İYİ Parti Genel Başkanı Meral Aklşener, Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk'e gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Öztürk'ün, "Tokat ve Konya'da silahlı eğitim kampları olduğunu duyuyoruz" başlıklı yazısı:
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara'da olduğu günlerde kahvaltısını yapıyor, gazeteleri okuyor, saat 10.00'da genel merkeze gidiyor. Hemen Başkanlık Divanı'nı topluyor, günün konuları ele alınıyor. Daha kapsamlı gündem maddeleri olduğunda Genel İdare Kurulu'nu topluyor. Emekli diplomatlardan oluşturduğu dış politika ekibiyle, kimisi halen görevde bulunan ekonomistlerle her hafta kapsamlı toplantılar yapıyor. Sosyal medyayı etkin kullanıyor. Ama hakaret edenleri anında engelliyor. Engellemelerin bir başkası tarafından yapıldığını sanmayın, bilgisayar başındaki bizzat Meral Hanım… TBMM Başkanvekilliği ve İçişleri Bakanlığı yapan 24 yıllık parlamenter Akşener, şimdi il il dolaşıp partisinin il başkanlıklarını açıyor.
‘ÇAT KAPI ZİYARET EDİYOR'
Akşener, bir ile yola çıkmadan önce oraya halkın pek tanımadığı partililer gidiyor. Sıradan vatandaş gibi dolaşıyorlar, sorunları dinliyor, Genel Başkan'a rapor ediyorlar. Akşener, her kente hazırlıklı gidiyor. Konuşmasını yaptıktan sonra esnafları dolaşıyor. Çat kapı bir apartmana giriyor, zilleri çalıp karşısına çıkan kadınlara sarılıyor. Aksaray'a gittiğinde kapıyı açan kadın, “Vallahi bizim eve geleceğini rüyamda görmüştüm” diyor. Akşener'e sarılan yaşlı bir bey “Huzur istiyoruz” deyip ağlıyor.
‘SANDIĞI KORUYACAĞIZ'
Kadınlar Akşener'e hatıra olarak oyalı yazmalar, nakışlı yün çoraplar armağan ediyor. Asla parasal değeri yüksek hediyeleri kabul etmiyor. Esnaf ziyaretleri çok ilginç oluyor. Basın dışarı çıktıktan sonra esnaf derdini döküyor. Akşener ayrıldıktan sonra daha önce giden ekip, tepkileri ve genel başkanın ziyaretinden sonraki havayı öğreniyor. Gelen haberler partilileri çok mutlu ediyor. Akşener, merkez sağın eski partileri Anavatan ve Doğru Yol partisinden partilerine önemli bir kayış olduğunu belirtiyor, “Trakya'da partimiz önemli bir ivme kazanmış. Anketlerde bizi memnun eden ancak daha çok çalışmamızı gerektiren bilgiler ortaya çıkıyor” diyor. Seçim eğitim merkezi kurdular. Ankara, İstanbul, Bursa'dan başlamak üzere sandıkların korunması için proje başlattılar. Akşener bu konuda şunları söylüyor: “Önemli olan sandığa sahip çıkmak. Sandık namusumuz. O sandığı koruyacağız. Kendi hakkını koruyamayan başkasının hakkını koruyamaz. ‘Bunlar istediğini yaparlar' düşüncesiyle sandığa sakın gitmemezlik yapılmasın. Son dönemde üniformalar uzun namlulu silahlarla bazı kişiler ortalıkta dolaşıyor. Bunlarla ilgili çok önemli iddialar var. Örneğin Tokat ve Konya'da silahlı eğitim kampları bulunduğunu duyuyoruz, bu iddialar söyleniyor. Araştırılırsın ve bize bilgi verilsin. Bunların seçim döneminde rol alacakları, istenmeyen bir sonuç çıkması halinde karışıklık yaratacakları yolunda yoğun söylentiler var. Bunlardan birisi de Sadat diye bir yapı. İnanın Sadat da diğer yapılar da benim için toz zerresidir. Bu malum yapılar insanları çatışmaların içerisine sürükleyecekler. Şimdiden uyarıyorum ve önlem alınmasını istiyorum.
