AKP eski Milletvekili Mehmet Metiner, 15 Temmuz gecesi İstanbul’a dönemin Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’la birlikte geldiğini ancak Kaynak’ın İstanbul’a ayak basar basmaz sırra kadem bastığını açıklamıştı.
Metiner, Star'daki bugünkü yazısında iktidardan gelen “Başkalarına malzeme veriyorsun” tepkileri üzerine bugünkü köşesinde adeta isyan etti.
“O gece güvenli evlere ve mahzenlere sığınan, Reis’i yalnız bırakan, tatlı canının derdine düşenleri Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiğimiz gibi eleştirmeyecek miyiz?” diyen Metiner, 17-25 Aralık sürecinde FETÖ’den yana tavır alan bazı AKP’lilerin ödüllendirildiğini de hatırlatarak, “Reis’e cübbesini göstererek tehditler savuran birini unutacak mıyız? Ne unutması, ödüllendirmezsek olur mu? Adamın 'Özgül ağırlığı' var" diyerek, Bülent Arınç’ı işaret etti.
Mehmet Metiner’in yazısının dikkat çeken bölümleri şöyle:
“Merak ediyorum:
15 Temmuz hassasiyeti nedir?
“Unutmayacağız/unutturmayacağız!” lafları ne anlam ifade ediyor?
15 Temmuz’u her yıl resmen anmak mıdır unutmamak/unutturmamak?
Neyi unutmayacağız/unutturmayacağız peki?
FETÖ’cü ihaneti.
Onlarla işbirliği yapanları.
Bizi içimizden hançerleyenleri.
FETÖ’nün içimizdeki kriptolarını.
Dersaneler sürecinde Reis’in karşısına dikilip FETÖ’yü savunanları, onlara siyasi şemsiye sağlayanları unutacak mıyız?
17/25 Aralık sürecinde FETÖ ile canhıraş bir mücadeleye koyulduğumuzda “Babamızın oğlu olsa yolsuzluk yapanların kolunu keseriz!” diyerek FETÖ operasyonuna arka çıkan eski genel başkanımızı, başbakanımızı bazı yardımcılarını ve bakanlarımızı unutacak mıyız?
17/25 Aralık sürecinde televizyonlara çıkıp Reis’i savunmaktan korkan o siyasi aktörleri unutacak mıyız?
Reis’e cübbesini göstererek tehditler savuran birini unutacak mıyız?
Ne unutması, ödüllendirmezsek olur mu?
Adamın “Özgül ağırlığı” var.
Sen, ben, ötekisi kim ki?
Sahi neyi unutmayacağız/unutturmayacağız?
Bunları hatırlattığımızda artık rahatsızlık duyanlar neyi unutturmayacaklar bize doğrusu merak ediyorum.
Ayrılanlar hain bir tek öyle mi?
Peki hala içimizde yarın sırtımızdan vuracak kimse kalmadı mı?
Sınanmamış sadakat, sadakat değildir.
Güç ilişkileri ve iktidar nimetleri dolayısıyla boyun eğenlerin sadakatine inanılırsa daha çok ihanete uğrarız.
Demeyelim mi bunları?
Birilerinin keyfi bozuluyor.
Bir de utanmadan kalkıp bizi “Başkalarına malzeme vermek”le suçluyorlar!
Asıl onlara dikkat etmek lazım.
Hep koltuklarla ve makamlarla sınanmış sadakate sadakat denmez.
Bazen o koltukları almak lazım…”
“…15 Temmuz’da ölümle sınandık.
Reis’in sağ inip inmeyeceği belli değildi.
Kaç kişi vardı?
Milletin sıfatsız-rütbesiz yiğit evlatlarının dışında anlı-şanlı kaç kişi vardı?
Daha önce Reis’in yanında poz vermek için ta Fizan’dan kalkıp gelen o anlı-şanlı zevattan kaç kişi vardı söyler misiniz?
Bunu söylemeyecek miyiz?…”
“…O gece güvenli evlere ve mahzenlere sığınan, Reis’i yalnız bırakan, tatlı canının derdine düşenleri Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiğimiz gibi eleştirmeyecek miyiz?
Neyi unutturmayacağız Allah aşkına!
Bırakın içimizdeki o birilerini eleştirmeyi kalkıp bir de ödüllendirdiğimizde artık Kılıçdaroğlu’na laf söyleme hakkımız zail olmaz mı?
Ah ki ne ah!
15 Temmuz akşamı birlikte İstanbul’a indiğimiz dönemin Başbakan yardımcısının o gece sırra kadem bastığını söyledim diye birileri rahatsızlık duyuyorsa o vakit 15 Temmuz edebiyatı yapmayacak, ikide bir Kılıçdaroğlu eleştirisi yapmayacak!
Ne yani üstüne üstlük Ziraat Bankası yönetim kurulu üyeliğiyle ödüllendiriliyorsa kimse kusura bakmasın o gece kefeniyle meydanda bulunan biri olarak benim de eleştiri hakkım doğar…”