AKP yönetimi Galyalı mı?
AKP, Türk milletinden aldığı yetkiyi, “yüce Türk milleti” önünde yemin ederek meşrulaştırdı ve icraatına başladı. Egemenlik kullanma yetkisini “Türk milleti”nden alan AKP, işe Türk milletini inkârla başladı. Milli bayramları, folklorik ve törensel bir boyuta indirgeyecek düzenlemeler yaptı. “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü kazıttı. T.C.’yi tabelalardan indirdi. “Türk milleti” kavramını anayasadan çıkarmaya tam teşebbüs etti. Türk vatandaşlığı kavramını değiştirmeye kalktı. Gençliğe Hitabe’yi ayet değil diyerek tartışmaya açtı. Son marifet olarak da “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” andını okullarda yasakladı. Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiirini de sansürledi.
Gözü dönmüş boğanın kırmızı şal karşısındaki tavrı ne ise AKP’nin de “Türk” kavramı karşısındaki tavrı o hale geldi. Nerede Türk’ü, Türklüğü ve Atatürk’ü çağrıştıran bir kavram varsa, AKP iktidarının ona saldırması bundandır.
Tayyip Erdoğan, konuşurken zorunlu olarak “Mustafa Kemal” diyor ama Atatürk diyemiyor. Milletimiz diyor ama “Türk Milleti” demiyor. Aslında iyi de ediyor. Böylece ne yapmak istediğini açıkça ortaya koymuş oluyor!
AKP zihniyeti bakımından bu çok da yadırganacak bir durum değildir. Çünkü AKP’liler kültürden daha çok ekonomiyle ilgileniyorlar. İhale, özelleştirme, istimlak, şirket, rant kavramları her kesimden daha çok AKP’yi ilgilendiriyor. Nitekim eski bir AKP milletvekili “Türk’lüğümden hiçbir fayda görmedim” demiş. O, demek istiyor ki, Türk’lük fayda sağlamıyor, karın doyurmuyor, ekonomik değeri yok. Türk’lüğe saldırmak ise aksine statü sağlıyor, imkan yaratıyor ve iktidarın önünü açıyor.
Bu yaklaşım biçimini yabana atmamak gerekir, çünkü bugün aslen “Kürt” olmadığı halde “Kürtçülük” yapanlar var. Televizyonlarda bebek katili Öcalan’ı yere göğe sığdıramayanlar var. Çünkü “Kürtçülük” , bölücülük, fayda sağlayan, itibar kazandıran ve statü sağlayan bir kavrama dönüşmüş durumdadır. Bölücüyü, bölücülüğü, bölgeciliği savunmak televizyon ve gazete köşelerinde bol sıfırlı ücretlerle köşeye tutunmak anlamına gelmektedir.
AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine büyük bir cüretle saldırması sahip olduğu ekonomik güçten kaynaklanmaktadır.
Tek millet üzerine inşa edilmiş bir devleti, çok milletli bir devlete çevirecek icraatları ancak Türk milletine diz çöktürmüş yabancı bir güç yapabilir. Cumhuriyetin milletleştirme ve bütünleştirme projesini etnik/mezhep bağlamında ayrıştırmak herhangi bir Türk hükümetinin yapacağı bir şey değildir.
AKP’nin yaptıklarını, ancak bir işgal hükümeti yapabilir.
AKP’nin, Türk milletinin çocuklarına “Türk’üm” demeyi yasaklaması kendisini hikmet-i hükümet olarak görmesinden kaynaklanmaktadır.
AKP’liler kendilerini Romalıları dize getiren Galyalı komutana benzetiyorlar. Bilmeyenler için söyleyelim; Galyalılar tarihte Keltler olarak bilinir. İşte bu Kelt’ler M.Ö. 4. Yüzyılda, Roma’yı kuşatmışlardı. Yedi aylık direnişten sonra, tükenen Romalılara Kelt’lerin başbuğu belli ağırlıkta altın verirlerse kuşatmayı kaldıracağını bildirir. Ancak altınlar tartılırken Keltler hile yaparlar. Kaçmayıp kentte kalan 80 Romalı senatör bu hileye karşı çıkınca, Keltlerin başbuğu, ağır kılıcını terazinin öbür kefesine koyarak haykırır: “Vaevicts”. Yani “zavallı yenikler!”.’
AKP’nin kudret elitleri kendilerini zafer kazanmış Galyalılar gibi görebilir. Ancak Türk Milleti’ni hafife almaları felaketlerinin en büyüğü olacaktır. AKP’nin içinde de evlatlarına “Türk’üm” demeyi yasaklayan bir anlayışa evet demeyecek insanlar çıkacaktır.
Nitekim TBMM’de bir AKP milletvekiline “Bundan böyle hiçbir yerde hiçbir biçimde Türk’üm demeyeceksiniz! Bunu size yasaklıyorum. Kendinize Galyalı, İyonyalı hatta Bizanslı bile diyebilirsiniz ama ‘Türk’üm’demeyeceksiniz” dedim. Milletvekili arkadaş; “Hayır, ben Türk’üm ve kimse benim Türk’lüğümü yasaklayamaz” dedi.
Biz de “Peki o halde siz hangi hakla Türk Milletinin çocuklarına ‘Türk’üm’ demeyi yasaklıyorsunuz?” dedim.
AKP’nin pervasız Galyalıları sürprizlere hazır olmalıdır.