Allah’ın soruşturması gizli mi olacak Hoca?

İktidarın, hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet olaylarından dolayı oy kaybedebileceği ihtimali üzerine, özellikle Hayrettin Karaman tarafından fetva gibi kabul edilen görüşler ortaya konuluyor. Karaman’ın nasıl fetva verdiğini Ali Bulaç, isim vermeden şöyle açıklıyor:
“Mesela bir fakihe şöyle bir soru tevcih edebilirsiniz: ‘Kamudan iş alan birine herhangi bir zorlama olmadan, iş verme konusunda şantajda veya vaatte bulunmadan, işin sonunda şu veya bu kuruluşa bağışta bulunması tavsiyesinde bulunmak caiz midir, değil midir?’ Bu şekilde formüle edilmiş bir suale fakihin verebileceği cevap açıktır: ‘Caizdir!”
Bulaç, İslam tarihinden örnekler verdikten sonra konuyu şöyle bağlıyor:
“İnternete düşen konuşmalardan da anlıyoruz ki zoraki bağışçı ‘Bu milletin bilmem neyine koyarım’ der. Dahası havuz sistemi ile partiler kurulur, haksız rekabet yapılır, sivil cemaat ve dernekler kamuya bağlanır. Sonuç olarak, ’temiz ve helal suyun üç şartı (rengi, tadı ve kokusu) ile kaynağı’ itibarıyla bu havuza akan su temiz sayılmaz. Havuz sisteminin İslam’la ve İslamcı siyasetle de uzaktan yakından ilgisi yoktur.”

***

Hayrettin Karaman ise daha bu tartışma bitmeden yeni bir fetva verdi:
“Bu iktidar ekonomiyi batırmadı, maddi ihtiyaçları olabildiğince karşıladı, barış sürecini başlattı ve İmam Hatiplerin önündeki engelleri kaldırdı, başörtüsü zulmüne son verdi, okullara seçmeli Kur’an, Peygamberimiz’in Hayatı ve Temel İslam Bilgisi derslerini koydu ise -ki, evet bunları yaptı- ona cephe almaya Allah ve Resulü’nün razı olacağını sanmıyorum.
Yolsuzluk, haksızlık, rüşvet, irtikab, kul hakkına tecavüz... büyük günahlardandır. Bunları dindar Müslümanların onaylaması mümkün değildir. Ancak ’hüküm giymedikçe kişilerin masum oluşları’, ’Soruşturmanın gizliliği’de temel hukuk kurallarıdır.
Yukarıda sayılan kusurların ve günahların istismar edilmesi, bunları onaylamayan iktidarı yıpratmak için kullanılması da dine ve ahlaka uygun düşmez.”

***

Aslında, Karaman’ın bu değerlendirmeyle yaptığı, dini siyasete alet etmenin de ötesinde dini, hırsızlığa alet etmenin net bir örneğidir. Karaman, soruyu, “Bir iktidar, yolsuzluk, haksızlık, rüşvet, irtikab, kul hakkına tecavüz suçlarını işlediği iddiasıyla kendisini soruşturan savcıları darmadağın etmişse, suçluların değil savcıların peşine düşmüşse ve bu engelleme sebebiyle hüküm giymesi mümkün olmazsa, sırf dindarlık gösterileri yaptılar diye masum sayarak onlara destek vermeye devam mı edeceğiz?” şeklinde sormalıydı!
Yoksa Hayrettin Karaman’ın fetvası, “Çalayiler ama namaz da kılayiler” düzeyinde ilkel ve basit kalıyor! Üstelik ele alınan olaylarda gerçek verilerden yola çıkmıyor!
Başbakan, havuza veya oğlunun vakfına akıtılan paraların devletle ilgisi olmadığını, rüşvet için devlet memuru ile iş tutulması gerektiğini söyleyip yapılanları onayladığı, savunduğu ve zaten bütün ilişkiler kendisinin emriyle yürüdüğü halde hâlâ bunları iktidarın onaylamadığını söyleyebilmek hangi mezhebe, hangi itikada girer, onu gerçekten merak ediyorum.
Havuza para akıtan veya vakfa bağış yapan iş adamları, Başbakan’ın da müdahil olması sonucu 87 katrilyon liralık ihale almışsa bundan daha açık bir yolsuzluk ve rüşvet olayı gösterilebilir mi? Başbakan, kamu görevlilerinin başı değil mi?
İslâm tarihi her türlü zilleti görmüştür ama herhalde “başörtüsü zulmüne son veren iktidarın yolsuzluğunu ve rüşvetini görmezden gelin” anlamına gelecek fetvalar veren bir din adamı ile ilk defa tanışıyor! İslâm’da soruşturmanın gizliliği var mı? Hesap günü, Allah’ın soruşturması da gizli mi olacak Hoca?

Yazarın Diğer Yazıları