AKP ve Paralel Devlet
Türk Milleti, 2002 yılında yapılan seçimlerle birlikte kendi adına hükmetsin diye AKP hükümetine yetki vermiştir. Dahası Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetmesi için bu millet, AKP’ye üç dönem üst üste tek başına iktidar olma fırsatı da tanımıştır.
AKP iktidarı döneminde paralel devlet, KCK, eş başkan, başkan gibi onlarca kavram ortaya çıkmıştır.
Tek başına iktidar olan AKP onca güce, imkâna ve fırsata sahip olmasına karşın acziyet içinde olduğunu itiraf etmekte, güç odaklarından söz etmekte, birilerinin komplolarından yakınmakta ve mağdurluk edebiyatı yapmaktadır. Anlaşılıyor ki AKP, on iki yıldır iktidar olmuş ama gerçek anlamda muktedir olamamış, hükümet olmuş ama hükmedecek gücü kendinde bulamamıştır!
AKP’li yetkililerinin söylediklerine bakılırsa, Türkiye Cumhuriyeti devleti; paralel Kürt Devleti yapılanması (KCK), paralel cemaat/imam devlet yapılanması ve Kemalist devlete karşı AKP’nin paralel devlet yapılanması olmak üzere üç ayrı paralel iktidar alanına ayrılmıştır.
Erdoğan, paralel devlet yapılanmalarından yakınıyor ama gerçekte bizzat AKP’nin kendisi paralel devlettir.
Diğer yandan AKP, iktidarı devraldığında, milli ve üniter yapısı olan bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vardı. Gelinen aşamada Başbakan Erdoğan’ın ifadesiyle Türkiye paralel devlet taslaklarından geçilmez olmuştur.
İşin ilginç tarafı bütün bu yapılanmalar olup biterken AKP iktidardadır. Eğer gerçekten böyle bir paralel devlet yapılanması varsa, AKP iktidarı bugünlerde yakındığı bu paralel devlet yapılanmasını yapanların dün en yakın müttefikiydi. Seçimler ve Anayasa referandumunda AKP’nin bu yapılarla işbirliği yaptığı cümle âlemin malumudur. AKP adeta dün yardımcı olduğu, izin verdiği, görmezlikten geldiği ve göz yumduğu yapıları bugün düşman ilan etmiş bulunmaktadır.
Gerçek paralel devlet yapılanması olan KCK’nın paralel devlet taslağını Öcalan, İmralı’da yazmıştır. Paralel devlet sözleşmesini Öcalan’a İmralı’da yazdıranın da AKP’nin üst düzey yetkilileri olduğu, çeşitli platformlarda iddia edilmişti.
Sanki İmralı’daki teröristbaşını “halk önderi” seviyesine yükselterek Diyarbakır meydanında halkla, İmralı’da da devletle muhatap eden AKP değil de başkalarıdır. Sanki gerçek paralel Kürt devleti yapılanması olan KCK sözleşmesi, İmralı’da AKP’nin memurlarının gözetimi ve denetimi altında değil de başka bir yerde hazırlanmıştır.
AKP, birçok yasal ve anayasal düzenlemeyi Kandil ve İmralı’nın görüşleri çerçevesinde yapmakta bir sakınca görmemektedir. Güneydoğuda devlet otoritesi resmen olmasa da fiilen, görüntüde olmasa da gerçekte Kandil ve İmralı ile paylaşılmıştır! KCK paralel devletinin önünü AKP açmıştır.
Erdoğan, 17 Aralık’ta yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu dış mihraklara ve küresel güçlerin projelerinin aleti olan gayrimilli unsurlara bağlıyor. Hâlbuki milli görüş gömleğini çıkarttığını, milliyetçiliği ayaklar altına aldığını yüksek sesle dile getiren Tayyip Erdoğan’ın kendisidir.
Ayrıca Başbakan, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesinin Eş Başkanlığı görevini üstlenerek Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin küresel çıkarlar doğrultusunda yeniden dizayn politikasını da üstlenmiş birisidir. Bu arada Başbakan Erdoğan, İspanya Başbakanlarından Zapatero ile 2005 yılında Medeniyetler İttifakı projesini başlatanlardan da birisidir. Böyle bir zihniyetin gayrimillilikten, küresel güçlerin oyuncağı olmaktan şikâyet etmeye hakkı yoktur.
Sonuçta Başbakan Erdoğan’ın onbir yıllık iktidarında Türkiye’yi bütün bir devlet olarak yönetemediğini ve paralel devletçiklerin ortaya çıkmasına sebep olduğunu kendisi itiraf etmektedir. Devletin başında bulunanlar “paralel devlet var” diye bağırıp durmazlar, gereğini yaparlar. Paralel devletin varlığı devletin başındakilerin zaaf ve acziyetlerin kanıtıdır. AKP iktidarı, başında bulunduğu devlete karşı paralel devlet yapılanmaları oluşmasına isteyerek ya da istemeyerek izin vermekten suçludur. Bunun hesabını da eninde sonunda vermek zorunda kalacaktır.