AKP, PKK ve kamu düzeni
Düzen ve güven kamuya ait bir işlevdir. Kamu düzeni ya da güvenliği ihale edilecek ya da özelleştirilecek bir devlet fonksiyonu değildir. Bir yerde devlet varsa orada güvenlik ve düzen de vardır. “Ya devlet başa, ya da kuzgun leşe” kavramı bunun için söylenir. Kamu düzeni ipotek ya da ihale kaldırmaz.
Kamu düzeni mutlaktır. Gerçek bir hukuk devletinde herhangi bir güç odağı ya da grupla kamu düzeni pazarlığı yapılamaz. Çadır ile hukuk devleti arasındaki farkı kamu düzenine yönelik algı belirler.
Çözüm sürecinin kamu düzenini bölgede ne hale soktuğu İçişleri Bakanı’nın sözlerinde saklıdır. Bakan Efkan Ala, “Bu süreçte alan hâkimiyetinin kaybedildiği zamanlar oldu. Hâkimiyeti sağlayamadığımız zamanlar oldu” tespitinde bulunuyor. Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan da ’Kamu düzeninin devletin değil, PKK’nın elinde olduğu ve PKK’nın bu süreçte güçlendiği’ni söylemiştir.
Başbakan Davutoğlu’nun ise HDP’lilerin milislere “sokakları Kobani’ye çevirin” talimatı vermeden bir gün önce yaptığı görüşmede söyledikleri, kamu düzenini pazarlık konusu yaptığının kanıtıdır. Davutoğlu, HDP’lilere şu teklifi yapar: “Biz bu adımları atarız, peki yol kesmeler adam kaçırmalar, vergi toplamaları, şehir dışında çadırlarda yargılamaları bitirip kamu düzenine aykırı işler yapmamanın garantisini veriyor musunuz?”
HDP de Davutoğlu’na “15 Ekim’e kadar Türkiye’de illegal tek bir faaliyet kalmayacak, iki hafta içinde değişimi göreceksiniz” garantisi verir.
Bu sözlerin ardından 6/7 Ekim olaylara meydana gelir.
‘Sokakları savaş alanına çevirin’ talimatı veren İmralı, HDP ve KCK hakkında AKP iktidarı hiçbir süreç başlatamaz. Dahası kamu düzeni ve güvenliğini bozan unsurlarla teması, görüşmeleri kaldığı yerden sürdürür.
Bülent Arınç, olan bitenden sonra HDP’lilere yönelik olarak şunları söylüyor. “Tam eylemsizlik, hiçbir yol kesme olmayacak. Hiçbir silahlı olay olmayacak, patlayıcı olay olmayacak... Kamu düzeni farklı bir şey, sonuna kadar bunun arkasındayız.”
AKP; Başbakanı, Yardımcısı ve İçişleri Bakanıyla umudunu HDP/İmralı’ya bağlamış durumdadır. Nitekim AKP’nin HDP ve İmralı üzerinden gönderdiği mesajlara atıfta bulunan terörist Bayık, ‘Devlet kamu düzenini bizim sağlamamızı talep ediyor’ diyor. Efkan Ala ise klasik ‘Kamu otoritesini sağlamakta kararlıyız’ açıklamasını yapıyor.
Davutoğlu, halkın algısını yönetmek için tekrar sahaya sürdüğü ‘Akil İnsanlar’a yaptığı konuşmada şöyle der: “Çok az silahlı unsurun çekildiğini biliyorduk ama deklare etmedik, çözüm süreci zarar görmesin diye.”
Davutoğlu, terörist unsurlara ve yaptıklarına şimdiye kadar ‘aman çözüm sürecine halel gelmesin “ diye ses çıkarmadıklarını itiraf ediyor.
Bir değerlendirme de çözüm sürecinin şahin savunucularından Orhan Miroğlu’ndan gelmiştir. Miroğlu, ” PKK kendi anlayışına göre bir kamusal düzen kurdu. Alt-üst mahkemeler, vergi sistemi, asayiş birimleri bu düzenin temel birimleri olarak ’hizmet’ veriyor... Bu olanakların beslediği alternatif siyasi otoriteyi PKK, her şeye rağmen sonuna kadar kullanacak ve bir adım bile geri atmayacak. “ demektedir.
Süreç boyunca, barış söylemleriyle Türkiye kamuoyu avutulurken PKK da var gücüyle sivil örgütlenmelerini kentlerde de tamamlamıştır. AKP güruhu süreç oyuncağı ile halkı oyalarken, PKK şehirlerde nitelikli örgütlenmesini tamamladı. 6/7 Ekim olaylarında bu örgütlenme test edildi ve ne kadar etkili olduğu belirlenmiş oldu.
Bölgede devletin bir yanda, PKK’nın diğer yanda olduğu ikili bir düzen fiilen kurulmuştur. İktidar seçimler dolayısıyla PKK’nın inşa ettiği devlet yapısını küçümsemekte, gerçekleri halktan saklamaktadır.
AKP’nin saf, gafil ve yandaş kesimi, süreç boyunca ‘Şehit cenazesi gelmedi’ söylemini, vatan toprakları üzerindeki hâkimiyetin kaybedilmesinin üstünü örtmekte kullanmıştır. Gelinen yer bellidir gidilecek yer de!..