İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV ekranlarında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘montaj’ itirafına ilişkin Akşener, "Sayın Kılıçdaroğlu'nu ilzam eden kurgu bir video oynatıldı. Bir vatandaş buna inansa, terör örgütüyle irtibatlı iltisaklı görse ve bir saldırıda bulunsa, bunun azmettiricisi Sayın Erdoğan'dır" dedi.
İktidarın, İmralı'ya bir yargı mensubu gönderdiğini hatırlatan Akşener, İmralı'nın ev hapsi talep ettiği yönünde duyumlar olduğunu ekledi.
Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Türkiye bu treni kaçırırsa vagonlarında sadece parlamenter sisteme dönüş mü kaçacak yoksa başka ne kaçacak?
En fazla da kadınlar ve gençlerle ilgili edinilmiş haklar kaçacak. Bu ülkede nefes almak izne tabi olacak. Çünkü şartlar onu getirecek. Burada benim ısrarla üzerinde durduğum şey sistem yani özlem Sayın Erdoğan değil hep de örnek veriyorum yani sizin gibi.
İşte 5 kişisiniz.
Dürüst insanlar olduğunuzu biliyoruz. Kamuoyunun gözü önünde insanlarsınız, daha da dikkatlisiniz sizlerden birini. Bu sistemden oraya seçelim. Koyalım 6 ay sonra ya psikiyatrik bir durum ortaya çıkar ya da bambaşka bir insan tipi ortaya çıkar. Dolayısıyla bakın getirdim ben yanımda bir ayda sayın Erdoğan’ın seçim olduktan sonra yaptığı atamalara dair karar.
Şeyleri bunlar bak şeyde yayınlanmıştır. Bir aylık bir ay resmi gazetede evet bir aylık şimdi. Dolayısıyla inanılmaz bir güç ve o gücün kendisine de bir ışık gibi yansıması gayreti içinde padişahım çok yaşa diyen bu daha az biraz daha olsun diyen bir insan kesimi. Yani öyle olur zaten o tür bir gücün üstünde oturan kişinin şimdi öyle olunca bakın bir günde bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden bu sistemin başında oturan kişi vazgeçti. Dediğim gibi özne Sayın Erdoğan değil. Burada bir başkası da olsa aynısı işte ne oldu böyle bir kararnameyle hop vazgeçildi böyle bir kararnameyle inanılmaz atamalar yapıldı.
Böyle bir kararnameyle sizi aldı öbürünü koydu falan filan şimdi bu. Yani hele meclise giren yani seçilmeyi o kadar çok istiyor ki Sayın Erdoğan işte burada özne kendisi o kadar alıştı ki bu güce bu gücü bırakmamak için birisi de hata, kusur ve muhtemelen hukuksuzluk var. Şimdi bütün bunları bir bütün olarak baktığınızda oradan ayrılmamak için. Her yolu denedi. Pek çok işte Cumhur İttifakı’nı genişletti ve Kadının sahiplenmesi sahiplendi. Edilmesini tırnak için de öngören bunu söyleyen işte 4 maddenin değişmesiyle ilgili talebi olan bayrağın Türkiye bayrağı dönmesine yönelik talebi olan hem Hizbullah’ın hem PKK’nın terör örgütü olmadığını düşünen bir siyasi partiyi de aldı.
Meclise getirdiği bakın yemin töreniyle ilgili bir problem oldu. Mazbataların geç verilmesinin sebebi seçim öncesinde yemin yapılsaydı, yemin töreni yapılsaydı Hüda Par’ın bir milletvekili bu yemini doğru bulmadığını ifade etmişti. Belki de etmeyecekti, bilmiyoruz. Sonuçta bak bundan kaçınmak için.
Ne yaptılar? Yemin törenini seçimden sonra evraklar yani ne demek istiyorum? Yasağın bol olduğu kaçırmanın çok olduğu 82 puan alsanız dahi. Eğer sizin AK Parti bünyesinde tanıdığınız yoksa ayınız dayınız yoksa 54 puanla yakınınız. Yakın arkadaşınız atandığı ama 82 puanı atanamadınız. Mülakatta eğlendiğiniz keyfi bir sistemin hukukun katledildiği yargının yok olduğu bir sistemin içinde nefes alamaz.
Önce kadınlar, gençler sonra sıra size gelir ama bütün bunları kaybederiz. Onun için de son bir daha 3 kere seçim kazanılmış. Yani bu sistem 3 kere seçim kazanmışsa bu sistemin sahipleri. Ondan sonra şey konuşamazsınız. Parlamenter sisteme dair bir seçim kampanyası yapamazsınız ama bu sefer özellikle partililere seslenmek isterim. Sayın Erdoğan çok sevenlere sayın Erdoğan’ın son dönemi. Şimdi öyle komik bir şey ki bu. Burada da artık öfkenin katlime yani kat ve kat arttığı. Yumuşak davranmak kalksa onu seçenlerin onun üzerine hücum edeceği bir alan birikecek ve sonuç itibariyle bitmeyen bir rövanş. Yani buradan seçecek başkan da ya Türk işi Türkiye’ye dair partide Cumhurbaşkanı bu yetkileri böyle keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak. Benim demem o ki özellikle partili seçmenler Sayın Erdoğan çok sevenler. Bu seçimde sayın Kılıçdaroğlu’na oy versinler ki biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden birbirimize karşı şu hareketleri yapmaktan vazgeçelim, Türkiye cumhuriyetinin kuruluş ayarlarına dönsün, hukukun üstünlüğü. Yargının bağımsızlığı aldığı kadınlarla ilgili söylüyorum, en çok biz nefes alamıyoruz çünkü.
“DENGE VE DENETLEME”
Bu noktada bununla ilgili siz hep diyorsunuz ki “denge ve denetleme için meclis çoğunluğu şu anda Cumhur İttifakı’nda Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı olduğu vakit denge her 2 kanat, yani yürütme yasama hem birbirini dengeleyecek.
Bunu söylüyorsunuz, hem birbirini daha fazla kontrol edecek. Böyle bir ideal sistem oluşacak diyorsunuz.
Şimdi hem Hüda Par hem yeniden refah partisi 6.284 sayılı kadını koruyan. Kanunla ilgili belli ki bir girişimde bulunacaklar. Şimdi mecliste böyle bir yasa çıkarsa Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu olursa bu sistem nasıl işler?
Bunu bize bir bu örnek üzerinden anlatabilir misin?
Hemen hızlıca bakın. Ben şimdi bugün uçtaki şeyleri çıkarttım. Meclis Cumhur İttifakı’na dair şey de Cumhurbaşkanı da Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu olursa hiçbir iş yapılamaz iddiasının karşılığı cumhurbaşkanının tek başına yapabilecektir. Şu anda yapılıyor bunlar işte onun için uzlaşmayı getirecek tüm yürütme yetkisi tek başına cumhurbaşkanında. Yürütme yetkisinin tamamı tek başına cumhurbaşkanındadır. Bütün kararnameler ve yönetmeliklerle yönetebilir. Atama yetkileri tamamı cumhurbaşkanında bir sürü şey var saymıyorum. Bütçe bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuyor ama Türkiye Büyük Millet meclisi değiştirmede son söz hakkı. Buna sahip değil, dış politika Cumhurbaşkanı belirleyici tüm büyükelçi o atıyor. Milli güvenlik konusunda Cumhurbaşkanı belirleyici bütün planları, programları o yapıyor, onaylıyor. Denetim yetkiyle israf ve yolsuzlukla etkin mücadelede tamamen cumhurbaşkanının yetkisi altında.
Sayın Erdoğan faiz sebep enflasyon sonuçtur diyor. Biz 5 senedir bu tarif üzerinden canımıza okunmuş durumda. Hem işverenin hem iş görenin canına okunmuş durumda. Velhasıldı, kelam bakın, üretimden tutun tayinleri terfileri, göçe tarıma tarım sektörüne kadar ne vardıysa cumhurbaşkanının tek başına imza yetkisine atama yetkisine karar verme yetkisine sahip. Şimdi bu çok tuhaf bir yetki dedim. Diyorum ki ben anne sizi t'den söyleyeyim. Cumhur İttifakı meclisi aldı, 360 la almadı, 323 aldı.
Kanun vesaire gibi konuları zaten meclisin işlevi yok ama işlevli hale işlevsel hale getirebilmenin yolu zaten el ele tutuşup bu yetkilere sahip cumhurbaşkanının eğer Sayın Kılıçdaroğlu olursa ki. Olacağına inanıyorum. Ben seçildiği andan itibaren meclisin tümünün yan yana gelişiyle ben parlamenter sisteme geçileceğini güçlendirmiş, parlamenter sisteme geçileceğine inanıyorum. Çünkü bu denge ve denetleme mekanizması Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının hiç işine yaramayacak.
Yani buradaki güç sebebiyle biz de o sözle geldiğimiz için Sayın Kılıçdaroğlu da buradan ben vazgeçtim, oynamıyorum diyemez demez şimdi o öyle. AK Parti birinci parti hükümeti AK Parti kurabilir. Tabii birinci parti olabilir ama biliyorsunuz tek başına kuramıyor. Dolayısıyla Türkiye bir koalisyonlar şimdi bu 2 hani koalisyonlar bitsin diye yapılmıştı. Ya cumhur ittifakı millet ittifakı neticede yani çok küçücük partiler bile şu anda. Aman yani büyük bir itibar ve istek ve de talep görüyorsa bir puana 05 puana bağlı olunduğu için şu anda öyle tabii hala. Dolayısıyla şu andan bahsediyorum.
Dolayısıyla halbuki koalisyonlar büyük partiler yan yana gelir, bir ortak nokta bulur ve sonuçta bu iktidarı yöne yani yürütmeyi alır yönetirdi.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin. Sakıncaları veya zorluklarıyla ilgili bir kanaat var. Dolayısıyla da bu da %60 ila 70 arasında bir işte karşı olunduğuna dair pek çok araştırma var.
Gördük e bir yandan pek çok ekonomik sıkıntı var, insanlar bunu yaşıyor.
Sakıncaları veya zorluklarıyla ilgili bir kanaat var.
Dolayısıyla da bu da %60 ila 70 arasında bir işte karşı olunduğuna dair pek çok araştırma çıktık. Gördük e bir yandan pek çok ekonomik sıkıntı var, insanlar bunu yaşıyor.
Bir yandan bu bahsettiğiniz ben Hüda PAR’dan onun dışında başka unsurlara kadar. Evet, sığınmacılara kadar efendim birçok başka mesele var fakat birinci tur. bildiğimiz neticeleri ile tamamlandı. Bir bunun nedeni ne ikinci turdan önce. orada anlatılamayan ne anlatılabilirdi şimdi muhtemelen bakın ben önce samimiyetle bir şey itiraf edeyim. Biz işte 45 miting yaptık, organik mitingler yaptık. Hani illa kalabalık olsun dan ziyade biz kendi seçmenimiz izi ile sayın Kılıçdaroğlu’na. Oy vermeye onun adına çalışmaya sevk etmek amaçlı onları motive etmek amaçlı Cumhuriyet Halk Partisi’nden insan talebinde bulunmadık.
Organik mitingler oldu. Şimdi bu 45 mitingin önemli bir kısmını da sayın Mansur Yavaş beyefendiyle katıldık. Biz şimdi bu alkışların. Artmasını gördüm. Ben ilk mitingimizde hep iç Anadolu. Doğu Anadolu üzerinde gittiğimiz bir başlangıç öyleydi. Yani üçte ikisi alkışlarken işte bir oy, Kemal’e bir oy Merale dediğimde ya da işte 13 Cumhurbaşkanımız Sayın Kılıçdaroğlu dediğimde üçte ikisi iken sonra üçte üçü. Alkışlamaya başladı. Çok büyük bir coşku oluştu. Son bir haftada müthiş bir şey oldu.
Yani heyecandan bahsediyorum. Ben bunu Erzurum’daki hadiseye bağladım. Bakın o kadar tecrübeli bir insanım ama insan heyecana kapılıyor muş Erzurum’da o çocukların taşlanması, yüzlerinin kanaması, kadınların hali.
Bir vicdan oluşturdu. Gördüm ben ve birinci turda pek çok insanın iddiaya girdim. Hayatta yapmayacağım iştir ha bire elbise alayım. Sonuç itibariyle tabi tabi birinci turda alınacağına Allah şahittir.
Samimiyetle inandığım şimdi alınamayınca. önce tabii ne oldu ya bakıyorsunuz sonra şeye baktım nedir bu konu diye tamamen yani bunu böyle izah ettikten sonra bir şey yapma hali yani düzeltme hali falan yok. Bunun içinde. Şimdi Sayın Erdoğan 49 nokta 52 almış 27.133.000.Seçme Sayın Kılıçdaroğlu %44 88 60 24.020 4.000.000 pardon, 595.000 seçmen şey de var.
Katılım oranı %87 geçersiz oy 1.000.037 kayıtlı seçmen 64.000.000 oy kullanan 55.000.830 56 diyelim Erdoğan’a oy veren seçmeni. Söyledik, şimdi potansiyel seçmen 12.000.000. Bunun sandığa gitmemiş olanı var. Evet, o bozuk çıktı şey geçersiz oy kullananlar var vesaire vesaire 12.000.416 470 yedide potansiyel seçmen var. Hem bizim için hem sayın Erdoğan’ın. Ve arkadaşları için ama bizim alabileceğimiz şey oy oranı yani dokunacağız insan sayısı 2 buçuk milyon. Şimdi böyle bakınca yani bize esasında bu sonuçları içinde karşılamamız lazım. Birinci tura inandığımız için muhtemelen böyle bir sarsıldık. Yani psikolojisini söylüyorum kendi adıma. Ama diğer taraftan ilk defa AK Parti 21 yılda 2.000 ikideki oy oranına döndü. %35 tabi Sayın Erdoğan da birinci turda kazanamadı. Şimdi bu bir artık referandum haline dönüyor.
Demin konuştuğumuz konular üzerinden ve sıfır sıfır başlıyor. Şimdi 2.Bir şeyde ittifakta en fazla kim bu 2 buçuk milyon seçmene ulaşabilirsen fark o 10'a çıkart ulaşabilir ise o kazanacak. Şimdi bizim burada şansımız daha iyi. Çünkü şöyle bir durum var, sayın o an üçüncü bir aday olarak çıkmıştı. Yani hem sayın Erdoğan’la hem sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeyecek.
