AKP'de hızlı kopuş
Ak Parti içinde kavga kızışıyor. Abdullah Gül'ün ve Ahmet Davutoğlu'nun birer gün arayla peş peşe açıklamaları, Türkiye'den çok uzakta, Japonya'da bulunan R. T. Erdoğan'ın canını fena hâlde sıkmış olmalı. A. Gül ve A. Davutoğlu öyle konuştular ki, hedef doğrudan kendisi.
Gül de Davutoğlu da öyle yabana atılacak, Ak Parti'nin yılmaz savunucularının saldırılarıyla sindirilecek isimler değiller. İkisi de bu partinin temel direkleri idiler. Şimdi, ayrı ayrı parti kuruyorlar.
Abdullah Gül, asıl AKP'nin önünü açan isim. 2000 yılında, Fazilet Parti'nin kongresinde görünürde Recai Kutan, perde arkasında Erbakan karşısında 633-521 gibi beklenmedik az bir oy farkıyla genel başkanlığı kaybedişi, Ak Parti'nin kurulmasının önünü açmıştır. Ve daha ötesi Ak Parti içinden çıkan cumhurbaşkanı... Cumhurbaşkanlığından sonra partiye gelir, genel başkan olur korkusuyla, Gül'ün vazifesinin resmen tamamlanmasından bir gün önce kongreye gittiler. Bu tavır, partisine bu kadar emek vermiş, R. T. Erdoğan'ın önünü açmış bir şahsiyete karşı menfi tavrı gösterir mi, göstermez mi?
Saadet Partisi'nin üç gün önce düzenlediği G-8'in kuruluşunun 22. yıldönümü toplantısına katılan Abdullah Gül, genel başkanlık yarışında karşı karşıya olduğu Recai Kutan'ın elini tutarak salona girdi.
Kim ne derse desin Abdullah Gül'ün "otorite" üzerine sözleri, R. T. Erdoğan'a idi. Herkes böyle anladı. Ne demişti: "Mutlak yönetimlerde mutlak hâkim olan mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir; mutlak hâkimiyet sadece Allah'a mahsustur."
Daha ne demişti: "Kendi ülkelerimizin sağlamlığı da muhakkak ki huzur, mutluluk ve ekonomik refahtan geçiyor. Bunun yolu da medenî bir şekilde demokrasi ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakları meselelerinin halledilmesi ile açık-şeffaf rekabet ortamlarının oluşturulmasından geçiyor."
Abdullah Gül, lafın gideceği adresi daha nasıl tarif etsin.
Gül konuşunca, Davutoğlu hemen atılıyor ve daha ileri sözler ediyor. 1 Kasım 2015 genel seçimi onun riyasetinde kazanıldığı hâlde hem parti genel başkanlığından, hem de başbakanlıktan alınmış, refüze edilmişti. Önceki gün, Elazığ Gönül Dostları Buluşması'nda hedefi açık gösterdi:
"-1 Kasım 2015'te biz Türkiye'de yüzde 49,5 oy aldık. Şimdi Cumhur İttifakı olarak yüzde 44 oy aldılar. Yüzde 8 ile 10 oy oranında MHP'ninse, AKP'nin oy oranı yüzde 34'lere çekilmiştir.
-Bir seçimde beka kaygısından bahsedip bu şekilde düşünmeyen herkesi terörist olarak itham ettikten sonra diğer seçimde İmralı'ya başvurmak milletin vicdanından kopuştur.
-Adalet öylesine örselendi ki insanların hukuk sistemine güvenini sarsıyorlar.
-Cumhurbaşkanı makamıyla genel başkanlık makamının birleştirilmesi hem cumhurbaşkanlığına hem de AK Parti'nin kurumsallaşmasına zarar vermiştir.
-FETÖ ile mücadele derken sıradan bir memura ceza verip FETÖ'nün üst düzey yöneticilerinin kardeşlerini devletin zirve yerlerinde görevlere getirirseniz halk adalete inanmaz.
-Devlet işleriyle aile yapısı kesinlikle ayrılmalıdır. Birinci dereceden akraba olmamalıdır.
-Şeffaflık, siyaset yasası derhal çıkarılmalıdır."
R. E. Erdoğan'ı köşeye sıkıştıracak sözler. Görmedim, duymadım diyemez!