AKP’nin yolsuzluk ve bölücülükle imtihanı
2002 yılında iktidara gelince doksan yıldır iktidar açlığı çeken ve kendilerini dışlanmış olarak gören AKP taraftarları bunu fırsat olarak gördüler. İktidar, mülkiyet, meşruiyet ve itibar açlığı çeken kitleler, AKP ile birlikte adeta devlette iş başı yaptılar. Sonsuz bir iştahla makamların, ihalelerin ve kamu mülklerinin üzerine abandılar.
AKP’yi tek başına iktidar olmaktan alıkoyan, uygulanan ganimet ekonomisi ve bölücülüğe çözüm süreciyle tanınan imtiyazlar olmuştur. AKP’yi bitiren açgözlülük, görmemişlik, lüks, israf ve ne oldum deliliğidir.
Bürokrasiye ve ülkenin doksan yıllık birikimlerine el koymak AKP’nin ekonomi politiği olmuştur. Özelleştirme, AKP’nin lügatinde kamunun mallarını taraftarların üstüne geçirmek şeklinde anlaşılmıştır. AKP’nin yaptığı ihale, imar düzenlemeleri, kiralama, satın alma, satma olarak özetlenecek rant ekonomisi, öncelikle yandaşlara zenginlik ve mülk kazandırmak amacına hizmet etmiştir.
Doğrusunu söylemek gerekirse, AKP’nin yandaşlarına dayalı olarak uyguladığı ekonomi politik olağanüstü başarılı olmuştur. Bugün Türkiye’de bir AKP bürokrasisi, AKP burjuvası, AKP sosyetesi, AKP medyası, AKP TRT’si, AKP STK’sı, AKP TÜRGEV’i, hatta AKP mafyası varsa bu iktidarca uygulanan ekonomi politiğin başarısıdır.
Gerçekten insanlar seçimlerde iradelerini ortaya koyarken işin mal, mülk, rant ve ihale konusu üzerinde fazla durmamıştır. Bu tür yolsuzlukları süregelen rutin uygulamalar olarak görmüşlerdir. AKP’nin kurmayları yolsuzluk iddialarının partilerine “sinek ısırığı” kadar etkisinin olmadığını söylerken bu toleransa dikkati çekmişlerdi.
Ancak halk, Suriye’de ve Güneydoğu’da AKP’nin takındığı tavrı Türk kültürünün, tarihinin ve devletinin ayağa düşürülmesi olarak görmüş ve bunu kabul etmemiştir. Diğer yandan halk, çözüm süreci bağlamında yaşananların AKP’nin farkında olduğunun da farkına varmıştır. İşin rengi ondan sonra değişmiştir.
Nitekim Bülent Arınç, PKK’nın ne yaptığının farkında olduklarını itiraf etmiştir. Arınç, PKK’nın çözüm sürecini güçlenmek ve silahlanmak için kullandığını söyleyerek “Her şeyden haberimiz vardı, çözülecek diye ümitle bekledik” demiştir. Halk, Türkiye’nin başında AKP diye, terör örgütünün ne yaptığını ya da yapmak istediğini bilen ve buna rağmen tedbir almak bir yana bu örgütten ümit bekleyen bir iktidar bulunduğunu anlamıştır.
Arınç, “Terör örgütü eylem yapmadıkça biz de operasyon yapmayacağız düşüncesindeydik. Halk da, ’Bunlar silahlarıyla her gün köylerde ama siz bunlara bir şey yapmıyorsunuz. Üzerinde silah olan PKK’lı teröristler karakolun önünden geçiyorlar... Asker de onlara hiçbir şey yapmıyordu.’Durum biraz böyleydi “ diyor.
Doğrudur. Durum tam da Arınç’ın dediği gibidir. AKP olanın bitenin farkında olarak tabir yerindeyse taammüden devletin varlığına kast edilmesine göz yummuştur. Çözüm süreci afyonunu içenler devletin bölgede güvenliği ve düzeni kaybetmesine neden olmuşlardır.
Diğer yandan terör kurumsallaşıp devletleşiyorken AKP yetkilileri başka işlerle meşguldüler. Tam da bu sıralarda onlar, ayakkabı kutuları, çikolata paketleri, elbise askılıklarıyla meşgullerdi. Birden bire yolsuzluk ve rüşvet görüntüleri vatandaşların gözlerinin içine sokulmuştu. Tek başına diz çökme süreci ya da tek başına yolsuzluk AKP’nin tek başına iktidarını etkileyemezdi. Hem yolsuzluk hem de bölücülük birlikte gerçekleşince halkta ciddi tepki oluşmuştur.
Özellikle Türkiye üzerinde PKK’nın her istediği oyunu oynamasına AKP’nin -” çözüm süreci “ bağlamında- izin vermesi insanların onurlarına dokunmuştur. Diyarbakır-Bingöl kara yolunu 26 gün süreyle kesen teröristleri sadece seyreden bir AKP zihniyetini millet kaldıramamıştır. 6/7 Ekim’de sokakları savaş alanına çeviren terör odaklarına karşı AKP iktidarının neredeyse kılını dahi kıpırdatmamasını halk kabullenememiştir.
Türk halkı 7 Haziran’da AKP’ye yolsuzluk ve bölücülükle olan imtihanını kaybettiğini, tek başına ülkeyi artık yönetemeyeceğini söylemiştir!