Vermeyi düşünmeyen daha protest bir seçmen kitlesinin oy vereceğim üçüncü şahıstır şimdi 5 nokta 3 civarında bir oy aldı. Böyle olunca Sayın Kılıçdaroğlu işte bizim geçtiğimiz çarşamba günü bizimle görüştü. Biliyorsunuz onu biz kendisine yetki verdik, herkesle görüşebilir. Hatta sayın İnce’yi. Özellikle altını çize çize söyledi velhasıl kelam hem sayın Oğan’a hem sayın Özdağ’la hem de sayın İnce ile görüşecektim bizim bilgimiz bu sonuç itibariyle sayın Oğan’a bir görüşme yapıldı.
Sayın Erdoğan’a yapılan görüşme sonucunda Cumhur İttifakı’na katıldı sayın. Özdağ, Millet İttifakı’na katıldı ve sayın İnce’nin son durumunu bilmiyorum. Bugün bir toplantı yapacaklardı. Cevabı henüz bir açıklama yaptı. Açıklama takip edemeyecek 60 gibi değil ekip edemedim şimdi.
Dolayısıyla böyle baktığınız zaman şimdi o 5,3lük seçmen de ortalık bir yerde duruyor. Ve yani benim başından beri iddiam şudur, siyasi partilerin hep buralardaki konuşmalarda özellikle HDP üzerinden sorulan her soruda bunu söylemişimdir.
Hiçbir partinin veya kişinin seçmeni markası değildir, sahip yani sahipli mal da değildir. Seçmen, veli nimettir, bugün bize oy verir, yarın öbür tarafa oy verir. Önemli, onun gönlünü almak gönlüne girmektir. Türkiye çok uzun zamandır kutuplaşma üzerinden yürüyünce biz maalesef. Nitekim bu seçimde de doğru dürüst yani konuşmaya çalışsak da beceremedik işte onun için ulaşamadık. Mesela biz ekonomiye dair pek çok konu konuştuk, konuşmaya çalıştık. Sayın Erdoğan, devamlı teröristler PKKlılar, şunlar bunlar diye bağırdı.
Günün sonunda zaman zaman cevap verilmek durumunda kalındı. Yani mecburen ve mecburiyetten aşırı iftira olunca ve sonuçta sizin o seçmenin ihtiyaçlarına dair önerdiğiniz her bir konu. Yani tam yerine ulaşmadı.
Şimdi ben bizzat o hanelere girdiğim için görüyorum o haneler şimdi benden öğreniyor. Çünkü sadece o kakofoni dinlemişler.
Bu çok kolay bir iş. Yani televizyonu açmış, millet birbirine bağırıyor, siyasiler birbirine bağırıyor, yüksek sesle iftira olarak nitelendirdiğiniz ağır söylemlerin seçmen üzerinde etkili olduğunu hayır sadece onu demiyorum. Bakın o kakofoni o gürültü seçmen üzerinde etkili oldu olmadığını bilmiyorum. Ben onun için yorum yapamam bilmediğim bir konu üzerinde. Ama bizim söylediğimiz o seçmenin ihtiyacı olan olması gereken. Cümleleri 10'a çıkart ulaştırmamız o gürültüden dolayı neticede biz de cevap vermek zorunda kalmışız. Siz kendinizi anlamında duymadınız. Bu duyurmamız yani. Yani eksik kalmışız orada onu gördüm. Ben şimdi gezerken İstanbul’un yani sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermemiş. CHP’nin yani hiçbir şekilde yanından geçmemişe sokaklarında geziyorum ben ve o evlerin kapısının zilini çalıyorum. Yanıma da herhangi bir şahıs almıyorum. 2 kişi gidiyoruz. Dolayısıyla oralarda gördüklerim mesela biliyor musunuz şimdi dün gittiğim bir evde esenler ‘de böyle iniyorsunuz. 2 kat aşağıya bir eve giriyorsunuz kapkaranlık. Vallahi tam şu kadarlık bir pencere var.
Yani yerin 6 uçta şu kadar tam bu kadar ya bu kadar bir pencere 2 tane çocuk var, biri okulda çocuklar ip gibi ve. O evin babası işten çıkarılmış, o eve 4.000 TL. Yani normalde 1.000 liraya oturuyorlarmış. Dörde çıkmış. Şimdi ev sahibi onları çıkarmaya çalışıyor. Ev bakmışlar 10.000 TL Esenlerde ondan önce 3 hanım bir araya, 3 kadın bir araya geldiler. Kardeş gibiler ermiş, birbirleriyle çok yakın bir Adanalı. Biri Siirtli öbürü de Bitlis mi tam hatırlamıyorum.
Yani farklı farklı bölgelerde birbirlerine çocuklarını bırakan mesela soruyorsunuz, ne pişirdiğiniz diye tekrar alamıyorum. Şaka gibi gelir size. Yani yalan söylüyorum zanna edebilirsiniz. O çocuklara her akşam ne pişirildiğini şoka girersiniz.
Ondan sonra bir ikisini eşcinsel gece pazarlara gidip yani sigortasız çalışıyor ve 3 gün artık gidebiliyorlar. Dış pazara en azından mesela 45 günde değil, 3 gün eş kadınlardan birisi yarım gün tekstile gidiyor ve çocukların tamamında psikolojik sorun var.
Yani Yaşar o evlere vadesiz ne o zaman hani duyulan adıysa şimdi o kadar takıların içinde evlere bakın. Devlet dediğimiz mevzu yani bu devlet dediğimiz mekanizma esasında sosyal devlet olmak zorundadır. Sosyal devletin anlamı şu, o evde yaşayan o insanın o kirayı ödemesi mümkün değilse 10'a çıkart sosyal konut yapacaksın.
Yapamadığın süre içerisinde kirasına yardımcı olacaksın ya başkası olamaz ve açını giydirecek şey açını doyuracak çıplağı giydirecek böyle bir şey yok. Şimdi bir başka eve gittim. Yani inanamazsınız ya bir gün alayım sizi götüreyim yani şoka girersiniz. Yani kadın kadına gidiyoruz çünkü.
Yani kız çocuğuna sordum, ben ne istersin diye ya çorap böyle yırtılmış dikilmiş şey kaç. 11 yaşında 12 yaşında bir kız çocuğu yani benden kıyafet istedi.
Hiç kendi kıyafetim olmadı diye. Şimdi bir başka çocuk dün gittiklerinden.
Oğlum benden bir şey iste benim şahsımdan bir şey iste dedim. Utana utana tablet dedi.
Yani bir tek babanın telefonu var, annenin var mı hatırlamıyorum. Babanın telefonu ve bunlar okula gidiyorlar. İmam hatip lisesinde okuyup. Bu arada tamirhanede çalışan orayı bitirdikten sonra makine bölümüne gidip gene bir tamirhanede çalışmayı hayal eden ortaokul talebesi var. İmam olacağım demedi.
Şimdi söylemeye çalıştığım şey şu, herkes hayatta kalmaya çalışıyor.
Türkiye'de biz bu konudaki. Yapacaklarımızı anlamamışız. Esasında siyaset, siyaset, o seçmenin kalbini, gönlünü almanın yolu, vizyonu yarıştırmaktır projeleri yarıştırmak dır. Sayın Erdoğan bu konuda 19-20 tane şeyiyle, medyasıyla bir kakofoni oluşturmuş ve sonuç itibariyle.
Bizim sesimiz duyulmamış, bunu ben itiraf ediyorum. Şimdi duymaya çalış duyurmaya çalışacağız.
Yani gayret ediyoruz. Bu konuda eşit yaşamıyorsunuz. O zaman ben onu anlamıyorum. Aynen öyle ama bahane edemeyiz. Benim hayatta inandığım tek şeydir, talep eden yerine getirecektir. Talep eden ayağına gidecektir. Talep eden kişi biz ne talep ediyoruz? Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasını sizlerin de oyunuzu oy veren veli nimettir.
Aynı sizin seyircilerinin size veli nimet olduğu gibi 1.800.000 civarında İstanbul’da sandığa gitmeyen seçmen var. Sizde kampanyanızı İstanbul’dan başlattınız. O zaman az önce de söylediğiniz semt semt geziyorum.
MONTAJ VİDEO
Kapı kapı bu 1 milyon 800 sandığa gitmeyen seçmenin İstanbul’da bir dağılımı göre mi bir strateji geliştirdiniz?
Bu bir ikincisi de acaba sokakta şunu görebiliyor musunuz?
Şimdi az önce Engin’de söyledi, sayın Cumhurbaşkanı kurgu dedi.
Bu kaset için evet kurguladık dedi. İtiraf etti yani canlı yayında. Biz dedi bu kaseti ama kurgu mama kurgu geçti. Hatta İbrahim Kalın unsurları gerçek kendisi kurgu diye tarihe geçen bir abuk subuk bir tanımlama yaptı, savunma yaptı.
Şimdi bu sayın cumhurbaşkanının bu itirafından sonra bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz bu?
Seçmen kitlesinde bir de bu 1 milyon 800 kişinin tekrar ikna edildiğini düşünebiliyor musunuz?
Çünkü ikna etmek de zor Machiavelli Prens de diyor ki, bir insanı bir şeye inandırmak çok kolaydır ama ikna etmek ve atanmasını sağlamak çok zordur.
Neredeyse imkânsız. Şimdi evet, sandığa gitmeyenleri ben bugüne kadar yaptığım çalışmada genellikle çok ağır dar gelirli yani derin yoksulluk dediğimiz insanların önemli bölümü gitmemiş. Gördüğümü söylüyorum. O gezdiğim yerlerde bu insanlarda Ak Parti’ye sevgi sempati gitmiş zaten.
Geçmişin AK Partili seçmeni bu defa gitmemiş. Bizle ilgili de kulak dolgunluğu onları var. Aleyhte kulak dolgunluğu onları var ama bugüne kadar o kapıları da kimse çalmamış. Şimdi ben çok uzun bir zamandır önce Ümit Özdağ'a hoca başlattı, sonra ben bizzat kendim devam ettirdim.
Çok uzun bir zamandır bunu yaşıyor. Yani bu çalışmayı yapıyorum. Enteresan olan şu. Mesela ben doğru yol partisinde politikaya başladığımda biz taban politikacıları derdik adına ben Bebek’te gidip çalışmazdım. Yani ne söyleyeceğimi bilemezdim orada. Ama ben hep Bağcılar’da çalışmışızdır. Hep Esenler ‘de çalışmışızdır. Gaziosmanpaşa'da, Güngören’de öyle yerlerde çalışmışızdır.
“AK PARTİ KADIN KOLLARINDAN DA ZİL ÇALAN YOK”
Çünkü orada bir ortaklaşma yani o eve ben nasıl gidileceğini biliyorum. Çocukluğum benzer yerlerde geçti, yani fakirlikten söz etmiyorum. Mahalleden bahsediyorum, insanların birbiriyle olan iletişim biçiminden bahsediyorum. O kapıda size ayakkabıyla almaya çalışırlar ama ayakkabılarınızı çıkaracaksınız. Yani ben evime ayakkabı çıkarıp alıyorum. Şu anda hiçbir şeyim değişmedi. Dolayısıyla biliyorum birbirimizi tanıyoruz. Biz onları benzer kelimeler dolayısıyla ikna etmek mümkün oluyor. Şimdi kadın kollarının partileri. Bize çok önemli bir yeri var. Yani o çalışmalar o zilleri bizlerin çalması lazım. Yani kadın kollarının, kadınların, benim gibilerin yapması yani genel başkan anlamında söylemiyorum. Erkeklerin kahvede belki insanı ikna etmesi gerekirken camide cami çıkışında ikna etmesi gerekirken ama kadınlar evde olmak zorunda. Ama dün olduğu gibi mesela onların kapılarının zilini dün cemaatler, tarikatlar çalıyormuş ama bugün AK Parti kadın kollarından da zil çalan yok.
Bu da başka bir şey. Yani farklı, çok çok böyle. Çünkü oluyor ince işik kimse çalmamış da şimdi biz çalıyoruz. Yardım için kim çalıyor onlar mesela muhtarlığa gidiyorlar. Onlar belediyeye gidiyorlar, onlar kaymakamlığa gidiyorlar. Orada da çok enteresan. Torpil geçmeye başlamış. Yani dün çok rahatlıkla aldıkları yardımları şeyde koliden bahsediyorum. Yanlış anlaşılmasın.
Yani engelli bakımı, yaşlı bakımı işte mesela. Ve oy karşılığı mı? Öyle bir taahhüt mü istiyorlar?
O seçmenden şöyle yani 10'a çıkart artık oy oyun ötesinde bildik, tanıdık gerekiyor artık herhalde o kadar çok para yenmiş ki, yani itibardan tasavvuf şey tasarruf olmayıp para azalmış. Bence ben gördüğümü söylüyorum. Ve sonuç itibariyle orada bile torpil geçerli olmuş ve işte mesela kışın 1.000 TL elektrik parası ödüyor.
Özür dilerim bir miktar elektrik parası ödeme miktarını hatırlamıyorum. Mesela doğal gaz yapmıyor, insanlar doğalgazı ödemiyor ama buna karşılık. İşte 1.000 liralık elektrik yakıp Urfa’nın karşısına yani o kadını bana anlattığını anlatıyorum.
Urfa'nın karşısında şey yapıyorlar ısınırlar. Aile boyu 1.000 TL geldi, işte onu ben ödeyemem deyip çık. Buradan denilen bir dilden ve Turyaptan bahsediyorum. Şimdi mesela bizim. Millet İttifakı’nın İstanbul, Ankara ve diğer belediyelerinde işte bir sürü şey yapıldı. İftira atıldı, işte PKK cılar okuyacak. Su saatlerini falan onların hiçbiri olmayıp tam tersine gariban insanların tam tersine işe alındığı torpilin morfin biraz.
