AKP'de kesin ayrışma!
Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu, madem tavır aldılar; devam ettirmeleri gerekir. Daha ötesine gitmeleri, Ak Parti'de kanunsuzluk karşısında içleri kan ağlayanlara, "Hak yerini bulması için oyunuzu kullanmalısınız!" demeleri gerekmez mi?
Bakmayın siz R. T. Erdoğan, mağduriyet, karizma falan onu liderliğe taşıdı demelerine... Hiç kimse tek başına bir yere gelmiyor. Burada önce de yazdım... Abdullah Gül, R. T. Erdoğan'a kapı açmıştır. Yenilikçilerin önünde yürümüş, Refah Partisi'nin 1998'de kapatılması üzerine yerine kurulan Fazilet Partisi'nin 2000'de yapılan 1. Olağan Kongresi'nde genel başkanlık için Recai Kutan 633 oy çıkarken, A. Gül'e, 521 oy çıkmış ve yeni parti kuracaklara umut olmuştu. Hatırlatayım: O kongrede asıl büyük yarayı, Recai Kutan'ı sahaya süren Necmettin Erbakan almıştır.
Bülent Arınç, 2000 yılındaki kongreden sonra aynen şunları söylemişti: ''Bu bizim hareketimizin delege bazında kabul gördüğünü gösteriyor. Bugün iyi bir başlangıçtır, bir son değil.''
Öyle de oldu. Bir yıl sonra Ak Parti'yi kurdular.
Bülent Arınç, biraz da oğlunun Ak Parti'den milletvekili yapılmasından olacak, yeni parti/partiler kurulacağı söylentisi karşısında R. T. Erdoğan için liderimiz dese de, ikazda bulunmaktan geri durmuyor:
"Aile reisi ailesinden, belediye başkanı belediyesinden, Cumhurbaşkanı da madem bütün milletin birliğini temsil ediyor, bir taraftan da AK Parti'nin Genel Başkanı, hem milletin birliğini temsil edecek, ona zillet, buna illet demeyecek, hem de partisini ayakta tutacak. Bir Davutoğlu kolay yetişmiyor, bir Ali Babacan kolay yetişmiyor, bir Abdullah Bey kolay yetişmiyor. Bunlar bizim insanımız, bunları bir arada tutmamız lazım. Gene liderlik sende olsun, ama şu partinin ayrılıklara tahammülü yok."
Bunları özellikle yazıyorum yine... A. Gül ve A. Davutoğlu, İstanbul seçiminde hakkın yenilmesine karşı net tavır koydukları için, yoldaşlıktan girip davadan çıkacaklar, baktılar geri adım yok, olmadık iftiralarla haklarında şüphe uyandırmaya çalışacaklardır.
A. Gül'ün aşırı ihtiyatı bıktırıcı ama son noktada tavrını da net ortaya koyuyor.
A. Davutoğlu cephesi de Yeni Hareketlerini gergef gibi sabırla örüyor.
Bir veya iki parti çıkacak. İki parti çıkarsa, uzlaşmak mecburiyetindeler.
A. Davutoğlu Saray'a çok kırgın. Manifestosunda kendisi, "AK Parti'nin 2. Genel Başkanı ve ülkemizin halk tarafından seçilmiş son Başbakanı" olarak tavsif ediyor. "Halk tarafından seçilmiş başbakanım." demesi anlamlı. Çünkü, seçen halk görevden indirmedi, rızası olmadığı hâlde R. T. Erdoğan indirdi.
A. Gül'ün Cumhurbaşkanlığından ayrılınca partisine döneceğini açıklamasından bir saat sonra genel kongrenin, genel başkanlığa aday olur endişesiyle bir gün önceye çekilmesi A. Gül ve çevresini kırmıştır. Hanımının "intifada"dan (ayaklanmadan) bahsetmesi boşuna değildir.
Ak Parti, dün yazdığım gibi miadını doldurdu, yavaş da olsa tükenecek...
Vicdanları yaralayan İstanbul'da belediye başkanlığının yenilenmesi, Saray ve çevresini çok zora sokmuştur. Belki "bir yol"la başkanlığı alacaklar, belki açık ara kaybedeceklerdir. Her iki vaziyete de Ak Parti'nin bileti kesilmiş demektir.