Değişen çevresel koşullar, insan sağlığını derinden etkileyen bir gerçeklik. İklim değişikliği, hava kirliliği, biyoçeşitlilik kaybı ve kentleşme, alerjik hastalıkların hem yaygınlığını hem de şiddetini artırdı.
Polen mevsimlerinin uzaması, hava kirleticilerinin artması ve yeni alerjenlerin ortaya çıkması, milyonlarca insanı astım, alerjik rinit ve atopik dermatit gibi rahatsızlıklarla karşı karşıya bıraktı.
Bilimsel çalışmalar, bu çevresel değişimlerin özellikle çocukları ve yaşlıları tehdit ettiğini gösterdi.
Dünya çapındaki uzmanlar, bu sorunu çözmek için acil harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı.
İşte çevresel koşulların alerjik hastalıklar üzerindeki etkisi ve alınabilecek önlemler...
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: POLEN MEVSİMLERİNİ UZATAN SESSİZ DÜŞMAN
İklim değişikliği, artan karbondioksit (CO₂) seviyeleri ve yükselen sıcaklıklarla alerjik hastalıkların ana tetikleyicilerinden biri haline geldi. Daha sıcak hava, bitkilerin daha fazla polen üretmesine ve polen mevsimlerinin uzamasına neden oldu.
ABD’deki Harvard Tıp Fakültesi’nden çevre sağlığı uzmanı Dr. Kari Nadeau, “İklim değişikliği, polen üretimini artırıyor ve alerjenlerin havada daha uzun süre kalmasına yol açıyor. Bu, alerjik rinit ve astım vakalarında ciddi bir artış anlamına geliyor” dedi.
Journal of Allergy and Clinical Immunology’de yayımlanan bir çalışma, artan CO₂ seviyelerinin ambrosia (yabani ot) polen üretimini yüzde 60-90 oranında artırdığını gösterdi. Özellikle Kuzey Amerika kökenli bu bitki, Avrupa ve Güney Amerika’da hızla yayılarak alerjik solunum yolu hastalıklarını tetikledi. Çalışma, sadece 5-10 polen taneciğinin bile hassas bireylerde alerjik reaksiyonlara yol açabildiğini belirtti.
İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden nörobilimci Dr. Russell Foster, “Polen mevsimleri artık haftalar değil, aylar sürüyor. Bu, alerji hastaları için sürekli bir mücadele demek” dedi.
HAVA KİRLİLİĞİ: ALERJENLERLE TEHLİKELİ BİR İŞ BİRLİĞİ
Hava kirliliği, ozon, nitrojen oksitler ve ince partikül maddeler (PM2.5) gibi kirleticilerle alerjik hastalıkları daha da kötüleştirdi. Bu kirleticiler, polenlerin alerjenik özelliklerini artırarak bağışıklık sistemini daha fazla tahriş etti.
Avustralya’daki Sydney Üniversitesi’nden çevre bilimci Dr. Paul Beggs, “Ozon ve partikül maddeler, polen proteinlerini değiştirerek onları daha agresif hale getiriyor. Bu, astım ataklarını ve alerjik reaksiyonları şiddetlendiriyor” dedi.
The Lancet Planetary Health’te yayımlanan bir araştırma, kentsel alanlarda hava kirliliğine maruz kalan çocukların astım geliştirme riskinin yüzde 25 daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Ayrıca, trafik kaynaklı kirleticilerin alerjik duyarlılığı artırdığı ve özellikle 0-6 yaş grubunda solunum yolu hastalıklarını körüklediği belirlendi.
Kanada’daki Toronto Üniversitesi’nden halk sağlığı uzmanı Dr. Jeffrey Brook, “Hava kirliliği, alerjik hastalıkların hem ortaya çıkmasında hem de kötüleşmesinde önemli bir faktör. Temiz hava, bu hastalıklarla mücadelede en büyük silahımız” dedi.
BİYOÇEŞİTLİLİK KAYBI: BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ZAYIF DÜŞMESİ
Çevresel değişimlerin bir diğer sonucu, biyoçeşitlilik kaybı. Doğal ekosistemlerin bozulması, insan mikrobiyomunu olumsuz etkileyerek alerjik hastalıklara zemin hazırladı.