Yani onların döneminde ekinin çok altına düştüğü iş, insanların da işten atılmadığı bir süreç içerisinde. sosyal devleti sosyal belediyecilik üzerinden yardımlar da kesilmeyecek. Tam tersine paraya döndüğünce yani kartın üzerinden döndüğünce daha bizim konuşmamız kolay hale gelmiş. Sadece Millet İttifakı'nın bileşenleri o kapıları çalacak zili çalacak. Şimdi şimdi Selçuk abi. Montaj meselesi filan ikinci tur öncesinin ana gündem maddesi oldu. Şimdi birinci turdan önce de gündemdeydi ama ikinci turdan önce millet ittifakı tarafı bu konunun üstüne çok yoğunlaştı. Ve sürekli ve ısrarlı açıklamalar, üstelik sert bir dille açıklamalar yapıldı. Evet konuyla ilgili. Yani bunun bir çeşit kara propaganda olmasından yola çıkılarak bunların yalanla anmasına ve bunun sürekli tekrar edilmesine kadar baya yoğun bir cevap verilmeye çalışıldı bu.
Sizce işe yaradı mı? Bunun etkisi olur mu?
Yani yaramak yaratmak mecburiyetinde oluyorsunuz. Ben 2010 sekizde şöyle bir şeye yün yumağına takıldım. Sayın Erdoğan ağzından bana bugüne kadar FETÖ’cü denilmedi.
Yani Sayın Erdoğan bir en iyi birbirini tanıyan 2 insanız. Biz bu ülkede kendisinin bana ailemden sonra beni en iyi tanıyan insansın demişliğim mevcuttur. Dolayısıyla yani tanıyoruz birbirimizi hiç FETÖ’cü demedi ama bitmeyen bir senfoni şeklinde bu çevredekiler hani işte montaj da olabilir ama var gibi abuk sabuk bir dünya tabana ay fet hoca şah fet hoca yukarı şimdi ben ne yaptım biliyor musunuz?
2010 sekizde yani bir Cumhurbaşkanı adayı olarak ne yapacağımı anlatmak yerine. Her gittiğim yerde çünkü kulağıma il başkanı, milletvekili adayımız işte abla genellikle öyle diyorlar.
Bana abla işte burada FETÖ’cü lük çok yaygın, buraya 12 kelam et dediler. Ben en son avaz avaz Denizli’de bağırdım. Avaz avaz bağırdım, yani o derece şimdi bir haksızlık hissediyorsunuz.
Fakat sonra onu gördüm ki bu bir yün yuma 2019 seçimlerinde. İçişleri bakanı ben Üsküdar’da ikamet ediyorum. Üsküdar meydanında Temel Bey ile ikimizin Kandil’le kat imzaladığını söyledi. Evrak .Ben de kağıt diyorum, onun adına şimdi düşünebiliyor musunuz? Ya buna bağırmak ne yani? Buna dalga geçmek alay etmek gerekir. Çünkü benim dokunulmazlığım yok. Temel Karamollaoğlu’nun da yok.
Görüntü video var zaten sözün bittiği yer şimdi şunu söylemek istiyorum, biz bunun yerine ben gittim. Denizli'de merhaba teröristlerde dedim. Cumhurbaşkanı terörist dediği insanlar nasılsınız, iyi misiniz? Buraya vurdu, kafaları zıpladı, hepsinin beni hapse attırmaya hatırlıyor musun?
O zaman bu bayanın şeyde yok diyerek neyse, ha ben aldım çantamı buyur kardeş buyurunuz ben hazırım falan ve o tartışma başka bir yere evrildi.
Fakat bu defa biz bunu yapamadık. Sebebini söyleyeyim. Sürekli bir yani masada olmayan HDP üzerinden 10'a çıkart bağlı olarak PK üzerinden çekiçle vuruldu başımıza. Şimdi HDP sayın Kılıçdaroğlu’nun destekle yani onların bir araya geldiği itti. Bak desteklediğini ilan etti ve kendileri dediler ki herhangi bir alışverişimiz yoktur. Herhangi bir şartımız yoktur.
Kadro bir talebimiz yoktur. Sadece bu sistemden kurtulmak için kendisine oy vereceğiz dediler ama enteresan bir biçimde şimdi oradaki yani iğneyi ben biraz kendimize yatırmamız lazım Türkiye’de. Özbeöz Türk olup ben onlara sorunlu muhteremler diyorum. Sor bant sorbon tayfası var.
Onlar da mümkünse yani İYİ Parti’nin oyu %10 olsun lütfen geçmesin oldu. Hadi bakalım ondan sonra yani HDP ye HDP’lilerin böyle bir talebi yok ama bu arkadaşların ısrarlı bir biçimde HDP’yi O masaya oturtmak için gayretleri oldu.
Ben bu kadar stratejiden uzak bu kadar, yani böyle bir şeyi uygun kelime bulamıyorum. Böyle bir şeyi Türkiye’de gördüm ya HDP’liler diyor ki biz yokuz.
Hayır olmalısınız zaten. Konu oradan çok öte başka bir yere şimdi gelelim şimdi Mansur bey de söyledik, Kemal bey de söyledi. Ekrem bey de söyledi, bakın niye söylendi?
Kandil'den yapılan açıklamaların başka bir stratejiyi veya başka bir olduğunu söylüyorum, ben onların bakın o arada dedim ki ya şöyle Apo’yla görüşmeye gidildi.
Yani hem de yargıdan birisi gitti. Şimdi bugün yalana bildi mi? Hayır, yalanlanmadı. Söylemeye çalıştığım şu, tavşana kaç, tazıya tut ama millet ittifakını desteklediğini iddia eden ve orayı tanzim etmeye meraklı. Dün de sayın Erdoğan’ı tanzim etmeye düşünüp sonrada Erdoğan Sayın Erdoğan tarafından kapının önüne konulmuş bir tayfa var. Türkiye'de bıkmayan. Çok konuşan, çok yazan, çok cezan aman Allah işte kodları sor. Bununla şimdi bu sistemin sayın Erdoğan’ın eline sürekli bir imkan tanıdığını söylüyorum. Ben HDP’ye rağmen HDP’liler bizden hiçbir şey istemiyor.
O masadan bir şey istemiyor. Ben ikide bir diyorum ki onların olduğu yerde ben olmam. Biz olmayız.
Onlar da diyor ki Meral akşamın olduğu yerde biz olmayız.
Bakın şey sisteme bakın durup dururken herkes birbirine bir salva yapıyor sonuç.
Bu montaj şeylerin yapılmasının bir gerekçesini oluşturdular. Arkasından da montajlar yapıldığı o montajların etkilediği insanlarla sokakta karşılaşıyorsunuz ve çok acı geliyor insana bakın çok acı geliyor.
Şimdi ben siyasi bir ailenin kız yolun başlangıcı böyleydi böyle sonrasında da. Bir o montaj kurgu sahte milyon neyse tabii kara bir propagandayla çok fazla yapıldı. Uzak mı Millet İttifakı'na İYİ Parti’ye elbette, yani hepimize bir tuzak ama bakın kaç açamıyorsunuz onu anlatmak tuzak olduğunu görüyorsunuz kaçıyorsunuz mesela her gittiğimiz yerde biz beraber gezdiğimiz için hem Mansur bey Uzun uzun konuştu. Ben o konuştuğu için biraz daha ben daha az konuştum.
Biraz daha alay etti yahu. Şimdi bakın bana hem PKK’lı deniyor kardeşim hem de faili meçhuldür ya akla zarar bir kendim Diyarbakır’a gidiyorsunuz, faili meçhul
Akıl sağlığı bozuk bir sistem bu ama açamıyorsunuz onu anlatmak tabi montaj itiraf vardı. Hani o görüp onu sadece onu konuşacaksak o zaman şöyle bu bir cumhurbaşkanının böyle işlere tevessül etmesi, böyle işlere karışması, böyle konuları bir de kalkıp göstermesi yalan konuşması. Bizim hepimizin, sizin benim sayın Kılıçdaroğlu’nun seçilmiş bir Cumhurbaşkanı. Bu güçle şu güçle, şu imkanlarla, her şeye, her şeyi yapmaya muktedir bir cumhurbaşkanının bizim namusumuzu, şerefimizi, in güvenliğimizin korunmasından da aynı zamanda yükümlü görevli olan cumhurbaşkanının 1-yalan söylemesi 2-tuzak kurması.3-iftira atması kabul edilemez bu korkunç bir şey.
Başka bir ülkede olsa mahkemelik olur.
Ha bu netlikte ben konuyu tam anlamadım. Peki bu mümkün değil. Gerçekten bu suçüstü yakalandıktan sonra suçüstü yakalandıklarında dan sonra bu üst perdeden bir iktidar şımarıklığı da görüyoruz.
Önce İbrahim Kalın. Dedi ya işte unsurları, gerçek kendisi şey unsurları gerçek olan, kendisi kurgu olan bir şey mesela. Çevre Şehircilik Bakanı Murat kuruma diyor ki, o görüntüler gerçek olup olmaması benim açımdan bir önemi yok. Yani bu şımarıklığı bu suçüstü yakalandıktan sonra bu şımarıklığı bu özgüven patlamasını neye bağlıyorsun?
Bu işte seçmenin kendi seçmenlerinin de aklıyla dalga geçiyorlar ve önemsemiyorlar, küçümsüyorlar var. Şimdi tekrar dönersek, eğer o çok şak şak yapanları çevresinde bir şeyler aldığı için şak şak yapanların kakofoni isine gürültüsüne aldandık. Onları zaman işte şurada var. %30 beşe düşürülmüş . Dolayısıyla 2 buçuk milyon seçmenin sandığa gitmesi sayın Kılıçdaroğlu’nun tercih etmesi bitti işte. Dolayısıyla bu bir referandum derken gerçekten bu bir referandum. Yani bu yarın her bir bugün siyasetçilere yapılıyor. Yarın canı sıkıldığı zaman yapacaklar. Yani yukarıdan aşağı doğru gidecek bu İşler. Yani tepedeki yaptığı zaman aşağıda onların partiye yönü yöneticileri size sizin hoşlanmadı. Sizin varlığınızda size yapılacak. Dolayısıyla gideceğiniz hiçbir şey yok.
Demek ki iftira mı, hukuk mu, yargı bağımsızlığı mı?
Yargının çamur atması mı?
Efendim, korkan taraflı bir yargı mı?
Efendim liyakat mi yoksa korunan insanlar mı?
Türkiye'nin paralarının çalınması mı, birilerine verilmesi mi yoksa Türkiye’nin imkanlarının hepimizin oluşturduğu o bütçelerin, o imkanların o paranın Türkiye’ye Türkiye içinde yaşayan insanlara, vatandaşlara harcanması mı? Bir taraftan gidiyorsunuz, buzdolaplarının içi bomboş ya fare düşse kafası kırıldı.
Bu zaafları görüyorsunuz. Diğer taraftan yani fakirliği yöneten yoksulluğu yöneten bunu teşvik eden, bunun yanında eğitimde ise vasatları teşvik eden vasatları yöneten bir yapı. Bunların tamamen samimiyetle bilerek yapıldığına inanıyorum bakın. Gezdiğim için. Dolayısıyla da bütün bunların neticesinde ya buna razı olacağız ya da bunlara hayır diyeceğiz ve ben hayır denilecek yine inanıyorum efendim yine ben bu terör üzerinden devam etmek istiyorum. Çünkü hem Erdoğan’dan hem sayın Kılıçdaroğlu’ndan karşılıklı bugün. Senin ilişkin var sen hamilesin diye söylemler çok yükseldi ve en son Sayın Kılıçdaroğlu dedi ki, bunu bir birlikte biz TRT ekranlarına tartışalım dedi. Siz bu konunun kapanması için böyle bir yapmaz ki. Sayın Erdoğan yapmaz ki neden yapmasın? Ama yani yok. Yani Sayın Erdoğan, Türkiye bunu hak etmiyor mu? Türkiye her şeyi hak ediyor. Ama yani bu güzellikleri hak ediyor. O manada söyledi, tartışma yani mesela geçmişi biz özlemle izliyoruz. O benim benden çok genç arkadaşlar var. Partimizde rahmetli Süleyman Demirel, sayın rahmetli Özal’ın rahmetli Ecevit’in yani O dönemin insanlarının rahmetli Erbakan’ın hem kurşun gibi söz ama estetik harika zeka ürünü iyi bile yani dilini iyi bilen bir siyasetçinin ya ana dilini çok iyi konuşan bir siyasetçinin konuştuğu ya hepimiz estetik olan hepimize hakikaten sonradan düşündüren muhteşem Münazaralar var, bundan kaçar bakın, ben ısrarla bir şey söylüyorum, 100 sayfa coğrafya, 100 sayfa tarih, 100 sayfa edebiyat, 100 sayfa Türkçe, 100 sayfa. Felsefe, mantık okumazsanız doğa dolayısıyla konuşamazsınız.
Ana dilinizi eğer 300 kelimeyle konuşuyorsanız zaten olmaz. Dolayısıyla böyle bir dünya gider şimdi. O kimse git çıkmaz oraya yani çünkü kralın şöyle 111 de bu arada tabii Mahcup olunur şimdi dolayısıyla bir fakirlik var ama bu arada. Çok Türkiye’nin çok masraf ettiği ve kontrol edemediği bir sığınmacı meselesi var. Şimdi bir defa bunun bu bununla ilgili mesajların etkisi ne olacak diye düşünüyorsunuz. Siz bir de onunla beraber şunu sormak istiyorum, biraz önce bahsi geçti ama efendim.
Ümit Özdağ bir açıklama yaptı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklediğini açıkladı. Onun sığınmacılarla ilgili önemli mesajları vardı. Dolayısıyla Ümit Özdağ’ın bu katkısının ne oranda olabileceğini düşünüyorsunuz.
10'a çıkart bir de şu soruyu geliştirmem lazım, elbette Ümit Özat daha partimizden. Pek çok suçlama ve eleştiriden sonra ihraç edildi.
Efendim, şimdi tekrar yollar bir zaviyeden bakıldığında kesişti. Nasıl oldu şimdi?
Birincisi sondan başlayayım. Ben bizim partimizden ayrılan hiçbir arkadaşımızın prensip olarak genellikle hep beni suçladılar, hatta hakaret etti, herkes gidenler. Ama hiç tek kelimemi bulamazsınız arkadaşlar hakkında benim herhangi bir karşı tarafı rencide edecek tek bir kelimem bulamazsınız bunun anlamı şu
Ürünü hem sayın Hakan Fidan'a resmi olarak hem sayın Akar’a resmi olarak sordum, onlar bana geri döndüler.
