Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Evren Devrim ZELYUT
Evren Devrim ZELYUT

AKP seçim için bankaları feda ediyor!

Ekonomi 3 kesimin üstünde yer alır: Sanayi, bankalar ve hane halkı. AKP döneminde bu sacayakları ne olmuş bir bakalım:

1-Hane halkı: Kişi başına millî gelire bakarsanız hane halkı için korku filmi 2013 yılında başladı. O yılda kişi başına düşen millî gelir 12.582 doları gördükten sonra her yıl düşerek 9582 dolara kadar indi. O zaman şunu söylemek mümkün, hane halkının geliri azalıyor. Sadece bu olsa iyi… Aynı zamanda hane halkının satın aldığı mal ve hizmetlerin de fiyatı artıyor. Bu durum çift taraflı bir aşınmayı karşımıza getiriyor, bir yandan cüzdana giren para azalırken, çıkan para ise artıyor. Yaratılan büyük millî gelirden emekçilerin aldığı payın azalması son yıllarda parasal genişlemelerle yapay olarak yaratılan büyümenin de kaymağının AKP''li oligarklar tarafından yenildiğini bize ispat ediyor.

2-Sanayi: Türkiye''nin dünya ekonomisindeki payı da 2013 yılından itibaren gerilemeye başlamıştır. Dünya ekonomisi büyürken Türk ekonomisinin payı neden düşer? 2013 yılında aldığımız pay %1,24 iken 2022 yılında %0,67''ye düşeceği tahmin ediliyor. Bu durum 1980-1988 yılları arasındaki Türkiye ekonomisinden daha kötü bir performansı işaret ediyor. Zaten ilk 20 ekonomi kümesinden düşüş de bunun başka bir ispatıdır.

Yine aynı soruyu soralım, neden? Cevap basit. AKP yönetimi millî eğitim sistemini kendisine oy veren insanlar yetiştirsin diye tahrip etti. Fen, meslek liseleri yerine imam yetiştiren liseler kurdu. Bu durum Türk ekonomisine kalifiye teknik personel akışını baltaladı. Diğer taraftan üretim modeli olarak düşük teknoloji içeren mal üretimini seçti. Sırtını beton rantına dayadı. Eğitim sisteminden çıkan yetersiz işçileri bu yapı içinde düşük fiyatlara istihdam etti. Başta bu model bizim sanayicilerimizin de işine geldi. Hatta Suriyeli, Afgan işçilerle işçilik maliyetlerini daha da düşürerek büyük kârlar elde ettiler. Ama hem AKP, hem sanayicilerimiz bir konuyu fena halde ıskaladılar:

Düşük teknolojiye dayanan üretimlerinde girdiler dışarıdan geliyordu. Eğitim seviyesi ve teknoloji düşükse ilgili yarı mamul o ülkede üretilemez. Çünkü yarı mamul için milyar dolarlık sermaye içeren maddi alt yapı ve entelektüel sermaye birikimi şarttır, bu da dünya çapında ilk yüze girmiş üniversiteler ve onun altında yer alan kaliteli orta öğretim kurumları ile mümkündür.

Sonuç olarak yarı mamulde dışa olan bağ, kur sabitken bir sorun çıkarmamıştır. Ancak 2013 yılından sonra Amerikalılar bol doları geri çekmeye başlayınca kur artmış, beraberinde sanayimizin üretim maliyetleri yükselmiş ve enflasyon karşımıza çıkmıştır. Yüksek fiyatlı ürünlerin satışı zorlaştıkça sanayi şirketleri daha çok düşük faizli krediye bağlı hale gelmiştir. AKP bu amaçla KGF kredileri kullanarak enflasyon altında krediler vererek ekonomiyi paraya boğup, anlık büyüme başarıları yakalasa da, hazine ve rezerv sonunda sıfırı tüketmiştir. Çünkü enflasyon altında dağıtılan her kredinin Lira''yı değersiz kılarak dolara geçişi hızlandırdığı, bu geçisin de rezervlerle karşılandığını biliyoruz.

Sözü çok uzattım söylemek istediğim şu: AKP, Türk sanayisini kötürüm etmiştir. Rekabet gücü olmayan, verimlilikten habersiz, Ar-Ge nedir bilmeyen, bir tane dünya markası olmayan bir haldedir. Gelirleri azalmış, istihdam kapasiteleri genç nüfusu karşılamaktan uzak, dışa bağlı, dönmek için krediye muhtaç haldedirler. Bu yapının yeni hükümetle ivedilikle değiştirilmesi gereklidir.

3-Bankacılık: 2001 bankacılık skandalından sonra getirilen düzenlemelerin meyvesini AKP yemiştir. Hakkını verelim 2012 yılına kadar da kamu maliyesini iyi yönetmişlerdir. Ancak paranın tadı kurdun dişine kan değmesi gibi gelince, işler sapıtmıştır. Yolsuzluk ekonomisi başlamış, kaynaklar yandaşlara akmıştır. Bu tablo içinde bankacılık sistemi kör topal gidiyordu. Hani çok iyi olduklarını iddia etmiyorum zira proje bazlı bankacılık yerine girişimcinin yedi ceddine ipotek koyarak kurnazca para kazanan bir yapıları mevcuttu. Ancak yine de finansal kesim, reel kesimi fonlayarak bu sakat sistemin dönmesi için elinden geleni yapıyordu. Bankaların devlet tahvillerinden milyarlar götürmesine kızmıyorum çünkü ekonomiyi berbat hale getiren idarecilerin zaafı tabiatta boşluk olmaz kuralı gereğince cevabını buluyordu. Kangallar sürüyü korumazsa kurtların gelmesinden daha doğal ne olabilir söyleyin? Ancak banka sistemi bütün bu gelişmelere rağmen hayati bir rol oynadı, oynamaya çalışıyor. Çok basit bir rol: Sanayi kesimine fon akışı sağlamak…

AKP, şimdi kötürüm bıraktığı sanayiye fon akışını enflasyon çok arttı diye kesiyor. Ama sanayi verimli ve rekabetçi değil ki yaşayabilsin. Siz sanayiyi oksijen tüpüne bağlayıp sonra vanayı kaparsanız ne olur? Sonra bankalara dönüp dolar çok artıyor, sen de dolar varsa al bakalım düşük faizli tahvilleri deyip onların özsermayelerini yerseniz ne olur? Tek kelime ile felakete davetiye çıkar. Bir kez daha vurguluyorum Türk bankacılık sistemi ideal değildi ama at sahibine göre kişner, siz seçim kazanacağım diye sanayi ve bankacılık sistemini bozarsanız (sistemin iyi olduğunu iddia etmiyorum!) 6 ayı kurtarır ülkenin 10 yılını heba edersiniz.

Ekonomi bir elma ise yarısı sanayidir ve bizde o yarı, çürümüş haldedir. Diğer yarısını da çürütecek kısıtlamalar tüm sistemin devrilme riskini artırır. Bankaların kredi akışını keserek, koca sistemi kur için baskıya almak tam anlamıyla bir çılgınlıktır.

Sonuç olarak gördüğüm şu: AKP bir hayal dünyası kurmuş, orada TOGG var, İHA var, SİHA var ama an itibariyle 20 TL olan domatesin fiyatı kışın 40 TL''ye yükselince, o fiyatı SİHA ile vurup düşüremezsiniz. Ya da TOGG açın halinden anlar diyemezsiniz. Bir ekonomi sanayi ve bankacılığın kusursuz çalışması ile refah yaratır.

Algı çalışmaları ile geldiğimiz sonuç ortadadır: 18,60 kur, %151 ÜFE…

Yazarın Diğer Yazıları