AKP teferruattır!
Fırat’ın hezeyanlarından sonra “AKP artık kesin kapatılır” diyenler için biz, “AKP teferruattır” demeyi sürdürüyoruz.
Evet, AKP ve bütün partiler teferruattır.
“Darbe” de, “Demokrasi” ve “Laiklik” de teferruattır.
Ve Türkiye bir, “Teferruatlarda boğulan ülke” konumundadır. İşte biz onun için, “Gündemi çalınmış bir Türkiye’deyiz” diyoruz.
Konuştuğumuz konular Avrupa Birliği’nin, IMF’nin önümüze koyduğu konular. Kapıldığımız akıntılar, “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi” gibi, “Dinlerarası Diyalog” gibi, “Ilımlı İslâm” gibi akıntılar, yani cümlesi Haçlıların, cümlesi dün bu toprağın insanına Sevr’i dayatanların ve bugün “Küresel kapitalizm” denilen aralarında Türk’ün de bulunduğu, bütün mazlum milletlerin öğütüldüğü, ezildiği, horlandığı, talan edildiği projeler.
Peki, “Teferruat olmayan” ne?
Teferruat olmayan, bu milletin bu topraklarda binlerce yıllık kimliğiyle, varlık ve haysiyet içerisinde varlığını sürdürebilmesi.
İşi özü, aslı bu.
İşte Türk milletinin her gün her ortamda, okulda, kışlada, camide, evde, televizyonlarda, işyerlerinde, gazete sütunlarında konuşması gereken konu bu! Sen bunu yapmaz da Pentagon’da, Vatikan’da, İsrail’de hazırlanan projeleri Türkiye’nin gündemi haline getirirsen işte böyle teferruatta boğulursun.
Milli Mücadeleyi başaran kadrolar o zor şartlar altında kendi gündemlerini konuştular.
Oysa o gün dünyanın Türk milletine dayattığı gündem Sevr’di, Wilson Prensipleri’ydi, bugünkü Genişletilmiş Ortadoğu Projesi yahut Avrupa Birliği’nin o günkü versiyonu olan ’İngiliz yahut Amerikan hakimiyetini mi tercih edelim’projeleriydi. Allah (c.c.) cümlesinden razı olsun, o günün kadroları bu projelerin hiçbirine itibar etmedi, hiçbirini gündemlerine almadılar. Onlar Haçlının kriterleri yerine Amasya’da, Sivas’ta kendi kriterlerini belirlediler ve Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir araya gelip, “Gündemimiz ya istiklâl ya ölüm!” dediler!
Netice hepimizin malumu.
Bu her şartta böyledir.
Ne kadar zor, ne kadar çaresiz durumda olursanız olunuz, rotanız varsa hedefe varmak için rüzgârınızı bulursunuz, rotanız yoksa, başkalarının elinize verdiği harita ile yola çıkarsanız, varacağınız yer işte o başkalarının belirlediği yer olur!
Benzer bir hadise de İslâm’ın Medine günlerinde yaşanmıştır.
Müslümanlar açlık ve yoksulluk içerisindedir. Yoksulluk o kadar ağırdır ki Peygamberimiz dahil, ashab, açlıktan karınlarına taş bağlamakta, pek çoğu namaz kılarken açlıktan pat, pat yere düşmektedir. İşte böyle bir günde Medine’ye değişik yönlerden yedi adet ticaret kervanı gelir, Medine’de bolluk ve bereket fışkırmaya başlar. Ama onların bunları alacak parası yoktur ve kendi aralarında konuşmaya başlarlar. “Keşke şu kervanlar Müslümanların olsaydı” derler, İslâm için şöyle harcardık, böyle harcardık “ muhabbeti yaparlar.
Hicr suresinin 87 ve 88’inci ayetleri işte bu hadise üzerine inzal olunur.
Cenab-ı Allah, bu ayetleriyle Müslümanlara Medine’ye gelen yedi kervanın yerine, ” Tekrarlanan yediyi “ yani her namazda okuduğumuz Fatiha’yı verdiği uyarısını yapmakta ve yine Müslümanlara, kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde gözünüz kalmasın uyarısında bulunmaktadır.
Yani Allah, ” Siz kendi gündeminizle meşgul olun “ demektedir.
Allah’ın Resulü ve ashabı da öyle yaparlar.
Netice işte öylesine yokluk günlerinden sonra o kervanlar da, o kervanların arkasındaki Persler’den Yahudilere ve Bizans’a kadar bütün ülkeler de Müslümanlar karşısında boyun eğer ve İslâm kısa sürede tam bir milyon kilometrekarelik bir alana Hakk ve adaleti götürür; bu da yetmez, kendini Cebelitarık üzerinden İspanya’da bulur, Avrupa’da tam 800 yıl medeniyetin adresi olacak olan Endülüs’ün temellerini atar. Selçuklu ve Osmanlı’nın ve bugünkü Türkiye ile Asya içlerinde bayrak dalgalandıran Müslüman Türk cumhuriyetlerinin inşası başlar..
Bu, kendi gündemini idrak eden inananlara Allah’ın bir ikramıdır.