Böyle bir şey olmadığını sonra. Nitekim mahkeme de Buğra kavuncu ile ilgili herhangi bir bağlantı, iltisak irtibat vesaireyi ben o şeye yönelik hiçbir şey olmadı. Yani şu anda türkiye'de. Siyasi olarak esnafta bulunulmuş ve beraat etmiş berat da değil. Yani asla böyle bir şey yoktur denilen tek siyasetçi olarak burada karşımızda Buğra bey duruyor. Karşımızda özü buydu kavganın. Ama ben sayın Özdağ ve arkadaşlarına herhangi incitici rencide edici tek kelime etmedim. Genellikle bana söverler, bana bağırırlar, bana hakaret ederler.
Şimdi de oysa onu kapattık ya ben bir şey demediğim için ilgilendiren bir durum yok ama velakin şimdi gene bütün borçlar olduğu zaman da ısrarla bir şey hep söylemişimdir. Sığınmacı konusunda sayın Özdağ, partimizde iken de çok hassastı ve ilk. Çalıştayı biz onun önerisiyle o zaman güvenlik politikaları başkanımız sayın Çıray'ın onun başkanlığında beraber çalıştılar. Hatta sonuç belgesini de onlar yazdı. Ben okudum şimdi. Dolayısıyla bunu da söyledim. Ama biz o günden beri üzerinde çalışıyoruz. Son Tolga Akalın’ın.
Bizim göç, milli göç doktrinine, güvenlik politikaları başkanımızın milli göç doktrini diye hazırladığı ve kamuoyuna duyurduğumuz altında hepimizin imzası bulunan bir doktor dinimiz var. Şimdi dolayısıyla aynıyız.
Bizim dediğimiz şu 2.Konu var birincisi bunlar birbirine karıştırılıyor. Biri sığınmacılık birisi kaçak göçmen kaçakları her an dışarı çıkarabilirsiniz. Onun için uluslararası bir hukuk yok. Tabi tabi tabi bakın milyon onlarla bir de onlarla karışık yani şey de yok, tam net bilgi de yok ama 10'a çıkart derhal polis marifetiyle yakalanıp deporte edebiliyorsunuz. Tamam, bu başka bir şey, bir de sığınmacı dediğimiz var. Ağırlığı Suriye’den olmak üzere bir de bu şöyle bir problem var, bunun aynı toprakta doğmuş, aynı dili konuşan aynı kültüre bakın Arap olmaktan falan bahsetmiyorum.
Aynı coğrafyada doğmuş büyümüş, aynı kültüre sahip. Ve çıkıp gelmiş. Kimine göre 6.000.000 kimine göre 8.000.000 kimine göre 10.000.000 ne kadar olduğunu kimse bilmiyor.
Bu arada işte devlete göre de 4.000.000 civarında Suriyeliden bahsediyoruz. Şimdi böyle bir sistemde bu insanların Suriye’den buraya geçişinde bu iktidarın çok büyük bir problemi var. Çok büyük bir suçu var. Bak suç diyerek konuşuyorum. Çok büyük bir vebali var. Bunun bunların gitmesi için Beşar Esad’a anlatacaksınız. Avrupa Birliği’nin içine koyacaksınız. Onlar da suçlu Rusya’yı koyacaksınız.
O da taraf Amerika’yı koyacaksınız. O da taraf siz de gireceksiniz ve Eylül bu mesela seçimi kazandık. Eylül ayından itibaren başlayarak.2 yılda tamamını. Yani bu sığınmacıdan tümünü Suriye’ye geri göndereceksiniz. Bizimki bu. Dolayısıyla şeyde de milli mutabakat metninde de bizim kendi aramızdaki. Politikalar ortak politikalar metninde de bu 6 siyasi partinin anlaştığı buydu. Sayın Özdağ bunu bir yıla almış. Dolayısıyla benim açımdan sorun yok. Yapılabildiği takdirde bir yılda da gönderilebilir. Ama yani ay ay sayı sayı yazdığımız çok ciddiye alıp çalıştığımız bir konu.
Orada hemfikiriz.
Demografisi bozar bozuyor. Doğru dürüst entegrasyon falan zaten söz konusu olamıyor ya bu kadar çok insana onu yapmak mümkün değil. Ucuz işçiliğin getirdiği bir sürü enfekte olma durumları var.
Çok çocuk doğurma anın getirdiği yani savaş zamanları mesela çok çocuk doğurmuş insanlar. Yaşadığını yaşayabildiğini hissetmek için veya birini bırakabilmek için bu tür şeyler velhasıldı. Kelam, bizim bütün o bölge komple Kilis, Gaziantep, Urfa ya, Hatay’a bu bölgeye baktığınız zaman nüfus yani bizim yerli. Türk vatandaşlarına göre ileri doğru gidiyor. Yani onlar öne geçiyor.
O için derhal suçtur dediniz. Bunun takibini nasıl yapacaksınız? Yani Ak Parti'nin izlediği bu sığınmacı politikası suçtur dediniz. Bunu takip büyük bir suçtur. Yani şimdi şöyle oldu yani biz. Kardeşim Esad’dan katil Esed'e geçtik, ne kazandık kardeşim? Sıfır. Ne oldu? Ne kaybettik? İşte saydığım milyonlarca insanın Türkiye’ye gelmesi. Bakın milyar dolardan bahsediyoruz ama şekerli ciddi de bir para girdi.
Yalnız 13 milyar 150 milyar dolar diyor. Yaklaşık şimdi şöyle bir şey var ya, ben muhtemelen bu bilgi. Şu anda benim söylediğim şey bilgi son durumu takip ediyoruz ama ilk başlangıçta 2.010 civarından bahsediyorum. O zaman başlamıştı o zaman Türkiye’ye yani Suriye’den 150 milyar dolar para çıktı. Ve bunun 50-60 milyar dolarının o dönemde Türkiye’ye girdiği diğerlerinin büyük Avrupa ülkelerine Amerika’ya vesaire gittiği ne dair bilgiler var. Yani herkes fakiri de var içinde ama herkes fakir gelmedi. Şimdi sonra zaman içerisinde o fakir olmayanlar zaten Avrupa ülkelerine gittiler.
Bize kaldı, bu daha fakir. Şimdi daha vahim bir şey söyleyeyim. Rahmetli Özal devrinde aynı şekilde peşmergeleri eden Irak’taki bir kavga gürültü döneminden bir şey gelmişti. Vatandaş Iraktan bir sığınmacı biz onu sınırlar içine almadık, dışarıda tuttuk. Bir tampon bölge yaptık, parasını ödedik. Yani yardım ettik. Türkiye'nin imkanlarından oraya yardım ettik. İnsani görevimizi yaptık ama sınırlarımız içine almadık. Böyle yapılabilirdi. Valla bir dümen döndü. Yani o 60 milyar dolara doğru da gidersek, eğer 50-60 civarında bir şey söyleniyor bu, yani ne olsa bir şey oldu. Hayır.
Bunların alınmasıyla ilgili dümen diyorum. Yani kullandı ki yeni Türk vatandaşlığına geçmiş yabancıların. ilk kez oy kullanan yabancıların sayısını bilen var mı biz bunu kimseden cevap geldi bakın tam anlamıyla bilen yok sebebini söyleyeyim çünkü Türkiye’de yaşanan konulan isimler alıyorlar yani kendi ismini muhafaza etmiyor.
Ayşe alıyor, Fatma alıyor, kadınlar için Ahmet oluyor, emin alıyor vesaire şimdi öyle olunca sadece. Çin'den anlıyorsunuz, Türkçesinden var az veya çok işte oradan anlıyorsunuz.
Çeşitli şeyler var. Üzerinde spekülasyonlar var ama ben iddia ediyorum biz bu seçimi kaybedelim. Gelecek seçimlerde en az bir buçuk 2.000.000 Suriyeli sadece Suriyeli şey olur, bir de vatandaşlık satılıyor, o da ayrı bir durum. Yani sadece bu şey sığınmacılardan bir buçuk 2 milyonluk seçmen olur, onu gökyüzüne bakarız.
Hep beraber buyurun Ümit Bey’in verdiği bilgi bugün hatta İlker’in sabah yayınında verdiği göç idaresinden gelen bilgi üst düzey yöneticiden dedi. Bir buçuk milyon Suriyeliye vatandaşlık verildi söyledi ve ekstra rakamlar tabii şimdi ben şeyi soracağım hani?
Bu kadar net bilgim yok. Ümit Bey’in verdiği bir ilgim ama bu seçimi bir referandum diyorsunuz ya.
Sığınmacılar açısından da bir referandum olarak görüyorsunuz değil mi?
Aynen öyle aynen öyle hırsızlık üzerinden liyakat sizlik üzerinden kayırmacılık üzerinden efendim. Uyuşturucu üzerinden o baronlar üzerinden sığınmacılar üzerinden kaç haklar üzerinden keşke yani sığınmacılar üzerinden bu soruyu sorduğunuzda. Referandumun sorusu ne seçmene yani sığınmacılar konusu kesinlikle yediden 70 yediye en fakirinden ekonomik durumu ortanın üstünde.
Ben çok süper zenginlerle bir araya gelemediğim için yani daha alanda çalışıyorum. Alışkanlıklarım sürüyor yani dolayısıyla.
Hepsinde şey var yani sığınmacılar kalsın mı, gitsin mi? Ve mesela neler var şimdi? Dün esenlerde gittiğim evlerden 3 tane sokak gezdim. Ayrı ayrı böyle şeyde arka sokaklar bunlar mesela işaret edip diyor ki, şurası şöyle komple diyor, Suriyeliler dükkan açmış. Beyaz eşya dükkan diyoruz adına yani mağazalar işte beyaz eşya var. Şu var bu var bir de tekstil atölyesi açmışlar. Büyükçe bir şey. O gittiğim ev yani kadın dedi ki abla ben dedi, gittim dedi. Yarım gün burada çalışabilir miyim? Tekstile gitmek deniyor, adına tekstile demiş. Biz Türk çalıştırıyoruz. Ucuz işçilik efendim biz sahibi biz Türk çalıştırıyoruz demiş. Kusura bakma bacım demiş. Yani adam Suriyeli Suriyeli çalıştı yani seni. Ama Türklerde de şey var tabii ucuz işçilik olsun diye Türkleri çalıştırmıyor. Türkler de Türkleri çalıştırmıyor. Suriyelileri de Türkleri çalıştırmıyor. Şimdi efendim ben yine ama şimdi hükümet biriket evler yapıyor oraya ve işte 500.000 gitti 1.000.000 daha gidecek diyorlar ama rakamlar ortada 3 buçuk milyon.
Düzey bir şey genel işe de İçişleri Bakanlığı’ndan geldiler. Bir gün boyunca Türkiye’nin daha göç, göç, piyasada yok, iklim krizi yok. 1996 - 97bahsediyorum. Yani Kasım’da olmuştu diyelim aralık 90 altıdan bahsediyorum, hiçbir şey yok da dediler ki, dünyanın her yerinde iş işte fakir ülkelerde efendim iç. Problem olan ülkelerden göç var batıya yani Amerika, şey Avrupa birliği ‘ne şimdi bu da bizim üzerimizden geçiyor.
Afrika'dan gelen de bizim üzerimizden geçiyor. Şeyden gelen de Asya’dan gelen de bizim üzerimizden geçiyor. Avrupa Birliği dediler ki sayın bakanım bizden bu geri kabul anlaşmasıyla ilgili buranın bir hendek sözün onlardan duydum ben. Hep Türkiye’yi bir hendek haline getirdiniz diyerek konuştum. Bu hendek sözü onlardan duyduğum için bir göç hendeği haline getirmek istiyor. Böyle bir şey yok ama biliyor musunuz bunu sakın yapmayın dediler. Yani her bakana anladığım kadarıyla bu brifing veriliyordu. Şimdi bakın bu cümle sistem ne ortadan kaldırdı? Müsteşarlık kavramıyla bütün bakanlıklarda bu hafızayı. Ben nereden bileceğim ya göç meselesini? Şimdi o konu ekspertiz sahibi insanlar uzmanı insanlar gelip bana anlatması hep böyle istim üstünde durmuş, liyakatli bürokratlardan öğrendiğimiz bir konu tabi bir de hafıza yani bu ülkenin hafızası her bakanlığın kendi içinde görev alanında hafızası var. Dolayısıyla siz hiç hata yapmadım, tedbiri varmış bu konuda tabi ki.
Ve Avrupa Birliği tarafının bu türden önerilerini reddediyorsunuz. Bir ulusal politika dolayısıyla yani bizden neden diye sorunca yapmıştır. Eminim bakın benden evvel anavatan. İçişleri bakanı vardı. Yani sayın ardan bir önceki ülkü güneydi. Sonra benden sonra tekrar Anavatan Partisi'nin içişleri bakanıydı sayın Murat Başeskioğlu, eminim hepimize aynı bilgiyi verdiler, işte onu söyledim işte. Onun için bu ucube sistemi mutlaka değiştirmeniz ya.
Bu iktidar meclise sadece eli kanlı terör örgütleri meclise sokmakla yetmedi. Öyle görüyoruz ki bu göç mevzunun çok yakından ilgilendiriyor ve içişleri bakanı, eski içişleri bakanı olarak da soruyorum, Cumhuriyet gazetesi de bir haber yaptı, El Nusra tugayları diye bir örgüt var. Eli kanlı buradan reklamını da yapmak istemiyorum ama. İzleyicilerimizin bunun ne kadar yani?
Buradan AK Partili seçmende MHP li seçmende iyi partili seçmende. CHP li seçmen de HDP’li seçmen de bütün Türkiye’nin kavraması açısından. Vatandaşlık verilmiş bu eli kanlı terör örgütünün yöneticilerine Cumhuriyet gazetesi yaptı. Dün bu haberi buradan içişleri bakanı eğer elinde bilgi varsa da bize yarın açıklasın.
