İYİ Parti lideri Meral Akşener, Fatih Altaylı ile Teke Tek programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Korona virüs sürecinin daha iyi yönetilmesi gerektiğini ve sokağa çıkma yasağı kararını Hıfzısıhha Kurulu’nun ilan etmesi gerektiğini belirten İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Sokağa çıkma yasağını Hıfzısıhha Kurulu'nun ilan etmesi lazımdı. İçişleri Bakanlığı ilan etti kaos oldu. İçişleri Bakanı, bu yönetimsizliği itiraf etti ve buradaki hatayı sorumluluk duygusuyla istifa etti” dedi.
Virüs salgının ardından büyükşehirlerdeki normalleşme süreci için plan ve programın yapılması için tavsiyelerde bulunan Meral Akşener, “Ben buradan Sağlık Bakanlığı'na öneride bulunmak isterim. Rastgele taramanın hazır evlerde iken kapılar çalınarak yapılması gerektiğini öneriyorum. Hazır insanlar evdeyken bize bir resim çıksın. Özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde normalleşme bakış açısının ayrı bir projeyle normalleşmenin planı ve programının yapılması lazım” ifadelerini kullandı.
İktidarın korona sürecini ekonomik olarak hazırlıksız yakalandığını belirten Akşener, “Şimdi İşsizlik Fonu vardı, ne olduğunu bilmiyoruz. Varlık Fonu var, bugün ortaya çıkan bilgiler ışığında 70 milyar lira borçluymuş. Merkez Bankası'nın ihtiyat akçeleri gitti. Böyle bir duruma ve güne ekonomik olarak hazırlıklı mıyız derseniz ekonomik olarak hazırlıksızmışız” dedi.
Millet İttifakı belediyelerinin yardım kampanyalarına engel olunmasına tepki gösteren Akşener, “Şimdi bu belediyelerin insan kaynağından, organizasyon yeteneğinden faydalanmak dururken, el ele tutuşmak varken niye düşman ilan edersiniz bunu anlayabilmiş değilim” şeklinde konuştu.
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı iyi niyetli buluyorum. Sağlık ordumuza, teşekkür ediyorum. Bilim insanlarına ve yani biz hastalıkla mücadele başarılıyız diyebiliriz.
Büyük bir disiplinle her türlü karara büyük bir oranda uyuldu. Bu mücadele faslında iyiyiz ama tedbirler anlamında baktığımızda maalesef çok iyi değiliz. Çünkü, biz bütün bu kararlarda bir tek kişinin fikrine kanaatine mahkum durumdayız.
O da sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamı sebebiyle. 2017'de 16 Nisan'da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçtik.
"TEK KARAR VERİCİ ERDOĞAN OLDU"
Onun için de Donald Trump kaybedecek diyorlar. Onların sistemi içinde kontrol ve denge mekanizmaları var. Biz de bu kontrol ve denge mekanizmalar ortadan kalktı. Böyle olduğu için her konunun sonuçta tek karar vericisi Sayın Erdoğan oldu. Ben burada Sayın Erdoğan'ı da kötülemiyorum. Ben burada sistemin ne kadar tıkadığını söylüyorum. 11 Şubat'ta grup toplantısında söylemiştim. Daha bizde korona virüs yoktu. Sınırların kapatılması gerektiğini ve sahra hastaneleriyle ilgili bir planlama var mıdır yok mudur? İlacı var mıdır yok mudur? En önemlisi İran’da çıkmıştı. İran sınırının kapatılması lazım demiştik. Yapıldı mı yapıldı ama tam 1,5 ay sonra…
"SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINI HIFZISIHHA KURULU'NUN İLAN ETMESİ LAZIMDI"
Bu sistemin yani daha iyi yönetilmesi lazımdı ve daha iyi sonuçlar alınması lazımdı. Sağlık Bakanı şahıs olarak iyi niyetli, çalışkan olarak buluyorum. Mesela sokağa çıkma yasağını Hıfzısıhha Kurulu'nun ilan etmesi lazımdı. İçişleri Bakanlığı ilan etti kaos oldu. Sayın Süleyman Soylu döndü dedi ki, ‘Ben Sayın Cumhurbaşkanının talimatı üzerine ilan ettim' dedi, sonra 'Sorumluluk bana aittir istifa ediyorum' dedi, Sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etmedi. İçişleri Bakanı, bu yönetimsizliği itiraf etti ve ve buradaki hatayı sorumluluk duygusuyla istifa etti.
