Alfabe konusu
Türk Dünyası'nın ortak bir alfabede birleşmesi, 20. yüzyıl boyunca Türk aydınlarını meşgul etmiş konulardan biridir. 1926'da Bakü'de toplanan Türkoloji Kurultayı'nda konu enine boyuna tartışılmış ve bütün Türklerin Latin alfabesine geçmesine karar verilmişti. O zamanki Türk Dünyası'nın çok önemli aydınları bu kurultaya katılmışlardı. Türkiye'yi de Fut Köprülü ve Hüseyinzade Ali Bey temsil ediyordu.
Konuyu öteden beri düşünen Atatürk, Bakü Kurultayı'ndaki karar üzerine Latin alfabesine geçme işini hızlandırdı. Türkiye 1 Kasım 1928'de Latin esaslı yeni Türk alfabesini kabul etti. Sovyetlerdeki Türkler de birkaç yıl içinde "birleştirilmiş yeni elifba"ya geçtiler.
Ancak Sovyetlerdeki durum uzun sürmedi. 1937-1938 yıllarında "Represya" denilen dönem başladı; on binlerce aydın öldürüldü ve sürgün edildi. Bakü Kurultayı'na katılan aydınların çoğu da öldürüldü. 1937-1941 arasında Sovyetler Birliği'ndeki Türklerin tamamı Kiril alfabesine geçirildi. Üstelik onlara kabul ettirilen bu alfabe "birleştirilmiş" değildi, hepsinde farklıydı.
1980'lerin sonunda bağımsızlığa giden süreç başladı. Türk Dünyası'na gidip gelmek mümkün hâle geldi. İşte bu durumu değerlendiren Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 18-20 Kasım 1991 tarihlerinde "Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu" düzenledi. Toplantıya Türkiye'nin tanınmış dilcileri yanında Sovyetler içinde bulunan 14 Türk bölgesinden de 30'u aşkın uzman katıldı.
Marmara Üniversitesinin Sultanahmet'te bulunan tarihî binasında tarihî bir karar alındı; 34 harfli bir ortak alfabe kabul edildi. Türkiye'nin 29 harfinin temsil ettiği sesler diğer Türklerde de varsa aynı harf ile gösterilecekti. Türkiye Türkçesinden farklı sesler için ise 29 harfe 5 harf eklenmişti. Açık e için iki noktalı a (ä), sızıcı h için x, art damak k'si (kalın k) için q, damak n'si (sağır kef) için ñ, çift dudak v'si için w.
Toplantıda Azerbaycan'ın Maarif Vekili dilci Türkolog Firidun Celilov da vardı. Ebülfez Elçibey de Azerbaycan Cumhuriyeti'nin devlet başkanı idi. Marmara Üniversitesi'nde alınan kararı Azerbaycan hemen hayata geçirdi. 1992 yılının Ocak ayında ortak alfabeden seçilmiş 32 harfli Latin alfabesine geçme kararı verdi.
1993 yılında Türkmenistan ve Özbekistan da Latin alfabesine geçti. Fakat onlar ortak alfabeye uymadılar. Özellikle Özbek alfabesinde birçok sapmalar oldu; ç için ch, ş için sh harflerini kabul ettiler.
Son birkaç yıl içinde Kazakistan'da da Latin harflerine geçme çalışmaları başladı. Türkiye ve Azerbaycan'a heyetler göndererek bu ülkelerdeki tecrübeleri öğrenmeye çalıştılar. Dilci ve Türkologlar Kazakistan Devlet Başkanlığı'na ortak Türk alfabesini bir proje olarak sundu. Fakat Kazakistan'da ortak alfabe yerine apostroflu bir alfabe kabul edildi. Açık e için a', ğ için g', ö için o', ü için u'.
Apostroflu alfabeye karşı Kazak kamuoyundan çok eleştiri geldi. Bunun üzerine aksanlı bir alfabe Devlet Başkanlığı tarafından kabul edildi: á, ó, ú… Üstelik bu alfabede de tıpkı Özbeklerdeki gibi ç için ch, ş için sh harfleri bulunmaktadır.
Kazakistan'da alfabe değişimi gündemde iken Marmara Üniversitesi Türkiyat araştırmaları Enstitüsü 20-21 Kasım 2018'de "2. Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu"nu düzenledi. 27 yıl sonraki bu sempozyuma da Türk Dünyası'ndan birçok bilim adamı katıldı. Gelişmeleri enine boyuna inceledik, tartıştık.
Kazakistan'daki alfabe değişimi süreci henüz tamamlanmış değildir. Türkologlar ve aydınlar eleştiri ve tekliflerini sunmaya devam ediyorlar. Marmara Üniversitesindeki sempozyumun sonuç bildirgesinde biz de Kazakistan'ın ortak alfabeyi kabul etmesi dilek ve tavsiyesinde bulunduk.
Sempozyum sırasında Timur Kocaoğlu, Özbekistan'dan gelen güzel bir haberi bizimle paylaştı. Özbekistan'da kurulan alfabe komisyonu, içinde ch, sh bulunmayan bir alfabe hazırlamış ve bu alfabe Özbekistan parlamentosundan geçmiş.
Hayat ve tarih düz bir çizgide gitmiyor. Hep inişli çıkışlı. Kazak kardeşlerimizin de Özbeklerin tecrübesinden faydalanacağını umuyoruz.