Tabi şimdi bütün bunlar Türkiye’nin bekası diyen bekası diye tutturan bir yerli ve millici olduğunu iddia eden bir iktidar zamanında oluyor. Yani şu anda eli kanlı hücreler terör örgütünün hücreleri vatandaşlık yapılmış ay yıldızlı pasaport verilmiş ay yıldızlı nüfus cüzdanı verilmiş ve buradan nereye gidecekler, nereyi, ne zaman patlatacaklar, hangi intihar saldırısını yapacaklar ve bir Türk vatandaşı olarak kayıtlara geçecekler bütün bunlar. Allah muhafaza bütün bunlar size de geliyordur. Yani yeni bir şeyler dönmüş bu tiplerle ilgili olarak kevgire dönmüş bu nasıl bir gözü karalık neye bağlıyorsunuz ve bununla nasıl mücadele edeceksiniz? Bunların bakın o kadar kolay ki. Yani mücadele işi kolay. Bu önemli olan bu seçimi kazanıp bu sistemi değiştirmek gerçekten kolay. Bakın ben diyorum ki ben 40 yaşında bir kadın üniversiteden hocalık dan gelme biraz güvenlik konusunda kendime göre bilgisi olan, yani Kocaeli’nde işte emniyet mensuplarının. Zaman zaman eğitimlerinde görev almışlığım vardır falan ama hani işte o kadar şeyde bir küçük yerden gelmiş bir insandım. İçişleri bakanlığı süresi içinde 8 aylık süre de hiç hukuki atam yok.
Benim sebebi ne? Bu arkadaşlarımızın yani bu devlet aklının her şey doğru söylemesi doğru bir yol göstermesi sizin de 10'a çıkart uymanız. Şimdi böyle bakılınca çok kolay kararlılıktır. Esas olan kayırmacılığın ortadan kalkmasıdır, hukuku üstünlüğüdür ve kararlılıktır. Mesela bakın ben uyuşturucu konusunda çok hassasım. Uyuşturucunun en büyük özelliği bize üretilmez. Gezdi ağırlıklı PKK üzerinden ta Afganistan’dan gelir, bizden geçerdi. İşte biraz da kalır.
Hep o zaman valileri toplayıp demiştim ki fiyat ucuz varsa ihmal var. Emniyet müdürlerinin ve valileri toplayıp ihmal yoksa çok pahalı olur. Uyuşturucu buraya gelmiyor demektir. Yani mücadelesinin önünü de yaparsınız ama önce ülkeniz şu anda bakın o bahsettiğim. Çocukların, o evlerin, çocuklarının annelerinin anlattığını söyleyeyim, size okullara ortaokul liseden bahsediyorum. Devlet okullarından bahsediyorum, bıçak giriyor.
Yani silah adı altında bıçak alkol giriyor. O çocuklara ve hap giriyor diyor ki anneler. Kapının önüne çıkıyorsun, bir konuda bir başlıyorlar. Kavga etmeye erkekler erkek çocukları ya da kız çocukları saç saça baş başa yerlerde birbirlerine kafalarını yere vurarak yani ortaokul talebesi çocuğu anne almaya gidiyor.
Başına bir iş gelmesin diye şimdi dolayısıyla bütün bunlarla mücadele etmenin yolları var. Önce devlet gibi devlet olacaksınız. Devletin ciddiyetine yani sahip çıkacaksınız ya siz bir içişleri bakanı olarak 2 kişiye, 2 siyasetçiye ikisinin de şey yok.
Dokunulmazlığı yok diyeceksiniz ki Kandil’le katipzade ya arkadaş bu suç suç.
Şimdi benim bu. Böyle bir iş yaptığımı bilen bunu bir de kamuoyuyla paylaşan kişi bunun gereğini yapmıyorsa vatan hainidir ya bir PKK’yla yani. Kandil'le bir terör örgütüyle kağıt imzalamış şahıs ve sonra serbest gezdiriyorsun.
Vatan haini nedir?
Dolayısıyla ciddiyetsizlik bir şey daha oluyor. Bu belki onun ısrarları gizlemektir ama diğer taraftan terör örgütü denilen kavramın içini boşaltmak hani şey? Fareli köyün kavalcısı demektir.
Arkanızdan kimse gelmez o içini boşaltmaktan ciddiyetsizliktir. Çok kolay bakın çok samimi söylüyorum çok kolay ve bunlar söylendi. Efendim size Millet İttifakı'na Kemal Kılıçdaroğlu’na hiçbir şey yapılmadı.
Hele hala benim dokunulmazlığım çünkü. Burada mesela sahte videolarla ilgili Kılıçdaroğlu’nun bir cümlesi var, sahte video üretene sahtekar denilir diye doğrudur. Siz ha doğrudur sen Kılıçdaroğlu tabi ki yani şimdi tutun sayın Kılıçdaroğlu’nun o yani onu ilzam eden. Ve yalan kurgu bir video orada oynatıldı. Tutun 10'a çıkart inanan bir kişinin ben sayın Erdoğan’ın yerinde olsam çok üzülürüm. 10'a çıkart kimse inanmadı. Yani neticede ki aynı Kılıçdaroğlu’na sayın Kılıçdaroğlu’na PKK bir de şey düzenlemişti.
Terör saldırısı düzenledi ve bir vatandaş buna inansa ve gerçekten terör örgütüyle iltisaklı irtibatlı olarak görse. Ve bir saldırıda bulunsa bunun azmettiricisi sayın Erdoğan’dır ya kimse ne yaptığının farkında değil.
Bu gayri ciddiliği in getirdiği sonuç bunlardır. Yani sokakta insanların birbirine olan davranış biçimi değişti.
Bu ülkede bu montaj konusu tekrar açıldığı için sormak istiyorum, siz şimdi kapı kapı dolaşıyorsunuz 100 yüze temas. Bu montaj videosunun seçmende etki ettiğini düşünüyor musunuz?
Şu anda ama cami cemaati üzerinde olmuş. Peki cumhurbaşkanının montaj itirafının seçmende etkili lazım. Onu tabi süre çok az ne kadar olacak? Çünkü şimdi kaç kanalda Sayın Kılıçdaroğlu ve bizler şey yapabiliyoruz, görüş bildiren biliyoruz.
Ben bu bir haftalık 10 günlük sürede 2 işte televizyona çıkabiliyorum.
Sen Kılıçdaroğlu benzeri diğer arkadaşlar benzeri. Dolayısıyla yani böyle sürekli boca edilen bir sistemde erkekler arasında tekrar söyleyeyim. Yani işimiz zor. Erkekler arasında cami cemaati üzerinde etkili olmuş kadınların yani tencere kaynatmak o çocuklarının durumuyla ilgili iyi ciğeri yanıyor. Dolayısıyla mesela kadınlarda hiç rastlamadım.
“GÜNEY ORDUSU”
Siz bu hafta çok önemli bir açıklamada bulundunuz. Güney ordusu hani konunun başka bir başlığa geçmeden ama bunu da bize bir açar mısınız? Yani bu güney ordusu nedir?
Şey, bakın bu çok önemli bir şey. Şimdi biz bunu sayın Ahmet Zeki Üçok Bey ile çalıştık, beraber çalıştık.
Konumumuzu kendisi evet, o da anlatmıştır, beraber çalıştık. Şimdi bir bizim bakın sınır ötesinde harekatlar için 28 farklı birlikten Tugay alay tabur kullanıyormuş. Yurt dışı şey, yurt dışına gidenlerin şu anda en etkili operasyonel birliklerimizin %30 altısı Suriye ve Irak’ta konuşlanmış durumda. Şimdi bunlar resmi bilgi çok şey ve onun için depremde yani birçok birliklerimiz sadece tabela ve depremde Kıbrıs’tan asker getirmek. Zorunda kalmışız hani çıkmadı denildi ya asıl mevzu bu şimdi biz diyoruz ki 1.970 beşte gerektiği için o günkü şartlarda ege ordusu yani birinci ordu ikinci ordu diye geçer. Ege ordusu kuruldu. Şimdi biz de diyoruz ki psikologların, sosyologların ve yani bu tür. Bilim insanlarının da bulunduğu birinci sınıf eğitimle hem Arkadaş yani body diyorlar biri siz.
Göç konusunda hem sığınmacıların gönderilmesiyle ilgili konuda hem terörle mücadele konusunda uzman ve burada kalacak. Yani bu sınır bölgesinde kalacak bir güney ordusu kurulmalıdır. Dedik ve biz geldiğimizde bunu yapacağız. Bu bir istihdam vadisi aynı zamanda orada belki profesyonel asker ya da sözleşmeli. Eğer profesyonel asker konusunu sayın İlker Başbuğ’dan duymuştum. Yani onun bir konuşmasında duymuştum. %50 %50 olabilir ama benim kişisel gene bu kişisel görüşüm. Türkiye milletleşme sürecini erkekler arasındaki yan yana gelişi sağlayan, Türkiye’de millet olma halini askeriyede bir askerlik görevidir. Mutlaka askerlik görevi az veya çok yapılmalıdır.
Ben gitmiştim anne olarak kendinden evvel vadisine taktırdı. Yani bu hala ilişkileri sürüyor. Dolayısıyla söylemeye çalıştığım şey şu, Türkiye’nin bir ucuyla bir ucunu bir araya getiren ve ortak ulaştıran, kardeş haline getiren bir sistem. Askeriye, evet, elleri çatışma alanına göndermeye bilirsiniz onu kabulüm. Daha profesyonel bir yapıyı kurun kabulüm ama askerlik görevi her şartta az veya çok yerine getirilmeli.
Bu benim görüşüm. Güney ordu, güney ordusu ilişkim onunla ilgili hisse tamam, şimdi siz bir güney ordusu kuracağız diyorsunuz. Evet, iktidar cephesinden muhalefete millet ittifakı olarak şöyle bir söylem var, yine sizin kara propaganda diye adlandırdığınız. Millet İttifakı gelecek Kemal Kılıçdaroğlu, gelecek Suriye’deki askerleri çekecek.
Oradaki terörle mücadele bitecek ama siz de bunu kaçtı diyorsunuz ki hayır, biz gülüyordu, kuracağız. Evet, hem orada terörle mücadelede asker kararlı mücadelesini sürdürecek hem de sınır hattını koruyacağız. Ama sizin bu projenize Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar. Tepki gösteriyor. Yani bu tepkiyi nasıl yorumluyorsunuz? Alay ediyor?
Hayır, konuşuruz da sayın akar zamanında yani görevde olduğu dönemde hiçbir müessese kalmadı. Askeriye dair. Dolayısıyla en son konuşacak kişi o.
Biraz daha açar mısınız?
Yani görevde olduğunun GATA’sı gitti. Kuleli gitti. Yani okullar gitti, hastaneler gitti. Özel eğitimli doktorlar gitti. Yani ben kurumsal anlamda askeri askeriye yapan bu millet olma halini devam ettiren şey gitti. O hafıza gitti.
Dolayısıyla ayrıca da yani bir terör örgütünün esiri oldu.
Neticede esir alındı. Biliyorsunuz FETÖ kalkışması esnasında onun için birbirimize yani fazla dokunmasan iyi olur ya onun için.
Peki şimdi bir de bütün bunları anlatırken. Seçmenin yorgunluğu hem. Bütün bu propaganda sürecinde siyasi tartışmaların şiddetinin yorgunluğu, hem arka arkaya sandık yorgunluğu falan ya benim arkadaşlarım var, üçüncü tur kabus görüyorlar. Finalinde Şakir hep o da iyiymiş. Üçüncü dur olur mu? Çok iyi yazın ortasına doğru diyor. Ama Allah korusun ikinci olalım geçerliydi şimdi bu. Bu bıkkınlık ve yorgunlukla da uğraşmak lazım. Yani seçmeni bu yorgunluktan kurtarmanın bir yolu var mı, düşündünüz mü hiç üstünü fala yani çok az 3 gün kaldı şimdi. Evet herkes yorgun. Ben 3 yıldır esnaf geziyorum yorgunum bir buçuk 2 yıla yaklaştı. Yoksul evler geziyorum yorgunum ve bunun neticesinde 6 parti bir araya geldik. Birbirinden çok farklı partiler herkes fikirlerini söyledi.
Sonuçta işte bir çok şey yaşadık yorgunum ve ben bunun karşısında kendime hiçbir şey istemedim. Şimdi aslında ben seçmedim. Şimdi bütün bunlar hazırım. Ben hala ben kendime bir şey istedim mi? Şu ana kadar hayır şimdi deminden beri bakın ne güzel ben milletvekiliyim o değilim, bu değilim, hiçbir şey değilim. Şimdi böyle baktığınız zaman dönüp o seçmen sizin arkadaşlığınız bana doğru bir baksın. Ve desin ki ya bu kadın ne için bu kadar şov şöyle vaziyette ya buna inanmasam dön evine otur arkadaş ne işim var Kemal bey? Sevgilisi daha da yolu olacaksınız ama bakın ben yani şu şu ucube sistemin bir aylık işi bu. Yani çıkarabileceğimiz biz şu anda yorulmaya lüksümüz yok. Başka bir şey anlatmaya çalışıyorum. Dolayısıyla bütün bunlar çocuklarımız için, kadınlarımız için bunu böyle laf olsun. Hani öyle değil. Seçmenin kendi için o gittiğim evlerdeki kadınlar için, yani o çocuklar için şimdi alıyorsun kucağına 67 yaşında veya 56 yaşında zannettiğin erkek çocuk 11 yaşında çıkıyor.
Yani anlatamam size ya İstanbul’dan bahsediyorum ya o eve 4.000 TL veriliyor. Asgari ücretli çalışıyormuş. Çıkmış bana diyor ki, kadın kocaman iş bul gerisini istemiyorum. Kocaman iş bul şimdi dün ekonomik durumu yani ayda herhalde 15.000 TL evine giren bir kızımız var. Kuaför. Şimdi o geldi. Bugün Nasıl ağladı biliyor musunuz?
Evini satmış adam çıkaramadığı için. Şimdi çıkmak zorunda. Ve Ümraniye’nin bir yerinde oturuyor. O bölgede baktığı bütün evler 15.000 TL. Ve bir çocuğu var. En son dedi ki, abla ben. Abi kardeşler önce Çocuk işçiyim. Çalıştık, çalıştık, çalıştık. Babamla annem ev aldık.
Sonra evlendim. Kocamla beraber onun annesine babasına ev aldık.
Nasılsa biz kendimizi alabiliriz diye bizim ev alma imkanımız gitti.
