HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, hükümetin kendilerine özerklik konusunda sözler verdiğini açıklayarak, 'Yerinden yönetim anlayışıyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması için gerek İmralı'da gerekse de hükümet ile yaptığımız görüşmelerde son derece önemli tartışmalar yürütüldü', diyor. Hatta Bakan Efkan Ala ile hükümet yetkilileri, 2004'te Meclis'ten geçen Kamu Yönetimi Reformu Temel Kanunu referans olarak göstererek, AKP hükümetinin onun çok daha ötesinde yasal düzenleme hazırlığı içinde olduğunu söylüyor.
Baluken'in sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla özerklik konusunda AKP iktidarı çözüm sürecindeki ikircikli tavırla bölücüleri cesaretlendirmiş. Kırmızı çizgisi olmayan bir siyaset izlediğini her fırsatta dile getiren AKP yetkilileri terör örgütüne böylece büyük umutlar vermiştir. PKK, DTP-HDP ve diğer bölücü mihraklar AKP yönetiminde Türkiye'yi üzerinde her türlü tasarrufun yapılabilecekleri bir kadavra olarak görmeye başlamışlardır. Bugün yaşananlar dünden miras kalan bu stratejinin ürünüdür.
AKP'nin Oslo'da özerklik konusundaki tavrı!
Oslo'da MİT yetkilileri ile bölücü örgüt mensupları arasında yapılan görüşmeler sırasında Hakan Fidan şunları söyler: "Her sene on bin öğretmen alınır. Adam dört sene beş sene duruyor batıya gitmek istiyor... İktidar beş sene önce dedi ki biz dedi yerel yönetimler yasasını geçiriyoruz belli şeylerin mahalli teşkilatlarını kaldırıyoruz... İlk önce valiliklere uzun vadede belediyelere gidecek... Biz bunu yapamadık cumhurbaşkanı Sezer iki defa geri çevirdi."
Nitekim AKP'nin yerel yönetimler çalışma komisyonuna hazırlattığı ve önceliği kamuoyunu hazırlanmasına veren paketteki öneriler arasında, doktor ve öğretmenlerin yerel yönetimin ataması, vergi-harç yetkisi, her ilin sadece tek bir belediye başkanı olması vardı.
Öneriler arasında İl düzeyinde doğrudan seçilen, tek bir yerel meclis var. Tek bir belediye başkanı ve vali öngörülüyordu.
Özerklik konusunda ABD de devrede!
"Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi" adı altında çözüm sürecinde yürütülen proje de gerçekte bir Türkiye ya da AKP projesi değildir. Bu proje Atlantik Konseyi'nin raporunu kaleme alan David L. Philips'in projesidir. Philips henüz "Kürt açılımı"nın adı dahi bilinmiyorken AKP'ye şu önerileri getirmişti: "Türkiye'de Özerk Kürt Bölgesi" kurulması için yasaları ve Anayasa'yı değiştiriniz. Bölünme havası vermemek için, bunu yerinden yönetim, yerel yönetimlerin güçlenmesi adı altında yapınız!"
Gerçekte özerklik projesinin sahibi ABD'dir.
İmralı tutanaklarında özerklik!
Sızan İmralı tutanaklarında özerklik konusunda Öcalan şunları söylüyor: Özerklik konusunda da "Kürtler kendilerini yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır. İleride olabilir" diyerek "AB Yerel Yönetim Özerklik Şartı'na şerh kaldırılırsa mesele önemli ölçüde çözülür" demektedir.
Öcalan, sözde "kültürel ve fiziki soykırıma uğrayan" halkı için "öz savunma birliği" oluşturulmasını istiyor. DTK da Öcalan'ın ortaya koyduğu "demokratik özerklik" kapsamında "öz savunma birliği"ni gerçekleştirmek için Doğu ve Güneydoğu'da sosyal, siyasal ve güvenlik alanında örgütlenmeye gidiyor. DTK sözüm ona "Halkın kendi güvenliğini oluşturması"nı benimsiyor. YDG-H adlı terör grupları böyle teşekkül ettirildi. Bu gelişmeye karşın AKP hükümeti PKK'nın kent birlikleri oluşturmasını yalnızca seyretmiştir. Kentler silahlarla doldurulurken de sürece zarar gelir diye olan biten görmezlikten gelinmiştir.
Çözüm sürecinde dağa, taşa her yana "Öcalan'a özgürlük, Kürtlere statü" sloganı bunun için yazıldı. Zira "Demokratik toplum, demokratik cumhuriyet, demokratik özerklik, demokratik çözüm" kavramları Öcalan'a aittir. AKP'de özerklik sloganları atılır, statü talepleri dile getirilirken Öcalan'la görüşmeler devam ediyordu.
YDG-H teşkilatlanırken seyredenler. Kentler patlayıcılarla doldurulurken gereğini yapmayanlar, silahlar ateşlenince harekete geçmek zorunda kalmışlardır. Bugün özerklik ilan edenler bunu AKP'den aldıkları cesaretle yapmışlardır. AKP'nin büyüttüğü karga Türkiye'yi gagalıyor!