‘KORKU AŞILIYORLAR'
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yaplan anketlerde 50 artı 1'i ferah ferah göremiyorlar o yüzden AKP'de asabiyet var. Vatandaş ‘Hile olacak, oy kullansak ne olur' dememeli. Seçmeni sandıktan uzak tutmak istiyorlar. ‘Sandık başlarını Sadat'çılar tutacak, falanca silahlı örgüt tutacakmış' diye vatandaşa korku aşılıyorlar. Ben de her fırsatta onlara ‘korkmayın' diyorum. Korku kelimesi sinsi şekilde insanların ilklerine işleyen bir kelime olmuş. Bizim huzura ihtiyacımız var bunu da sağlayacağız.”
‘BİZİ NASIL ENGELLEYECEKLER'
Akşener, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bir dönem kendisi için konulmuş bariyerleri unutup, şimdi başkasına bariyerler koyma çabası içinde olduğunu öne sürüyor, “Kapının ziline basmamızı da engelleyemezler ya. Geçmişte AKP'nin de sistemi buydu. Evlere girmekti. Ama şimdi onlar külliyeye, saraya kapanmış durumda. Bir apartmana girince herkes duyuyor, akrabaları duyuyor. Bizleri nasıl engelleyeceksiniz” diyor. Akşener, Erdoğan'ı çok iyi tanıyor. AKP'nin kuruluş hazırlıklarını da birlikte yürütmüşlerdi. Seçimlerle ilgili Akşener, “Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi 15 Temmuz 2018'de” diyor. Bunun gerekçesini de şöyle açıklıyor:
SEÇİM 15 TEMMUZ'DA
“Benim bildiğim Erdoğan yerel seçimlerden önce cumhurbaşkanlığı seçimini yaptırır ve tarih olarak da 15 Temmuz'u seçer. Erdoğan, asla bu tarihi kaçırmaz. Güneydoğuda bir PKK bir de AKP yumruğu var. İki taraf da kendisindensin ya düşmansın havasındalar seçmenin alternatife ihtiyacı var o da İYİ Parti. Diyarbakır'dan da milletvekili çıkaracağız. Batının da doğunun da ortak sorunu hukuksuzluk. Belediyeye kayyum atanıyor. Hizmet yapıyor ama ayrımcılık da devam ediyor. Bitlis'in bir ilçesindeydim bir genç yanıma geldi ‘huzur istiyorum' diye ağladı. İnsanlar huzur istiyor. Yabancılar bana iki soru yöneltiyorlar. Birincisi ‘Seçime girebilecek misiniz?' İkincisi de ‘Korkmuyor musunuz?' Bunlar ülkemiz adına çok üzüntü verici sorular. Partimizin seçime sokulmayacağını, benim cezaevine atılacağımı düşünüyorlar. Buradan çıkan sonuç seçim kazanmak için AKP'nin her şeyi yapabileceğidir. Çok üzüntü verici bir şey. Ben de yabancılara ‘Seçime girebiliriz, bir şey olmaz. Erdoğan kendine bir kadından korktu dedirtmez. Ülkemiz adına rahat olun' diyorum.”
‘KANUNSUZ EMRİ DİNLEMEYİN'
İYİ Parti lideri Akşener sohbetimizde “Şu konu çok önemli” diyor ve şunları aktarıyor: “Türkiye'de yarın ne olacağı belli olmaz. Bir gün hükümet de değişebilir. Bürokrasiyi uyarıyorum: Yasa dışı emirleri yerine getirmesinler, uygulamasınlar. Mavi Marmara gemisini gönderdiler sonra İsrail ile anlaşılınca gidenler için ‘bana mı sordunuz?' deyip gelir geçtiler. Dünün kudretli hakimlerini, savcılarını hatırlayın. Zekeriya Öz'e başbakan zırhlı aracını göndermişti. Zekeriya Öz nerede şimdi? Kaçak. Yargıda, bürokraside hukuksuzluk yapan, Zekeriya Öz ve onun gibileri hatırlasın. Her türlü iftiralarla karşı karşıyayız. Havuz medyasında her gün nöbetçi olan birisi ailemize küfrediyor. İnsanlara sinsi bir baskı var. Devlette birbirinin rakibi olanlar diğerini ‘FETÖ'cü diye suçluyor. ‘Aman bana FETÖ'cü demesinler' diye insanlar kabuğunun içine saklanıyor. Mardin de Süryani bir vatandaşımız bana ‘FETÖ'cü diyecekler' diye korktum' diyor. İşte bu durum mücadeleyi sulandırıyor."