Oturdukları evin karşısı. Geçen sene bir buçuk yıl evvel 9oo yüz bin liraya satılmış kendi evlerini şimdi yani o adam onları çıkarabilmek için satmış.3 milyona satmış şimdi 4 buçuk milyon ediyor.
Elbette ikinci tur ekonomi için bir referandum olacak. Esasında o olmalı.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının şu zekasının bu diyelim kazandılar, bu rezalet hale hangi çözümü getirdiklerini duyabilirsiniz mi? Duymanız deminden beri montaj konuşuyoruz farkında mısınız?
Çünkü bize oyun yumağına da yoluyorlar. Bundan kaçınmamız gerekiyor.
Haklısınız. Çünkü bir Cumhurbaşkanı montaj yapamaz, sahtekarlık edemez ama yapılıyor. Bu işte şöyle oldu, 14 Mayıs sürecinde siz kendinizi anlatamadığınız ve bunlara yanıt vermek durumunda kaldınız. Şunu diyorum, 14 Mayıs’ta 28 Mayıs arasında da bunun kurgu olduğunu kendileri söylüyor.
Bu seçim bir referandum olsa sığınmacılarla ilgili sorusu nedir?
Sığınmacılar kalsın mı, gitsin mi diye.
Nedir bunu sorusu nedir bu netlikte şimdi benim gezdiğim yerleri seçmeni önermeyiz. Ne ha bunlarla akalı şöyle ben evlerde neyi konuşuyorum söyleyeyim, sığınmacıları kardeşim işte işaret ediyor.
Şurada abla şu var şurada şu var, nefret duyguları içinde hepsi. Çünkü kocalar işsiz kalmış. Birincisi bu yayılma var sinir olmuşlar onlar işte dolar üzerinden rahat rahat verebiliyor onlar yüzünden bu kiraların uçtuğunu düşünüyorlar Gitsin mi kalsın mı kardeşim dediğinde bir ağızdan bağırıyorlar.
Kalsın şey gitsin diye ama biz kazanamazsak kalacak diyoruz. Çünkü hem sayın Soylu, hem Sayın Erdoğan her göndermeyeceğiz diyor.
Çünkü günah diyor yani Ensar diyor.
Yani sizin ikinci tur öneriniz şunu efendim, sığınmacılar kalsın diyenler Erdoğan’a oy versin, biz Erdoğan’a oy verin demez kimseye sığınmacılar kalsın diyenler hayır, hayır, sığınacak kalsın mı, gitsin mi gitsin?
O zaman Kemal Bey'e oy verin diyorum.
Kandilin anahtarı kimde?
Erdoğan’ın elinde dolaylı olarak Apo’yla konuşturuyorlar aslında bu konuda ilk çıkışı siz yaptınız İmralı ile bir görüşme trafiği oradan devam edelim işte bugün Sayın Kılıçdaroğlu dedi ki. asıl dedi, sizsiniz hamisi bunun dedi ve ben bunu ispat edeceğim dedi.
Karşıma çıkın dedi.
Şimdi az önce onu sor karşıma çıkın, çıkmayın konusunda siz dediniz ki az önce hayır çıkmaz dediniz.
Türkmen peki bu hamisi konusunda sayın Kılıçdaroğlu’nun sizin söylediklerinizi artı bildiği nedir? Bilmiyorum. Biz şimdi herkes çalıştığı için ben sayın Kılıçdaroğlu’nun elindeki bilgileri bilmiyorum, konuşmadık, epeydir, konuşamadık. Dolayısıyla herhangi bir bilgim yok ama benim bilgim yani şu İmralı ile hiçbir zaman bu iletişim bitmedi ama çok güvendikleri bir yargı mensubunu gönderdiler.
Yakın zamanda ben size.
Yani kamuoyuyla paylaştım şimdi sonra bunu.
Birçok insan yani şey, Apo’ya yakın birçok insan teyit etti. Yani böyle bir görüşmenin olduğunu, dolayısıyla bir şeyler talep edildi ve bu bir şeylerin karşılığı olarak Apo da bir şeyler talep etmişim. Konu bir şeyler, yalnız bir şeyler, bir şeyler, sonuçta bir uzlaşma olmamış yazılı metine dökülmedi için diye en son biliyoruz. Şimdi bu kamuoyuna açıklandığını biliyor musunuz? O Emiroğlu’nun ne talep ettiğini de biliyor musun? Şöyle bir yani onu ben resmi bilmiyorum ama duyum şeklinde bilmiyorum. O da şu, bir karşılıklı alışverişin yazılı olması, ikincisi de bir süre sonra. Bu şey şartlı tahliye hikayeleri var ya o kişi faydalanıp yo hani bir süre sonra eve geçiriliyor. Yapsam bende o konuda bir şey olduğuna dair bir talebi olduğunu ama bunu tekrar söylüyorum, resmi bilgim değil bu duyum.
AKP ÖCALAN’A GETİRMEK İSTEDİ Mİ?
Mansur Bey’in yine liderler Fox’ta dile getirdiği 2006, 2009, 2013 yıllarında getirilen kanun tasarımlarıyla Öcalan’a örtü laf ki o dönem tartışmaları biliyoruz.
2000 altıda siz 2000 yedide sanırım milletvekili seçilmiştir.
Evet 2000 altıdaki kanun tasarısında zaten örgütün kurucusu, yöneticisi ve üyeleri bir defaya mahsus etkin pişmanlıktan yararlanır. Maddesi var ama tabii tasarıdan çekiliyor sonrasında ama 2009 getirilen yine bir tasarı var ki siz ne istediğinizi hatırlarsınız.
Taş atan çocuklar yasası diye de çok tartışılmıştı.
O dönemde de işte zaten MHP'nin sizde içindeyseniz CHP’nin itirazları AK Parti o dönemde tasarımlarıyla Öcalan’a. Af getirmeye çalıştın mı yani bu tasarılar onu mu içeriyordu?
Kanun tasarıları şimdi şöyle, Sayın Erdoğan yani. Şimdi şu, İslamcı geleneğin Güneydoğu'da yaşayan Kürtlere dair bir perspektifi hep şeydir.
Din üzerinden din kardeşiyiz, ümmetiz üzerindendir. Yani o çıkan problemlerin çözümüne dair bakış açısı. Bunun bir süre sonra şeye evrildi. Ben sizin halinize evrildi işte meşhur çözüm süreçleri falan burayı anlaşamazsak onu anlayamayız. Çözüm süreçleri vesaire falan ama demin söylediğim 100 sayfalık okumalar olmadığı için en az 100 sayfalık okumalar olmadığı için. Mesela İrlanda meselesini çalışmış, hocalardan biriyim. Ben şöyledir otururlar. Masaya oturulur ama o masada eğer bilginiz o varsa sizin o masada konuşulacaklar havada olmaz ve düzenli aralıklarla vatandaşı bilgilendirilirsiniz ve o dönemde bir sayın Bahçeli’nin de hakkını teslim etmem lazım dönemde sayın Bahçeli’nin biz bunu sandıkta çözeceğiz.
Yani yolda işte akil adamlar şunlar bunu döven olmadı. Yani ittiren kaldıran olmadı. Biz buna karşıyız ama sandıkta bunun cevabını vatandaşımızdan alacağız dendi. Şimdi böyle olunca. İnsanlar buraya bir ümit bağladı. Sonra bu yani herkes bir ümit bağladı, hatırlayın, analar ağlamasın diye bir kavram hiç bakın. Kimseyi suçlamadan bir şey anlatıyorum. Objektif bir bakış açısıyla ve sonuç itibariyle bu beceremedi. Şu suçlu bu suçlu falan. Hikâyesinin dışında beceremedi. Niye beceremedi? Çünkü konu hakkında sıfır bilgiye sahip bir sistem ben istersem olur. Şu şunu isteyen bir şahıs, bu gücü isteyen bir şahıs oranında babası olur. Oranında hamisi olur dediğini, yapılmasını ister. Benzer şey Abdullah Öcalan’la olan ilişkide de geçerlidir. Diye düşünüyorum. Şimdi öyle olunca mesela bakın benim çok dikkatimi çekti. Sayın Erdoğan'ın bizim Mehmet demesi ya Abdullah Öcalan’ın kardeşine gülerek diyor ki bizim Mehmet gitti diyor.
Akraba olmuşlar aileden Mehmet evet yani bir biz bunu desek var ya of taşlanır kız şimdi bu tür sistemlerin neticesinde. Bu işi bilmeyen, yani ne psikolojisine, sosyolojisini, ne siyasetini bilmeyenler his üzerinden yürür. Şu anda Sayın Erdoğan kendini aldatılmış hissediyor ve toptan nefret ediyor. Bakın Kürt eşittir PKK’lı haline geldi bu ülkede.
Yani Kürtlerin de fark etmesi gereken şey bu. O kadar hakarete uğradım ki ben bir sürü yani neler söyleyebilirdim? Ama velakin bir Kürt incitmemek için birçok şeyi göğüs germek, kişisel olarak göğüs germek zorunda kaldın. Niye? Çünkü güneydoğuda o insanlar olmasa biz Güneydoğu’da neyi konuşur olacaktık? Devletlerinin yanında durdular. Koruculardan bahsediyorum. Ailelerden bazı şehitleri var, gazileri var ama şu anda patrona patronun istedikleri tırnak içi olmadığı için reisin istedikleri olmadığı için toptan ya defolun gidin İran’ın kuzeyine dedi. Adam hatırlayın. Şimdi böyle bir sistemden hiçbir şey çıkmaz. Abdullah Öcalan’ı ister yani o söyle Kürtlere oy versin, öyle görüyor çünkü maraba görüyor.
Herkesi iddia ediyorum. Abdullah Öcalan’ın mektubu geldi. Okundu ne oldu? Kimse kimsenin markası değil örgütlerin de değil. Bugün sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, terör örgütleriyle görüştüğümü ispat edin diyor. Hani ben gönder yani şimdi hakikaten cezai ehliyet konusuna bakmamız gerekecek. Nasıl yani? Çok iyi. İçerdeki şimdi ha videolar var ya kendi kendini hem de montaj değil diyor ki, Sayın Erdoğan önce diyor ki bana işte şununla şunu görüştü, görüşüldü, ulaşıldı derse bunu söyleyen, ispat edemeyen şerefsizdir. Ya onun sözü sonra diyor ki ya ben gönderdim yitimi ben gönderdim işte o soldaki arkadaşları ben gönderdim.
Şunu ben gönderdim, buradaki ana faktör ben ve hayal şu. Ya onun için hiçbir şey, yani terör örgütüyle terör onun görüştüğü anda terör örgütü değil, bizim Apo evet. Yani bu psikolojiyi anlatabilsem Türkiye bu işten kurtulur. Yani o görüşürse terör örgütü değil. Yani böyle bir mübarek adamla görüş yapıyor. Yani rica ederim ama bizim ağzımızdan bırak görüşmeyi zaten. Yani bir yanlış cümle çıksa ölürsünüz. Yani taşlanır kız işte şimdi tabi birazcık da sandık sandık güvenliğine gelelim şimdi.%50 buçukluk bir seçmen başkanlık sisteminden memnun olmadığını, bu iktidardan memnun olmadığını gösterdi. Yani baktığınızda yüzde beşlik bir pay var. %44 buçukluk bir pay var. Üst üste koyduğunuzda 49 buçuk almış bir Erdoğan var. Evet %51 buçukta. Burada duruyor. %50 buçuk bir taraftan da 7 puan geriye doğru gitmiş. 2.000 ikideki oy oranına gelmiş. Sizin de az önce söylediğiniz gibi bir AK Parti var. Fakat tabii ki şimdi bu %50 buçukluk kitlede değişik birtakım kaygılardan değişik bir takım görüşlerden dolayı vermemiş. Bunun içerisinde başkanlık sisteminden memnun olmayan var.
Ekonomik gidişattan memnun olmayan var işte bu az önceki söylediğim göç meselesinden bizim de konuştuğumuz mülteciler meselesinden sığınmacılar meselesinden memnun olmayan var. Şimdi ikinci tura giderken bir seans sandığa gitmek. Yani bu sonuçlarda şöyle bir algı var, yani maç sıfır sıfır başlıyor ama 49 buçuk gibi 44 buçuk gibi görünüyor. Ama öyle değil. Maç sıfır sıfır. Şimdi ama buna rağmen sandığa gidilmesi çok önemli. Bu seçmenlerin yoğunluklarına göre değişik yoğunlukta. Mesela bazıları diyor ki ikinci turda ben işte gitmesem de olur, işte ikinci bir kez daha yaşayabilirim. Bu iktidarla öteki diyor ki, hayır gitmemiz lazım ama sonuçta bir memnuniyetsizlik var ve Türkiye’nin büyük bölümü yarısından fazlası memnun değil. Bunlar sandığa neden gitmeli ve bütün bu yoğunlukları nasıl birleştir?
Birleştirici bir konuşma yaparsınız. Şimdi birincisi deminden beri bahsettiğimiz ya hukuk, adalet, yargının bağımsızlığı gibi konuların eğer gerçekten Kamil bir demokrasinin uygulanması isteniyorsa, yani bir kesim bunu arzu ediyor, olmayacak dediği için gitmiyor. Nasıl olsa kazanamayız dediği için gitmiyor. Daha kuzu kuzu kuruca bir kesimden bahsediyorum. Dolayısıyla bir bu arkadaşlarımızın bunu istiyorlarsa çocuklar için gitmeleri gerekiyor. 2 gençlerin gitmesi gerekiyor. Gençler gitmeyen gençler varsa o gençler nefes alamayacaklar. Bu ülkede bir daha biz. Parlamenter sisteme geçişe dair bir konuşma yapamayacağız. Ak Parti’yi seven özellikle sayın Erdoğan’ı seven insanların daha fazla gidip sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeleri gerekiyor. Çünkü son seçim yani sayın Erdoğan’ın bir daha aday olamayacak. Partisinde de yani meşhur bir hani yeni tutacak damatların dışında kimse yok. Dolayısıyla buradan seçilecek, bu defa öfkelerini çatıştığı bir Türkiye’den bıktık. Artık rövanşları havada uçuştuğu bir Türkiye’den bıktık artık bakın ben 28 Şubat 80 ihtilalini yaşadım ya ihtilaller bile o kadar uzun sürmezdi. Bu ülkede yaparlar ederler, acılar çekilir.