“Biyoçeşitlilik hipotezi”ne göre, mikroorganizmalarla zengin bir temas, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve alerji riskini azalttı.
Almanya’daki Helmholtz Zentrum München’den çevre tıbbı uzmanı Dr. Claudia Traidl-Hoffmann, “Doğayla temas azaldıkça, bağışıklık sistemimiz yanlış alarmlar vermeye başlıyor. Bu, alerjik hastalıkların artışının temel nedenlerinden biri” dedi.
Allergy dergisinde yayımlanan bir çalışma, kırsal alanlarda büyüyen çocukların, kentsel alanlardaki çocuklara kıyasla astım ve alerjik rinit riskinin yüzde 30 daha düşük olduğunu gösterdi.
Çalışma, çiftlik ortamında mikroorganizmalara maruz kalmanın, bağışıklık sistemini düzenleyici T-hücrelerini artırdığını ortaya koydu.
Dr. Traidl-Hoffmann, “Biyoçeşitlilik kaybı, özellikle çocuklarda alerjik hastalıkların patlamasına neden oluyor. Doğayla yeniden bağ kurmalıyız” dedi.
KENTLEŞME VE ALERJİLER: ŞEHİR HAYATININ BEDELİ
Hızlı kentleşme, alerjik hastalıkların artışında önemli bir rol oynadı. Şehirlerdeki yüksek hava kirliliği, azalan yeşil alanlar ve stresli yaşam tarzı, alerji riskini artırdı.
Environmental Health dergisinde yayımlanan bir araştırma, kentsel alanlarda yaşayan çocukların, kırsal alanlara kıyasla atopik dermatit geliştirme olasılığının yüzde 40 daha yüksek olduğunu belirtti. Araştırma, yeşil alanlara erişimin alerji riskini azalttığını vurguladı.
ABD’deki Teksas Üniversitesi’nden halk sağlığı uzmanı Dr. Gabriel Ibarra-Mejia, “Şehirler, alerjik hastalıklar için mükemmel bir fırtına yaratıyor. Hava kirliliği, biyoçeşitlilik kaybı ve stres, bağışıklık sistemini zayıflatıyor” dedi.
Uzmanlar, şehir planlamasında yeşil alanların artırılmasının ve düşük alerjenik bitkilerin tercih edilmesinin kritik olduğunu söyledi.
UZMANLARDAN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Uzmanlar, çevresel koşulların alerjik hastalıklar üzerindeki etkisini azaltmak için bireysel ve toplumsal düzeyde şu adımları önedi:
Temiz havaya erişimi artırın: Fosil yakıt kullanımını azaltmak ve toplu taşımayı teşvik etmek, hava kirliliğini düşürebilir. Dr. Brook, “Herkes için temiz hava bir haktır” dedi.
Yeşil alanları çoğaltın: Şehirlerde parklar ve düşük alerjenik bitkilerle dolu alanlar oluşturun. Frontiers in Allergy’de yayımlanan bir çalışma, yeşil alanların astım riskini yüzde 15 azalttığını gösterdi.
Doğayla teması artırın: Çocukların erken yaşta doğayla etkileşime girmesi, bağışıklık sistemini güçlendirir. Dr. Traidl-Hoffmann, “Çocukları parka götürmek, alerjiye karşı bir yatırımdır” dedi.
Polen takibine dikkat edin: Polen seviyelerini izleyen uygulamalar kullanarak alerji ataklarını önleyin.
Karbon ayak izinizi azaltın: İklim değişikliğini yavaşlatmak için enerji tasarrufu yapın ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını benimseyin.
Dr. Nadeau, “Alerjik hastalıklar, çevresel krizin bir yansıması. Sağlığımızı korumak için gezegenimizi korumalıyız” dedi.
Uzmanlar, hükümetlerin karbon emisyonlarını azaltma ve biyoçeşitliliği koruma politikalarına öncelik vermesi gerektiğini vurguladı.
ALERJİLERE KARŞI HAREKETE GEÇİN
Değişen çevresel koşullar, alerjik hastalıkları bir salgın haline getirdi. İklim değişikliği, hava kirliliği ve biyoçeşitlilik kaybı, astım ve alerjilerin hem yaygınlığını hem de şiddetini artırdı.
Bilimsel veriler ve uzmanlar, bu tehdidin ciddiye alınması gerektiğini söyledi.