Gelişmelerin arka planını, hızını ve istikametini tayin muhatabına stratejik üstünlük sağlar. Basiret ve feraset stratejik öngörünün şartları arasındadır. Eskiler bunu “Göz o ki dağın arkasını göre; akıl o ki başa geleni bile” sözü ile anlatmışlardır. Dağın (olayların) arkasını görmek bir yana burnunun ucunu dahi göremeyen yöneticiler, milletler için en büyük risktir.
AKP iktidarının stratejik körlüğü Türkiye’yi içeride ve dışarıda büyük risklerle karşı karşıya bırakmıştır. Türkiye on iki yıldır tam anlamıyla stratejik kör bir iktidar tarafından yönetilmektedir. Devletin içine yönelik örgütlenmeyi ‘Saflığımıza verin...Güvendik aldatıldık...’ türünden söylemlerle açıklamaları iktidarın stratejik körlüğünün itirafıdır.
AKP’nin dış politikasında stratejik körlük tavan yapmıştır. “Komşularla sıfır sorun” diyerek işe başlayıp bütün komşuları sorun haline getiren bir iktidarla Türkiye karşı karşıyadır. Bu politikaların sonucu olarak Türkiye’nin bugün Suriye, İsrail ve Mısır’la diplomatik ilişkisi yoktur.
Davutoğlu’nun ‘Ortadoğu bizden sorulur’ edalı dış politikası, Ortadoğu’nun çöllerine saplanmış, kalmıştır. Bu politika Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapmaktan Türkiye’yi Suriye ile savaş durumuna sokmuştur. Bu Libya lideri Kaddafi’nin elinden önce “insan hakları ödülü” alan, ardından da Kaddafi’nin kellesinin alınmasına katkı yapmış bir politikadır.
Kaldı ki Davutoğlu her şeyden ve her yerden çok Suriye’nin içiyle, iç ilişkileriyle ve Esat’a karşı guruplarla ileri düzeyde meşgul olmuştur. Özgür Suriye Ordusunu teçhiz etmeyi ve örgütlemeyle yakından ilgilenmiştir. Buna rağmen IŞİD gerçeğini kavrayamamıştır. IŞİD’den daha önce davranarak Musul Konsolosluğunu boşaltamamıştır. Elliye yakın konsolosluk personeli, Davutoğlunun basiretsizliği ve stratejik körlüğü yüzünden IŞİD’in eline rehin düşmüştür.
AKP’nin dış politikada yanıldığı, olanı biteni yanlış anladığı ve bütün beklentilerinin de yanlış çıktığı bir vakıadır. Tarih, AKP iktidarının stratejik körlüğünü kayıt altına almıştır. AKP’nin düzenlediği “Suriye’nin dostları” toplantıları, ÖSO adı altında korunan radikal/barbar unsurlara yaptığı yardımlar Türkiye’nin başına eninde sonunda belaya sokacaktır.
Bunlardan IŞİD, El Nusra vb örgütler bu aşamadan sonra -Suriye ve Irak için değil- Türkiye için büyük tehdit haline gelmiştir. AKP iktidarı stratejik körlüğü nedeniyle tehdidin büyüklüğünün farkında değildir. IŞİD, Türkiye’den ciddi miktarda insan kaynağı devşirmektedir. Son zamanlarda “Suriye/Irak hattında bir Müslüman devletimiz var. Halifemiz var. Orada Müslümanca yaşamak istiyorum” diyerek bölgeye giden çok sayıda Türkiye yurttaşı var.
IŞİD örgütünün ramazan sürecinde yalnızca İstanbul’da üç bin ile beş bin kişilik iftar yemekleri düzenlediğine yönelik haberler geliyor. Anadolu’nun bir çok yöresine Suriye’deki çarpışmalarda ölen Türk yurttaşlarının cenazeleri geliyor. Vatandaşlar, TBMM’ye gelerek çocuklarının IŞİD’e katılmak için evden kaçtıklarını ve Suriye’ye gittiklerini söyleyip yardım dilenmektedirler. Türkiye, IŞİD’in insan pazarı haline gelmiştir.
Diğer yandan Irak ve Suriye’de katliam yapan IŞİD’in İstanbul’daki taraftarları Ramazan bayramı sonrası cihat çağrısı yaptığı basına düşen haberler arasındadır.
Haber sitelerinde IŞİD’in ‘bayramlaşma’ töreninde eli kanlı terör örgütünün lideri Bağdadi’den övgü dolu sözlerden bahsedildiği söyleniyor. İstanbul Ömerli’deki bir piknik alanında çekildiği ifade edilen görüntülerde Müslümanlara cihad çağrıları yapılıyor.
Durum vahimdir. IŞİD bir anda uyumaya bıraktığı hücrelerini Türkiye’de harekete geçirebilir. IŞİD’in Irak ve Suriye’de elde ettiği kaynaklar ve sağladığı motivasyon bir anda işi büyütmesine ve yönünü Türkiye’ye çevirmesine sebep olabilir. IŞİD, Türkiye’de harekete geçtiğinde de yeteri kadar destek, mühimmat ve elaman bulabilecektir. Çok yakın bir zamanda IŞİD’nin Türkiye hücreleri harekete geçecektir. Konsolosluk baskınında olduğu gibi AKP yine IŞİD baskınlarına hazırlıksız yakalanacaktır. Bizden söylemesi...