Ortak bir acı mesela acı çektirme konusunda eşitlik vardı. Hep beraber cümbür cemaat çekersiniz. Acıyı tamam, 2 sene 3 sene içinde normal hayat başlardı. Şimdi bitmeyen bir rövanş bitmeyen bir öfke bitmeyen bir huzursuzluk. Dolayısıyla bunların artık bitmesi gerekiyor.
Bunu hep beraber sandığa giderek yapmalıyız. Ben samimiyetle sayın Kılıçdaroğlu’nun mesela hak edemeyeceğini, harama el uzatmayacağım. Kul hakkına el uzatma uyacağını, terör örgütleriyle yan yana FETÖ’sü, Hizbullah’ı, PKK’sı, şunu bunu yan yana gelmeyeceğini, yani gerçekten buna. Buna inanıyorum çünkü 2007 beri beraber çalıştık.
Mecliste beraber o Grup Başkan Vekili idi. Ben de meclis başkan vekiliyim, çalıştık hep böyle itiraz etti. En sert davrandığı konular hırsızlığa dair konulardı. O kadar süre üst düzey genel müdürlük yapacaksınız ve hırsızlığa dair. Bu şeye dair yolsuzluğa dair hakkınızda hiçbir şey çıkmayacak ya bu basit bir şey değil. Dolayısıyla yani bu barışmayı daha doğrusu yani tepedekilerin oluşturduğu vatandaşın arasında bir şey yok da bu yetişmeyi artık sona verdirmemiz lazım ve bunun yolu da şu sistemi bitirmekten geçiyor. Yani parlamenter sisteme geçişten geçiyor. Bizim artık siyasilerin ekonomi konuşması gerekiyor.
Sizin dertlerinizi dinleyip onlara çözüm üretip bu vizyon üzerinden yarışmamız gerekiyor. Sayın Erdoğan’ın da bizim gibi ne yapacağını söylemesi gerekiyor. Bir kelime söylemedi, bol bol vaat verdi ama o vaatleri nasıl yerine getireceğini hiçbir şey söylemedi. Bu çalıştırdı, çalıştırdı. Montajlar, iftiralar uçuştu havada ne kendi işine yarayacak? Bakın buraya söylüyorum, ne de vatandaşın işine yarayacak. Biz bu işi bitirmek durumundayız ve ben gençlerin, kadınların ve yani biraz daha böyle ekabir takılıp seçime sandığa gitmeyen arkadaşlarımızın hepimizden daha fazla o sandığa. Gitmesi gerektiğine inanıyorum. %10 5.000 TL vadedilen emekliler yeterince sandığa gitti mi? Mesela o kadar bilmiyorum. Biz sadece sandıkların ihlalinin üzerinde durduk. Mesela bu dönem biraz daha kolay olacak. Çünkü 2 kişi üzerinden oy atacaklar mesela bilerek.
İptal ettirme diyorsa kişi yani ikisine birden basmamış. İptaller olmayacak.
Yani çok şey hani bilerek yapılmadıysa yanlışlık olmayacak. 2 bütün güçlerimizi aldığımı birleştirmiştir o zaman da ama bilgiler her parti kendi içine gitmişti. Şimdi sandıkların bütün bilgileri hemen Cumhuriyet Halk Partisi’ne gidecek.
Tek ekrandan hepiniz göreceksiniz. Biz de muhtemelen orada olacağız peki. Ne kafalar bulaşık deli gibi bir yandan yani öyle şeyler dolaşıyor ki ya ilk turda atılan oylar geçerli filan diyenler var. Ha işçi turda da onlar dalga geçiyorlar. Başka türlü Sayın Kılıçdaroğlu herkes sandığa çağırmış. Diğer oyunuzu kullandıktan sonra da saat 10 yediden sonra o sandık güvenliği için herkes oy sayılırken de sandığının başında olsun. Demişti. Siz hatırlıyorum ben yapacak mısınız? Ben de katılıyorum. Bir şey daha var. Yalnız şimdi hem CHP’ye hem bize İyi Parti'ye Kocaeli il başkanımız aradı. Buraya gelirken pardon artık günleri karıştırdım. Kocaeli den arada bir arkadaşım, il başkanımız, bir arkadaşımız aradı dedi ki şey. Çok genç var, gelip sandık görevlisi olmak istiyoruz diyen sonra sordum, cephede de aynı dedi. Yani Kocaeli’nde hem CHP’ye hem İyi Parti'ye akın akın gençler sandıkta görev yapmak istiyoruz diye geliyorlarmış. Bu çok iyi bir şey. Yani gençlerin hareketlenmesi. Dün bir genç grupla beraberdim. Mesela inanılmaz güzel şeyler söylediler. Yani akıllı işte şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın. Bunu şöyle yapın, ihtiyaç varsa biz şunu yapalım gibi. Ama asıl problem doğu ve güney doğu Anadolu’da ama çünkü sizin kurmaylarından biri ol Aydemir sandık sandık incelemiş, böyle iller var. Şüpheli oylar, şüpheli, sandıklar.
Evet diyor, o kaydırmalar olmuş orada genel burası Güneydoğu’da şöyle oluyor muhtarlar. Ve devlet görevlileri, yani devlet görevlisi dediğim silahlı bürokrasi, muhtar ve şey iş birliği içinde yıllardır anlatılır. Ya hani böyle? Özellikle kadınların oylarını kocaları kullanır, işte babalar kullanır vesaire gibi seri halde kullananlardan o tarz şeylerden bahsedilir. Onun son olarak, yani Güneydoğu’da daha iç Anadolu’da küçük mecra şey mezralarda ya küçük yerlerde bunlar ama diyelim ki yani nüfus az olduğu için esas mesela niçin ben İstanbul’da çalışıyorum? İstanbul’da bir buçuk milyon insanı getirdiğiniz zaman bir çok şeyi çözüyor İzmir’de. Mesela Ümit Özdağ ile Müsavat Dervişoğlu, milletvekillerimiz çalışıyor oralarda mesela öyle yerler var ki yani kes kolumdan Tayyip akar diyor.
Onların diliyle söylüyorum mesela oralardan o getirmek mümkün oralarda.20 seçmen var gördünüz mü ya da sahada o hani kesse Recep? Bunlar var var yani bu şey konuşabilse dediğim gibi kadınlarda var. Ekonomideki yani bu yoksulluk çok vurmuş insanlar. Bu değişim ikinci turun kapısını araladı. Geçen defa ya birinci turu acayip inandığım için şimdi şey korkuyorum gene elbise borçlanmayı diye ama velakin yani ben ikinci turu alacağımızdan eminim.
HÜDA - PAR
Bir başka başlığa geçelim istiyorum müsaadenizle. Türk bayrağı itirazı, anayasanın ilk 4 maddesi itirazı, federasyon özerklik, hani savundukları kendi parti programlarında en son karşımızda meclis yemin metni var, evet Hüda-Par Milletvekili Serkan Rahmanlı, AK Parti listelerinden Türkiye Büyük Millet meclisine girme hakkı kazandı. Meclis yemin metninin doğru bir metin olduğunu düşünmüyoruz yemin metni değişmeli dedi.
Yani bunu tabii ben seçmenlerin, milletimizin takdirine sunuyorum artık. Yani bu şu gücü elde tutmak için yapılacak. Yani yapılmakta, insanların yapmakta tereddüt edeceği ne varsa yapıldı bu ülkede yetki tabi tabi yani aşırı yetki aşırı yetki o böyle uçurdu andımız derken şimdi Hüda Par'dan adımıza karşı biliyoruz ki Sayın Erdoğan da bu andımızın okullarda okutulmasını. İstemedi ama Sayın Bahçeli mesela bu andımızın kalkmasına son derece evet karşı yani kalkmasını eleştirdi ya şimdi baktığınızda Hüda Par aynı ittifakta Cumhur İttifakı’nda milletvekili verdi.
Meclise ve sayın Bahçeli’nin lideri olduğu MHP’li milletvekilleriyle aynı ittifakta yer alacaklar. Nasıl olacak? Bu nasıl bunu?
Valla bilemiyorum, çünkü şöyle bir durum iyi. Yani. Mesela Hüda Par bu sistemin içinde değil diyen sayın Binali Yıldırım var. Ben anlayamıyorum bazen içimizde dedi.
Sadece onu demiyor, bir de sahiplendirme var. Kadınların sahiplendi bilmesi kelime bu ve yani inanılmaz işte.
Ben bu konuyla ilgili bir soruya bir cevap verdim. Sert bir cevap verdim. Sizin hakkınızda suç duyurusunda bulun duyurusunda bulunuldu.
Her gün bir tane postaya bir şey veriyor. Gençlik Kolları Hüda Par'ın ama bayağı yaşlıca başlıca gençler ya içlerinde bir tane genç kızı yok veya genç kadın yok. Ama ben şükrettim domuz bağı da gönderebilirler. Erdi papatya ile kurtardık. Paçayı onu anlatır mısınız? Efendim, nasıl ne geliyor işte şeye papatya çayı gönderdiler, daha gelmedi ama her gün postadan bir şey gönderiyorlar. Böyle alay halayla bende diyorum ki Allah’ıma şükür domuz bağı da gönderebilirler.
Oradan paçayı kurtardık. Yani domuz bağından sahiplendirme sözüne karşı çıktığım için sahadaki bu Hüda Par tarafından yapılan açıklamalar söylem parti program işte. Meclisi Emine milletvekili yemini dediğimiz şey aslında Türkiye’nin üniter yapısının altını çizildiği Atatürk ilke ve inkılaplarının altını çizildiği bir yemin.
Buna karşı çıkması şimdi Hüda Par bu söylemleriyle bu hedefleriyle artık Türkiye Büyük Millet meclisi evet ya ikinci tura giderken hani seçmenin bunu?
Göreceğini düşünüyor musunuz?
Görmesi gerekiyor ya da gayret ediyoruz. Bakın duyurmaya gayret ediyoruz. Şimdi şöyle oluyor, şehirli seçmen sosyolojik olarak şehirli seçmen çok çabuk morali bozuluyor. Çünkü sayısı az Türkiye’de, yani orta sınıf sınıfsal olarak azaldı. Yani sayıca azaldı. Dolayısıyla mesela şimdi karşımda iyi geliri olduğunu düşündüğüm 5 kişisiniz şimdi Tülay hanım, Ankara’da, bile kiralar uçtu gitti. İstanbul felaket kendi evlerinizde ise eğer bakın kendi evleriniz değilse eğer bakın işte burada iddiaya girerim, maaşlarının yarısı evlerin kirasına gidiyordur. Çalışıyorsanız bu ülkede artık iyi geliri olmak diye bir şey yok. Diyelim ki söz konusu bile yani bana göre hani?
Ben devlet memurluğundan geliyorum arkadaş.
Dolayısıyla yani maaş kavramı üzerinden işveren söz gene aynı. Dolayısıyla şimdi bakın yani. Dolayısıyla orta sınıf diye bir kavram kalmadı. Öyle olduğu için sayısı azaldı bir de.
Yani durumu nispeten kutusu kurucu olanların sayı bakıyoruz. Çevreye işte bu insanlar birbirine bakıyor diyor ki, çok az sayıda kaldık gene biz bunlara mahkum. Yunus halbuki sizin temsil ettiğiniz sizlerin temsil ettiği kitle fakirleşti.
Yani düne göre siz fakirsiniz şu anda. Yani dün ortanın diyelim 2 tık şimdi öyle diyorlar. 2 tık üstünde iseniz şu anda dümdüz orta belki de ortanın bir tık altısının ama dün orta sınıf diye kabul ettiklerimiz. Şimdi 5 tık aşağıda. Dolayısıyla mesela asgari ücretli insanlar dün fakir değildi. Alım gücü olarak bugün dipte böyle olunca moral bozuluyor. Sayı az kabul edip moral bozuluyor ve birbirinin de moralini bozuyor insanlar. Ben bu sefer farklı olacağını düşünüyorum ve buna inanıyorum. O nedenle de bu gayretle çalışıyorum.
Bu çizdiğiniz tabloda iktidar devam ederse mesela ekonomiyi nasıl görüyorsunuz?
Rezalet. Yani rezalet bakın söylüyorum yani şimdi hatırlayın. Anketlerde Sayın Kılıçdaroğlu önde çıktı, borsa uçtu, satın alma diyorlar ya sonra seçim bitti. 14 Mayıs günü ikinci tura kaldı. Perşembe günü hangi kararlar alındı hatırlayın. Canları öyle istedi. Kredi kartlarından kredi limitlerine kadar her şeyler oldu. Sonra ertesi gün bırakıldı falan yani şu hareketin yapıldığı bir sistemden bahsediyorum. Faiz sebep, enflasyon sonuç diyen bir dil böyle bir şey olmaz yani. Dolayısıyla cari açığından tutun, ödemeler dengesine tutun. Doların uçmasına kadar, yani göreceksiniz efendim doların yükselmesi fiyatların da yükselmesi her şeyi anında işte enflasyonun kaynaklarından azdırıcılarından biri. Çünkü biz gelsek yani kayıtlı kutlu söylediğimiz şu, bir yıl içinde yüzde yirminin altına düşüreceğiz. Ondan sonra ikinci yılın ikinci yılda tek haneli enflasyona getireceğiz diyor. Enflasyonu düşürmek yetmez, alım gücünü de arttırmanız lazım. Aynı anda elbette siz yani sık sık bilgi hoca bu konuda çok anlaşılır biçimde anlatıyor. Hem bizim partimiz açısından hem de millet ittifakı açısından. Şimdi sadece bugüne kadar mesela sayın derviş rahmetli derviş zamanında da genellikle orta gelirli alt gelirliye kemer sıkıştırılır. Bu bizim gibi ülkelerde o diyor ki, hayır, onlar yeteri kadar sıktı.
Bu konuda zorlanacak bir üretimi 10'a çıkart bağlı istihdamı. Ve güveni sağladıktan sonra ama mutlaka o sosyal devlet meselesi gündeme girecek. Fakirliği yönetmek, yerinde yerine fakirliği yenmek, yoksulluğu yönetmek yerine masatlı teşvik etmek yerine. Biz referandum sorusu var galiba seçmenin karşısında sizin sorununuz, Millet İttifakı'nın sorduğu yani Erdoğan kazanırsa ekonomi ne olur? Rezalet olur. Kılıçdaroğlu kazanırsa düzelir. Tülay içten şimdi az önce bilgiye beyden bahsettiniz. İthal ettiğiniz gaz, petrol, gıda, ilaç hepsini alamayacağız. Bunlar arasında tercih yapmak zorunda kalacağız diyor. Yani evet böyle gittiği takdirde.
