DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Karar TV’de Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını cevapladı. Babacan programda Katar ve BAE ile yapılan SWAP anlaşmalarına değindi.
“BORÇ ALAN EMİR ALIR”
Babacan yapılan anlaşmalarla ilgili, “Borç alan emir alır diye önemli bir tabir var. Sayın Erdoğan da bunu çok sık kullanır. Sen şimdi Katar’dan swapla borç aldın. BAE’den swapla borç almaya çalışıyorsun. Çin’le, Rusya’yla swap anlaşmaları yapmaya çalışıyorsun. Bu borcu uluslararası finansal piyasalardan alsanız hiç önemli değil. Orada ticari oyuncular var. İşinize gelmezse almazsınız, daha ucuzunu verenden alırsınız.” diye konuştu.
Anlaşmalardaki büyük tehlikeye değinen Babacan, “Ama devletler arası borçlanma, hele swap gibi anlaşmalar Türkiye’yi ‘borç alan-emir alan’ ilişkisine sokar. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne destek vermekle suçladığınız ülkeden üç-beş milyar dolar para için, onları tekrar devlet töreniyle karşılıyorsanız, o zaman ondan emir alırsınız.” İfadelerini kullandı.
“YOKSUL DAHA YOKSULLAŞIR”
Babacan devamında, “İş asgari ücret olunca ‘Dolara endeksleyemeyiz’ diyor. Ama bankada Türk lirası mevduatı olan insanlara da dönüyor ‘Endişe etmeyin, biz sizin paranızı döviz kadar koruyacağız’ diyor. Böyle bir ülkede gelir dağılımı bozulur. Yoksul daha yoksullaşır, zengin daha zenginleşir. Ülkede bir şeyi dövize endeksleyecekseniz, o zaman maaşları da endeksleyin.” dedi.
İBB’YE TEFTİŞE TEPKİ
İçişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında başlattığı teftişine ilişkin açıklamalarda bulunan Babacan, “Bu işler bağımsız tarafsız yargı tarafından yürütülmesi gereken işler. Böyle bir iddia varsa dünya aleme ilan ederek, Twitter’da paylaşımlar yaparak böyle bir süreci başlatmak tamamen bir siyasi hamle. Hukuki açıdan elle tutulur bir şey yok. Ne var? Kendi popülaritesini artırmak var. Sedat Peker sürecinden başlayan ciddi bir ‘algı sorunu’ var. Gerçekler yargının işi olduğu için ‘algı sorunu’ diyorum. Yargının da bugüne kadar bir şey yaptığını duymadık.” değerlendirmesinde bulundu.
“KORKUYORLAR”
Babacan devamında şu açıklamalarda bulundu:
Resmî-özel fark etmiyor, elinde döviz tutan kuruluşlara sat baskısı yapıyorlar. Döviz almak isteyenler rahat gidip alamıyor, korkuyorlar. Teşebbüs hürriyetinin olduğu bir ülkede döviz alana satana sorulur mu? Döviz almak neredeyse vatana ihanet gibi sunuluyor. Baskıyla ekonomi yönetilir mi? Ne olacak? Ekonomi tamamen kayıt dışına doğru yönelecek. Bir haftadır televizyon ekranlarında gördüğünüz döviz kuru başka, serbest piyasada alınıp satılan döviz kuru başka.
“ACİLEN YANGINI SÖNDÜRMEK İSTİYORSANIZ…”
Acilen yangını söndürmek istiyorsanız, Merkez Bankası’nın ve TÜİK’in karar alıcı kadrolarını hemen yenilemek ve ikisinin de yasalarına birer madde koyarak bunları gerçekten bağımsız hale getirmek lazım. Kendi çalışmamızda şöyle bir sistem öngördük: Her iki kurumun başkanı ve kurulları bağımsız olacak ama hesap verebilirlik hissiyatını taşımaları lazım. Adaylar belli olunca TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na gidip orada soru-cevap oturumu yapmalarını çok faydalı görüyoruz. Toplumun önüne bir çıksınlar. Toplumsal kanaat ve işi bilenlerin kanaati olumluysa, ondan sonra görevlendirmesi yapılsın."