"GÜNLÜK 10 HASTANIN ALTINA DÜŞÜLDÜĞÜNDE NORMALLEŞME OLMALI"
Günün sonunda ekonomik hayat devam etmek zorunda elbette. Bilimsel olarak sizin Teke Tek programından samimi olarak bilgilendirdiğimi söyleyebilirim. Çok büyük bir hizmet yaptınız. Kafa karıştırmayan çok net bilgiler verildi burada. Bilim insanlarının ve bilimin ışığında günlük 10 hastanın altına düşüldüğünde normalleşme olmalı. Bununla ilgili 10'un altına düştüğünde işte Temmuz gibi bir tarih veriliyor. Gene bilim insanlarının verdiği tarihler bunlar.
Dolayısıyla nasıl tedbirlerde çok böyle ağır aksak gittiysek, bir an evvel olsun diye diyerek hızlı hareket edildiği takdirde yeni bir dalgayla Türkiye Allah muhafaza olarak ekonomik olarak zor duruma düşer.
Şimdi AVM'leri açmak yerine yani açılabilir ben ona bir şey demiyorum ama küçük esnafı, KOBİ'lere ve insan çalıştıran, istihdam sağlayan herkese biz dedik ki çalışan işçi başına işletmelere 10 bin lira para verin dedik. İşletmelere verin. Bunu bir yıllığını siz ödeyen, geri kalanına da yani o ana parayı da 1 yıl ödemesiz ondan sonra işletme sahipleri bunu ödesinler. İstihdamın devamı açısından.
"BİR ANDA YAPSALARDI BU KADAR DERDİMİZ OLMAYACAKTI"
Bir şey daha öneriyorum. Ben şimdi hızlı geçişi sağlamakla ilgili tedbir anlamında. Biz sokağa çıkma yasağıyla 11 gün sokağa çıkma yasağı ile karşılaşmış olacağız. Yani aslında gün sayısı tutuyor. Bunu bir anda yapsalardı bu kadar derdimiz olmayacaktı. Lokanta, berber, kuaför kapalı şimdi. Bunu uzatarak gidiyorsunuz. Bunu 3 haftayla kapatabilirdiniz. Şimdi ben buradan Sağlık Bakanlığı'na öneride bulunmak isterim. Rastgele taramanın hazır evlerde iken kapılar çalınarak yapılması gerektiğini öneriyorum. Hazır insanlar evdeyken bize bir resim çıksın.
Özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde normalleşme bakış açısının ayrı bir projeyle normalleşmenin planı ve programının yapılması lazım. Bir başka konu şudur. Garsonlar, yevmiyeyle çalışanlar, taksiciler işsiz. Ekonominin canlı haline gelmesinin bir yolu da tüketim. Biz demiştik ki bu süreç içerisinde ailelere kişi başı 500 TL para verin. Ailelere 1000 lira verildi ama kime neye yetecek. Ayrıca harcama garantisi olan fiş, kart, kuponun verilmesi lazım geldiğini söylemiştik. Şimdi de çalışan başına işletmelere 10 bin lira para yardımı yapılması gerekiyor.
Bu havayollarına, geçilmeyen tünellere, köprülere ödenen paranın yarısı ediyor. Geçilmediği için devletin kesesinden giden paranın yarısı kadar. Şimdi İşsizlik Fonu vardı, ne olduğunu bilmiyoruz. Varlık Fonu var, bugün ortaya çıkan bilgiler ışığında 70 milyar lira borçluymuş. Merkez Bankası'nın ihtiyat akçeleri gitti. Böyle bir duruma ve güne ekonomik olarak hazırlıklı mıyız derseniz ekonomik olarak hazırlıksızmışız.
