‘Alevifobi ile Mücadelenin İlk Partisi’
Alevîlik Türkiye’de çok hassas bir mesele... Kimileri Alevîleri arkalarına alıp yürüyecekleri hesabına girerler.
Bir tarihte Birlik Partisi vardı. Varlık gösteremedi ama derin iz bıraktı.
Diren Çakmak, “Alevifobi İle Mücadelenin İlk Partisi: (Türkiye) Birlik Partisi (1966-1981)” kitabını yazdı (Libra Yayınları, 507 s.)
Kitabın tanıtılmasında şu ifadeler yer alıyor:
“Çalışmada, Élise Massicard’ın Alevilerin siyasallaşması yaklaşımı rehberliğinde (Türkiye) Birlik Partisi (1966-1981) incelenmektedir.
Birlik Partisi’nin Alevifobi ile mücadele eden ilk parti olduğunun savunulduğu çalışmada; Alevifobi, Alevilerin şeytanlaştırılması, Aleviliğin gayrimeşrulaştırılması ve Alevilere çifte standart uygulanması olarak tanımlanmaktadır.
Birlik Partisi, Türk siyasal hayatındaki başarısız particilik örneklerinden birisidir. Partinin varlığı, Alevi katliamlarını önleyememiştir; ancak parti, Alevilerin Sünnilerle eşitlenme mücadelesinde kayda değer bir birikim oluşmasını sağlayabilmiştir.”
Çalışmada şöyle denilmektedir:
“Birlik Partisi, 1966-1969 yıllarında Türk milliyetçiliğini ve 1969-1980 yıllarında demokratik sosyalizmi savunurken, her iki ideolojiyi de Alevileri Sünniler ile eşitlemek amacına yönelik benimsemiş gözükür.”
Biliyorsunuz, Alevîlik üzerinde çok durdum. Alevîliği öne çıkan yazar merhum Cemal Şener’le de yazı yoluyla muhaveremiz olmuştur.
Sünnîlerin, dini siyasetlerine âlet etmelerine çok kızarız. Ama Alevîlerin siyasî harekette öne çıkmalarını ise hak görürüz. Bu çelişkidir.
Çatışmanın bir kaynağı mezhep/meşrep ayrışmasına girilmesidir.
Diyeceksiniz, neden Alevîlik ve mütemmimi Bektaşiliği, ta Arnavutluk’a, Makedonya’ya kadar uzanarak araştırdın? Burada üzerinde durulması gereken husus anlamak, bilmek, bilmek için araştırmaktır. İdeolojik zeminde, siyasî zeminde inançlar her zaman tartışmaya açıktır.
Mustafa Kemal Atatürk, neden sadece Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur? Güç elindeydi. İstediğini yapardı. Üstelik, dinî sahada da yetkindi. “İslâm ve heykel” üzerine bir izahı var, hangi hoca, onun gibi tahlil edebilir? Balıkesir Zağanos Paşa Camisi’ndeki “hutbe”sine girmeyelim şimdi.
O dönemde İslâm temelli anlayışlar aynı kategoride görülmüştür. Mezheplerin varlığını da bu çerçevede ele alırsak, Alevîliği dışarıda göremeyiz, gösteremeyiz.
Meseleyi Yavuz Selim’e, Şah İsmail’e taşımayalım. Taşırsak ayrışırız. O dönemin yönetim anlayışları, taht anlayışları, ülke anlayışları dikkate alınmalıdır.
Diren Çakmak kitabının “Sunuş”nda “Alevilik nedir? İslam dini mezheplerinden biri midir? Aleviliği Şiilik altında saymak mümkün müdür? Alevilik ayrı bir din midir? Aleviler etnik olarak homojen bir topluluk mudur? Alevifobi nedir? Alevifobik kimdir?” sorularını sorar ve “Bu soruların yanıtlarını açık biçimde vermeksizin Alevilerin ilk siyasal partisi olan Birlik Partisi'nin tarihini yazmak mümkün değildir.” der, bu parti hakkında yapılmış üç yüksek lisans ve bir doktora tezini hatırlatır. Sonra şöyle devam eder:
“Bu çalışmanın başlığı ‘Alevifobi ile Mücadelenin İlk Partisi: (Türkiye) Birlik Partisi (1966-1981)’ olarak seçilmiştir. Çalışmanın başlığında ‘(Türkiye)’ ibaresinin yer almasının nedeni, Parti adının 1966-1971 yıllarında ‘Birlik Partisi’ ve 1971-1981 yıllarında "Türkiye Birlik Partisi" olmasından kaynaklıdır. (...)
Çalışmada, Birlik Partisi, Élise Massicard'ın Alevilerin siyasallaşması yaklaşımı rehberliğinde incelenmektedir. Çalışma, giriş ve sonuç bölümleri hariç iki bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümü ‘Élise Massicard'ın Alevilerin Siyasallaşması Yaklaşımı’, ikinci bölümü ‘Birlik Partisi'nin Siyasal Sürecini’ konu almaktadır.”
Birinci Bölüm’de “Alevilik Nedir? Ne Değildir?” sorusunun cevabı aranırken, Harald Schüler’in şu sözlerine yer veriliyor:
“Mutaassıp Sünniler, Alevilerin İslâm cemaatine üyeliğini defalarca reddetmişlerdir. Bu tutum, Alevilerin kendilerinin temsil edilmediğini düşündüğü Diyanet İşleri tarafından olmasa da, son yıllarda da sık sık gündeme gelmektedir. Alevi inancının, Sünni dogma ve inançlarından farklılaşması, özellikle şu alanlarda gerçekleşmektedir: Aleviler, Kur’an'da doğrudan Tanrı kelamını görmemekte, imanlarını Ali'ye dayanarak pekiştirmektedirler; Aleviler, namaz kılmayı, zekât vermeyi, oruç tutmayı ve hacca gitmeyi farz olarak görmemektedir; Şeriatı tanımamakta, camiye gitmeyi biçimsel bir ibadet biçimi olarak küçümsemekte ve alkol yasağını dikkate almamaktadırlar; kadınlar, ibadette tüm haklara sahiptir. (Harald Schüler, Türkiye'de Sosyal Demokrasi Particilik Hemşehrilik Alevilik, çev. Y. Tonbul, İletişim Yayınları, İstanbul, 1999, s.159)”
Tabiî böyle tarif son derece süflî. Meselenin künhüne varamıyor.
Ayrıca kitapta, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi'ndeki “Alevi” maddesinden alıntı veriliyor.
Türkiye’de hangi inançtan olursan ol, mutlaka “bütüncü” düşünülmelidir. İdeolojik ayrışmalarla yapılacak değerlendirmeler, insanları karşı karşıya getirir.
Diren Çakmak, bir akademisyen olarak, kitabına verdiği “Alevifobi ile Mücadelenin İlk Partisi: (Türkiye) Birlik Partisi (1966-1981)” adı üzerinde de durmalı.
“Alevifobi” kabul edilebilir adlandırma değildir. Alevîlerle bir arada olmuş, bütün yönleriyle araştırmış bir kişi olarak söylüyorum bunu.
Diren Çakmak, bir dönemi bir yönüyle aydınlatması yanında, ideolojik ayrışmaların nelere mal olduğunu göstermesi yönüyle dikkate alınması gerekli bir çalışmaya imza atmış.
Okumak lâzım.