Âlimin ölümü

Cok derin izler bırakarak Hakk’a yürüdü; 1941’le 2013 arasına sıkıştırılamayacak kadar büyük izler... O sadece Türkiye’nin buhranlı yıllarında hizmet veren bir siyaset adamı olarak göçüp gitmedi bu dünyadan... Türk düşünce hayatına emanet ettiği kitaplarıyla, tarih, felsefe ve kültür münevveri olarak ayrıldı aramızdan... Milliyetçilik, tarih, kültür ve Türk milliyetçiliğine hizmeti geçenlerle ilgili yazdığı hepsi biribirinden kıymetli eserleri şüphe yok ki kaynak sıkıntısı çeken ve bu konuda üretim tembelliğine sahip camiada geleceğe ışık tutmaya devam edecektir...
Şu da içimizde kalmasın: Nevzat Kösoğlu diğer büyük eserlerini kaleme almayıp ve sadece ‘Şehit Enver Paşa’yı çıkarmakla yetinseydi bile, komplekslerle gaspedilmiş bir hakkın iadesini sağlayan bir büyük kahraman olarak zihinlerimize çakılı kalırdı... Tarihimizin bu büyük kahramanını ‘Türk ordusunun ruhu’olarak tanımlayan Kösoğlu, Almanya ilişkileri ve Sarıkamış’la ilgili şehir efsanelerini yerle bir ederek, son nefesini düşman mitralyözlerine saldırırken veren Enver Paşa’yı ‘ezik’ tarihçilerin elinden almış, hakkettiği makama oturtmuştur...
Nevzat Kösoğlu’nu bizim kuşağın gözünde ‘farklı’ kılan Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’ndeki ‘duruş’uydu... 12 Eylül darbesiyle bütün legal yapıları dağıtılan, lider kadroları tutuklanan ve mahkeme hükmünden önce âdeta kimsesizliğe mahkûm olan bir hareketti Türk milliyetçiliği... Yalnızlığın ve karamsarlığın dizboyu olduğu günlerde Nevzat Kösoğlu, Firavun kibri ve hıncıyla hareket eden mahkeme heyeti karşısındaki oturma biçimi ve yaptığı ‘ideolojik’ savunmayla zaten gönüllerde farklı bir konuma oturmuştu... ‘Ben yıkılmadım, ayaktayım ve seni otoritene saygı duymuyorum’anlamına gelecek tavrı sadece mahkeme salonuyla sınırlı kalmamış, yeniden heyecan bekleyen gönüller için de teselli ve moral olmuştu...
MHP’nin Genel Sekreter Yardımcılığı’nı yaptı, 1977’de Erzurum’dan milletvekili seçildi... Cezaevi hayatından sonra ‘aktif’ siyasete girmese de ‘aktif’ dâvâ adamlığını hiç bırakmadı... Eserleriyle ‘Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi’nin ayak izlerine basa basa yürüdü... ‘Dün’le ‘gelecek’ arasında millet namına köprüler kurmaya ömrünü vakfetti... Dünyada küreselleşmeyle meydana gelen değişiklikler karşısında Türk kültür ve medeniyetinin tutunma ve geliştirilme kavgasına devasa bir omuz verdi...
Bugün TBMM’de bol siyasîli, bol protokollü bir törenle Kocatepe’ye doğru uğurlanacak... Doğrusu resmî protokoller ‘çok da umurunda’ bir hayat yaşamadı... O siyasete uzak durdu, ‘küçük’düşünen siyaset ve siyasetçi de ona!.. O eserleri ve sevenleriyle bir orduydu, siyasetçi ise etrafındaki kalabalıklarla ‘yalnız’dı!.. O ‘geçici dünya’dan ‘kalıcı’çentikler atarak göçtü; insanlık, Türk milliyetçiliği fikir hayatı ve Anadolu’da hâlâ ‘tutunma’ kavgası veren büyük milleti adına...
Gelişen dünya şartlarına göre milli kimliğin seyri ve korunmasıyla ilgili eser üretme konusunda kısır bir görüntü veren Türk milliyetçiliği ‘vaha’niteliğindeki bir münevverini kaybetmiştir... Her canlı gibi o da ölümü tatmıştır... Dileriz aynı endişeleri paylaşan diğer ‘canlılar’için bu uyarıcı bir örnek olur da, Nevzat Kösoğlu’nun boşalttığı alan çabuk doldurulmaya çalışılır...
Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet, onun sıkıyönetim mahkemesindeki ceberutluğunalnına çaktığı ‘şahsiyet’i hâlâ saygıyla hatırlayanlara, okuyucularına, Türk milleti ve milliyetçiliği için efkârlananlara ve sevenlerine başsağlığı diliyorum...

Yazarın Diğer Yazıları