"CUMHUR İTTİFAKI'NIN BELEDİYELERİ DE YARDIM İÇİN ORGANİZE OLDULAR"
Sayın Erdoğan her ağzını açtığında birilerini karşısına düşman olarak dikerek gidiyor. OECD ülkeleri bizim gibi yönetilenler için problemlerini doğru tespit edemezler, doğru çözüm üretemezler, kaynaklarını doğru kullanamazlar, bunu da ben ekliyorum; sürekli kutuplaştırmaktan, düşman üretmekten beslenirler. Dolayısıyla çarçur edilen kaynaklar, sonuç alınamayan problemler. Şimdi buradan yola çıkarak Cumhur İttifakı’nın belediyeleri de yardım için organize oldular. Gaziantep, Konya, Trabzon, Ankara'da Mansur Bey, burada Ekrem Bey, bunlarda diğer yerlerde dahil olmak üzere Adana, İzmir, Antalya ve Mersin bir organizasyon yaptı. Bütün belediyelerde oldu.
"EL ELE TUTUŞMAK VARKEN NİYE DÜŞMAN İLAN EDERSİNİZ"
Şimdi bu belediyelerin insan kaynağından, organizasyon yeteneğinden faydalanmak dururken, el ele tutuşmak varken niye düşman ilan edersiniz bunu anlayabilmiş değilim.
Böyle bir şey olmadığı gibi paralel yapı olmakla, devlet kurmakla ekstra devlet olmakla suçlandılar. Bu düşmanlaştırma işini Sayın Erdoğan'ın siyasi algoritmasını biliyorum, ama bugün normal bir zaman değil be kardeşim. Bugün insanlar can derdinde. Arkasından da ne gelecek? Arkasından da cüzdansızlarla vicdansızlar arasında bir kavga gelecek. Korkum odur, endişem odur.
"MUHALEFETE KALDI BİRLİK BERABERLİK ÇAĞRISI"
O düşman, bu düşman olduğu zaman, koronayı atlattık diyelim. Ekonomimiz zaten zayıfken yakalandık bu işe İşsizlik Fonu'nda para yok, öbür taraf borçlu, Merkez Bankası'nın yedek akçeleri gitmiş, geçilmeyen yollara, inilmeyen uçaklara para ödüyoruz. Şimdi böyle bir sistemin içinde öncelik sıralaması bambaşka ve bugün birlik, beraberlik olmak vesaire gibi bir dönemde muhalefete kaldı birlik beraberlik çağrısında bulunmak.
"ERDOĞAN HEP AKP GENEL BAŞKANI ŞAPKASIYLA GEZİYOR"
Sayın Erdoğan hep AKP Genel Başkanı şapkasıyla geziyor. Yani Cumhurbaşkanı şapkasını başına geçirip, Meclis'te grubu olan ya da yeni kurulan siyasi partilerin ya da Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu'nu davet ederdim.
Bilim Kurulu gibi ekonomik kurulun kurulması lazımdı. Ekonomide öne geçmiş bilim insanları, her siyasi partinin çok iyi ekonomistleri var. Milletvekilleri, bürokrasiden gelen önemli insanlar var. Bizlerden ve diğerlerinden bizlerden ekonomik program için yardım istenmeliydi, çağrılmalıydı. Korona sonrası için ekonomi programı yapılmalıydı. Sizin aracılığınızla sayın Erdoğan belki duyar, bizim ekonomi programımız hazırlandı. Birkaç gün üzerinde çalışabilecek rötuş kaldı. Durmuş Bey var, Can Bey var. İsmail Tatlıoğlu var. Tarım'da fevkalade yetkin arkadaşlarımız var. Bu grupların altında, bu kişilerin ekipleri var. Yatırım bankacısından tutunuz, kalkınmayla ilgili arkadaşlarımız var. Çok genç de bir yapı var. Bu insanların en azından İYİ Parti açısından söylüyorum ortaya koyduğu bu ürünleri hiç kıskanmadan, yeter ki istensin biz vermeye hazırız. Ama damadı ikna edeceğini sanmıyorum.
