temel dayanağı Millî Demokrasi, Millî Devlet ülküsünün işletilmesi ve sınıf/dikta toplumunun önlenmesidir. İlk aşamada Senato'nun kaldırılmasını sistemin değişim hedefi ile ilişkilendirdiği çok açıktır. Zaten birkaç yıl sonra kaldırılmıştır. Aynı kitabın devamında Tek Başkan, Tek Meclis sistemini ileri sürmektedir. Burada da bir kez daha Senato'nun kaldırılmasını istemekte ve federal devlet rejimlerinin mirası olarak kabul etmektedir. En önemlisi bu sistem değişikliği düşüncesini "Milliyetçi bir Türkiye'de", "demokratik millî bir cumhuriyet" içinde savunmaktadır. Buradan hareketle "Türkeş başkanlık istiyordu" tezini savunanların onun nasıl bir Türkiye'de bunu istediğini de yukarıdaki görüşlerden ortaya koyması daha sağlıklı olacaktır.
Buna karşın 1975 yılından sonra Türkeş, söz konusu önerisini bir daha seslendirmemiş ve Parlamenter sistemi önceleyen bir duruş ve söylem içerisine girmiştir. Nitekim Türkeş'in farklı tarihlerdeki konuşma ve basın toplantıları Gönül Seferberliğine adlı çalışmada (1977) toplanmıştır. 30 Mayıs 1976'da yaptığı konuşması söz konusu kitabın 240-244 sayfalarında yer almaktadır. 243. sayfasında şu ifadeleri kullanmaktadır.
"Milliyetçi Hareket Partisi her zaman açıkladığı gibi faşizme, nazizme, nasyonel sosyalizme, ırkçılığa, emperyalizme ve her türlü diktaya karşıdır. MHP'nin yolu hukukun üstünlüğünü esas alan çok partili demokratik PARLAMENTER hürriyetçi nizamdır."
Rahmetli Türkeş vefatından kısa bir süre önce yaptığı bir basın toplantısında bu görüşünü, neredeyse birebir tekrarlamıştır. Hatta o tarihteki sistemi övmüştür. Üniversitedeki bir konferansında da benzer görüşleri ortaya koymuştur. Bu açıklamalarını sosyal medya hesaplarımda bulabileceksiniz. (twitter/zorlu77, faceebook/kzorlu77).
Son olarak bu tarihi kayıtların bir kısmı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından da 11 Ekim 2016 TBMM konuşmasında vurgulanmıştır. Özellikle "1985'te tahliye olduktan sonra Turgut Özal'ın başkanlık rejimi arzularına karşı çıktığı hatırımızdadır." sözleri mutlaka hatırlanmalıdır.
Tüm bunları bir araya getirdiğimizde, Merhum Türkeş'in nasıl bir Türkiye'de, nasıl bir yönetim sistemi isteyebileceğini sizlerin ve özellikle Türk Milliyetçilerinin takdirine bırakıyorum.