Yine Erdoğan seçilirse. Ekonomi politikası böyle devam ederseniz siz devam ettirebileceğini düşünüyor musunuz?
Yoksa hayır, bu o kadar çok borç harç yapıldı ki Şimdi bakın merkez bankasının rezervleri eksi 60 milyar dolar olmuş.
Rusya'ya olan doğalgaz borcu ise 32 milyar dolar para varmış. Hemen seçimden önce seçimden hemen önce 9 milyar dolar azaldı ve 100 ton altın satıldığı iddia ediliyor.
Şimdi bütün odalara baktığımız zaman tabi bütün bunlara baktığınız zaman seçim kazanmak için. Her şey yapılmış, yani Hizbullah’a da sıkışmak olabilir. Hiç sakıncası yok. Efendim onu da bilmem ne yapmak yok öbüründe yok. Şimdi ne ekonomide ne Türkiye’nin güvenliğinde ne beka sorununda hiçbir konu önemli değil. Bu korkunç büyüklükte yetkilerin. sahibi olarak devam etmek her şeyin üstünde şimdi böyle bakılınca bu mantıkla zaten ekonominin düzeltemez misiniz çünkü kimse güvenmez size.
Bu korkunç büyüklükte yetkilerin sahibi olarak devam etmek her şeyin üstünde.
Şimdi böyle bakılınca bu mantıkla zaten ekonominin düzeltemez misiniz?
Çünkü kimse güvenmez size Türkiye’den bahsediyorum. Dış dünyanın parasından bahsetmiyorum.
Buradaki bir iş adamı nasıl yatırım yapsın?
Yani tarımda gidip insanlar niye çalışsın siz buğdaya? Fiyat açıklamadınız daha. Dolayısıyla gidip ucuz deyip Ukrayna’dan Rusya’dan buğday alıyorsunuz.
Nohutu gidiyorsunuz, Kanada’dan alıyorsunuz hayvanı Sırbistan'dan işte Venezuela’dan, Brezilya’dan hayvan getiriyorsunuz.
Besicilik bitmiş, köylerde okulları kapattınız bütün genç olan insanlar ilçelere yerleşmiş durumda.
Köy nüfusunun yaş ortalaması 50 ile 55 arasında. Şimdi bütün bunlar hani tarım, hani gıda pandemi ile beraber gıda güvenliği beka meselesiydi. Hani milli güvenlik sorunuydu? Sıfır bütün bunlar için kendinizden değil.
Vatandaş kendinizi değil vatandaşımızı düşüneceğiniz Türkiye’nin bir bakış açısı gerekiyor ve en önemlisi de Türkiye’nin imkanları var. Doğru kullanılmıyor. İsraf çok Hırsızlık, çok fazla çalma çırpma çok yüksek.
Mesela biz coğrafyayı kader mader değil, coğrafyayı bir ekonomik coğrafya.
Tarifi diyoruz. Niye kardeşimiz Suriye’yle kavga edelim, niye diğerleriyle kavga edelim?
Niye Mısır’la kavga edelim? Bunları böyle hesapladığımız zaman 7 trilyon dolarlık bir hacim var. Avrupa Birliği’nin koyun Asya’yı, yani Türk cumhuriyetlerini falan kattığınızda 21 trilyon dolarlık bir ticaret hacmi var burada ve bizim insan unsurumuz. Bu çevrenizdekilerin Avrupa Birliği ile eşitle geliriz. Genç nüfusumuz eğitimli bir nüfusumuz olmadı. Diğer yerlere baktığınız zaman onlara mentorluk yapabilecek bir insan unsurumuz var. Bizim üretim anlamında doğru düzgün planlama çalmadan, çırpmadan demokrasiyi tam uygulama. Liyakate önem verme, şeffaflığa önem verme, çok böyle derin işlere gerek yok.
EKONOMİ
Şimdi ekonomiden madem açılmış efendim şöyle söyleyeyim, yani baktığınızda işte 600 milyar dolar civarında bir borç ekleniyor. Bu yılınkinde üzerine ekleyeceğiniz önce sizin söylediğiniz. Açık var, 60 milyar dolar civarında köprülerden otoyollardan geçen yükler var. Bütün bunları kabataslak baktığımızda işte 700 milyar dolarlık bir borçtan bahsediliyor. Kamu bankalarının durumu var. Bugün ben bir kamu bankasından bir yöneticiyle görüştüm. Hani of record bana dedi ki, içler acısı yani büyük bir şey bekliyor Türkiye’yi önümüzdeki aylarda bir önemli bir şey bekliyor. Sorun bekliyor yani ekonomide işte biliyorsunuz kredi kartlarından nakit akışını nakit çekmeyi, avansını İptal ettiler. Şimdi dediniz ya kakafoni oluştu ve biz seçmene bu şeyi ne kaybedeceksiniz yani neyle karşılaşacaksınız? Hani filmlerde vardır ya bir cisim yaklaşıyor uzay filmlerinde. Evet bir cismin yaklaştığını özellikle bu ekonomi meselesinde bir cismin yaklaştığını, AK Partili seçmen MHP’li seçmen İyi Partili seçmen, CHP’li seçmen bütün bir Türkiye olarak söylüyorum ya bu bunu kavrayamadım var mı veya bu ikinci turda sizin sokaklarda bunu anlata anlattığınız? Şekilde izah ettiğimiz şekilde ikna oldular mı, ümitli misiniz sizce bir cismin yaklaştığının farkına vardılar mı?
Farkına varıldığında inanıyorum. Çünkü şöyle biz şimdi birinci turda daha ziyade mitingler üzerinden gittik. 2 Belediye Başkanı da çok çalıştılar. O 2 belediye başkanının varlığı, yani sistemin içindeki varlığı bizim. Bize yönelik yapılan kara propagandaların bir bölümünün düşmesini sağladı. Mesela neydi o terör örgütlerinin mensupları, saatleri okuyacak? Efendim, siz işte sosyal şeye dair yardımlara dair her şeyi ortadan kaldıracak. Bunlar bütün gelenleri işten geldiği andan itibaren işten atacak vesaire falan. Şimdi bunların hiçbirinin olmadığını gördüler. Vatandaşı için somut iş yaptıkları. Mesela Ankara’da Ankara çiftçisinin 4 yılda kazandığı 4 buçuk milyar TL, yani ücretsiz gübre, tohum, fide vesaire eden yani mentorlük yapıyorlar, yol gösteriyorlar müthiş. Şimdi diğer taraftan evlere gidiyorsunuz.
Ayda bir kilo et alınacak bir kart verilmiş elektrik parasını diyelim, kaymakamlıklar, ödeme kalkışır iken Mansur Bey Ankara soğuk tabii kışın doğalgaz parasını ödüyor. Öğrencilere şey şimdi bir de o kadar böyle sıkıştırılarak yapılan. Onların bütçeleri kesiliyor. Öyle aynı şey süt veriyor. Ekrem bey İstanbul’da bunun gibi bir çok yardımlar var. Bunlar kesilmediği gibi daha nazik, daha zarif bir biçimde insanların böyle gözüne soka soka arkadaşlarımın yanında mahcup edile edile olmadığı ortaya çıktı. Bir Anka parka 16 milyar tl harcanmış. Bu israfları ortadan kaldığını, kalktığını varsayın mesela gençler ailelerinin çok ikna ediyor. Ben yarın bir eve gideceğim. Bana mail 61 çocuğumuz diyor ki evlere gideceğim dediniz.
Ben herkesi ikna ettim işte ailemden birini ikna edemedim, sürpriz olsun diye söylemiyorum kim olduğunu. Ne olur bana Meral mami diyorlar ya Meral mami ne olur gel işte o kişiyi ikna et. Ben yarın mesela bir kişi için gideceğiz, o sokakta da dolaşacağım. Netice itibariyle söylemeye çalıştığım şey şu, gençler ailelerine ilk defa oluyor. Türkiye'de bu dönemde ailelerini sandığa götürüp anneanneleri, babaanneleri işte halaları, teyzeleri. Yengeleri enişteleri razı etmeye yönelik bir durum var.
Önce sayın Kemal Kılıçdaroğlu bir tweet attı dediniz ya biz bu seçimde hep yün yumakları dolandık. Asıl konuşmamız gereken konuları konuşmadık, konuşmadık diye. Şimdi Kemal bey yeni bir vadi var, o da ekonomi odaklı der ki, kredi kartı borcunuzun faizi tamamen silinecek ve anapara. 36 ay taksitle indirilecek.
Böylece 100 binlerce vatandaşımız bu yükün altında ezilmekten kurtulacak. Rahat bir nefes alacak. Milyonlarca aile eder.
Sosyal konut yapılmalı, yapacağız. O yapılıncaya kadar da kira yardımı yapılacak işi, yani asgari ücret çalışıyor ama buna karşılık 15.000 TL kira veremez o kişi. Dolayısıyla bunlar sosyal devlet çerçevesi içinde çözülecek konular ama bunlar yapılıncaya kadar yardım edilecek. Ama hızlıca bunu Fransa’da, Londra’da, İngiltere’de bunların şeyleri var. Örnekleri var yani sosyal konut yapacaksınız, oturacaksınız. Toki'den falan bahsetmiyorum, yani pahalı, pahalı satılacak, şeyden bildiğiniz sosyal konut. Bunlar kolay mesela bütün 18 26 yaşındaki gençlere hiçbir şart ileri sürmeden 2.500 TL bir şey yapılacak. Para ödenecek iyi gelir. Desteği adı altında iş bulduğu zaman bitecek öğrenciliği süreci içinde bütün şehir dar gelirli tabi dar gelirli. Ailelerin kadınlarına 2.500 TL gene hiç şartsız verilecek ve o kadın işte yemeğini mi yapacak, nasıl yapacaksa kadının rahat etmesini sağlayacağız. Mesela tarımda köye gidip üretim yapmak isteyen gençlerin SSK ya da bağ kur primlerini biz ödeyeceğiz. Yani devlet olarak biz ödeyeceğiz. Çoban maaşını biz ödeyeceğiz çünkü besicilik gitti. Türkiye'de onun için insanlar veremiyorlar ve girdileri şimdi havza bazlı tarım istiyoruz. Toprağın sistemine göre ondan sonra önceden ilan edeceğiz. Biz o kaçtan alacağız? O ürünü diyelim ki daha pahalı oldu, satacak. Ucuza gitti. Aynı oranda biz ilan ettiğimiz fiyattan alacağız diyelim ki. Çok kritik ürünler var. O ürünlerin yapılması yani üretilmesi için ekstra teşvikler vereceğiz. Türkiye'de çok teşvik veriliyor ama nereye verildiğine dair envanteri yok işin. Mesela mazotu yemi besicilik için yem lazım. Mazot her ikisi için de lazım gübreyi ve.
Bu sulamayla ilgili elektrik fiyatları vesaire. Bunların her birini en başında girdide girdi. Esnasında indireceğiz ve orada yardım edeceğim. Mesela mazotta %31 başlangıç itibariyle hemen bir indirim yapılacak. Şimdi bütün bunlar hem tarımın. Hem sanayinin hem gençlerin üretimine üretime katılması için ikinci şans okulları diye bunu çok önemsiyorum.
Ben üniversite o inanılmaz üniversite açıldı ve o üniversitelerden mezun olan çocuklar iş bulamıyor. Çünkü beceri uyumsuzluğu var. Buna karşılık iş insanı da sanayide ara eleman bulamıyor. Mesela bir yazılım 3.000 yazılımcı işe alacak. Bir arkadaş da konuşmuştu. Ümit özdağ'a hoca üniversite mezunu, çocuklar ağırlıklı biliyorsunuz şey kurye canı istiyor, yapabilir 10'a çıkart ben bir şey diyemem ama küçümsemiyorum da ama 10'a çıkart mahkum etmek yanlış mesela diyelim ki edebiyat fakültesinden mezun diyelim ki fizik bölümünden mezun yani.
Öğretmen olarak atanacak ama atanamıyor. Bu çocukları 100.000 öğretmen hemen 22.000 köy okulu var, 11.000 köy okulu açılabilir konumda hemen 10'a çıkart atacağız. Sonra da 150.000 öğretmen tekrar aynı köye Ziraat mühendisi ve şey veteriner ve aynı zamanda da teknikerlerinin atacağız şimdi.
18 ayda yazılım öğrenebiliyor. Bir genç bunlara ikinci şans okulu dediğimiz okullar kenarı tercih edecekler, iş insanların bulunduğu özellikle sanayi bölgelerinde hem işe hazır olacak. O çocuğun hem o okul 18 aylık mesela yazılımcı olmak istiyor. O süreci biz karşılayacağız devlet olarak ve. Hepsini peki hani bu sıkıntıları yaşayan herkese gençlere dar gelirliye emekliye asgari ücret geçirdik diye. Şimdi bakın one dersiniz?
28 Mayıs çağrınız nedir o zaman? Şimdi ben sen hemen şunu size geliyor, şey bana da geldi, ben onu da buradan söyleyeyim. Mesela çiftçiler çiftçilerin prim borçları var.85.000 TL olan borç için 1.100.000 TL faiziyle birlikte yatırırsanız emekli olursunuz diyorlarmış. Bizden çözüm istiyor, bunları çözeceğiz. Mesela Kurban Bayramı var. Geçen sene biz kurban kesiyoruz. 5.000 liraya girmiştik. Bir şeye pay denilir işte 10'a çıkart girmiştik, şu anda 15.000 TL. Dolayısıyla 12.000 515.000 TL arasında. Vesaire emeklilerin hemen bayram öncesi hesaplarına 10 beşer 1.000 TL para yatacak. Bütün bunlara baktığınız zaman emekliliğinden gencine kadınından erkeğine herkesi sandığa davet ediyorum. Sandığa mutlaka gelip oy kullanmalarını sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermelerini 13. Cumhurbaşkanı da Sayın Kılıçdaroğlu olarak seçmeye davet ediyorum.