Şehir hastanelerini İngiltere önce yaptı. Ekonomisini çökertince vazgeçti. Hastane yapmayın diyen yok ki. Yatak sayısı artsın, ama siz hasta garantili yapıyorsunuz. Kütahya'da havaalanı var, uçak inmiyor doğru dürüst ve biz onun parasını ödeyeceğiz. Şehir hastaneleri de benzeri. Epey ödeceğiz. Benim fikrim değişmedi. Hastane yapılmasına karşıyız diye bir şey yok. Ama siz hasta garantili yapıyorsunuz. Böyle bir şey olamaz.
Ekrem İmamoğlu, şeytan kovalamaktan namaza vakit bulamıyor. Bütün dikkat İstanbul Belediyesi'nin üzerinde. Ne travmaymış atlatılamadı gitti. Ne zormuş. Azıcık nefes almaya fırsat tanısın onların büyükleri. Kafayı kaldırdığında çekiç vuruluyor.
"YENİ CAMİİ'DE DİLENİP SULTAN AHMET'TE SADAKA DAĞITMAK GİBİ BİR ŞEY"
Elele verilmeliydi. Yardım istemesine itiraz edemem iktidarın. Fakat böyle zorlu zamanlarda vatandaş devletini yanında görmek ister.Vatandaş iktidar olarak değil devlet olarak görmek ister. Tayyip Bey bugün Cumhurbaşkanıdır yarın başkası gelir. Ama Türkiye Cumhuriyeti devletine onu yöneten iktidarın sebebiyle bir güvensizlik yaratıldığı zaman bu yanlıştır. İnsanlar şimdi ABD'ye yardım, İspanya'ya, İtalya'ya yardım gönderiyoruz. Onlar daha ortalama olduğu için İtalya'nın fert başına 35 bin dolar geliri var. Biz yardım gönderdik. İyi bir şey de bu Yeni Camii'de dilenip Sultanahmet'te sadaka dağıtmak gibi bir şey. Maske veremiyorsunuz, eczanelerde maske yok. Bana geldi, eşime gelmedi. Oğluma gelmedi. Böyle bir durum.
"YARDIM ETTİĞİMİZ ÜLKELER VATANDAŞINA IBAN VERMEDİ"
Şimdi maske veremiyorsunuz. Eczanelerde maske falan yok. Eşime gelmedi bana geldi. Vatandaşınızı maskeye boğamamışsanız şimdi maske yardımı yapıyorsunuz dış ülkeye. Türkiye'nin PR'ı olarak düşünüyorsanız ona bir şey demeyeceğim. Dışişleri Bakanı şöyle bir beyanda bulundu: Kendi ihtiyacımız var ama biz o kadar yüce gönüllüyüz ki başkalarına yardım yapıyoruz. Yardım edilir ama yardım ettiğimiz ülkeler vatandaşına IBAN vermedi. Onlar vatandaşının IBAN numarasını istedi.
Bir paket açıklandı, içinde yardım yok. 3-4 milyar nakit yardımı var diğeri borçlandırmak üzere. Küçük esnafa kredi gelmiyor, takip ediyorum. Para basıldı, nereye gitti? Belli değil. Silinen vergi borçlarını biliyoruz yakın tarihte.
"TÜRK MİLLİYETÇİLERİ AÇISINDAN ATATÜRK VE CUMHURİYET HASSAS BİR NOKTADIR"
Sayın Erdoğan ve arkadaşları yerine getirmediler.Belki işlerine öyle geldi. Bu konuda net tutumlarının ne olduğunu seçmen açısından anlatmaları gerekiyor. Pekçok siyasetçi, yani MHP mensubu siyasetçinin de tweetlerin de bundan sosyal medyadan sonra yayınlandı. Onlar da Atatürk'ten bahsetmedi. Türk milliyetçileri açısından Atatürk ve Cumhuriyet çok hassas bir noktadır. Ona da şaşırdığımı ifade etmeliyim. Sayın Babacan ve sayın Davutoğlu bu konuda ne düşündüklerini söylemelidirler.