AKP medyasında Sabah-ATV satışı ve kolejli (İmam Hatipli) müdür!
Dün sabah saatlerinde AKP medyasını taradım.
Zaman’dan Yenişafak’a, Star’dan Bugün’e, Türkiye’den Vakit’e Sabah-ATV satışı bağlamında ne ciddi bir haber ne de bir yorum vardı.
AKP Medya mahallesine önceki günden itibaren fiili olarak katılan Sabah Gazetesi’ne baktım orada da tek satır yok.
Düşünebiliyor musunuz, TMSF (kamu) kontrolüne girmiş devasa bir medya grubu, Başbakan’ın damadının CEO olduğu bir şirkete satılıyor ve o şirket de parayı kamu bankalarından karşılıyor, tek bir değerlendirme ya da eleştiri yok.
Katar’da devlet katında yapılan esrarengiz görüşmeler ve oradan alınan meçhul ortak da cabası...
Sorarım size, buna suskun kalan ve tek bir yorumu bile yayınlamayana gazete ya da medya denir mi?
Mehmet Altan’lardan Nazlı Ilıcak’lara Mehmet Barlaslardan Fehmi Koru’lara kendilerini önemli gazeteci diye satanlar bu suskunluklarını nasıl izah edecekler?
Barlas ve Koru aldıkları büyük maaş ya da transfer ücretleri karşılığında tabloyu pekala içine sindirir de güya ilke, inanç ve tutarlılık uğruna babasının ve kocasının tarihsel siyasi çizgisi ve de misyonunu pas pas yapan Nazlı Ilıcak nasıl izah edecek.
Her dönemin adamı olan ve son aylarda aldığı araştırma projeleri büyük paralar kazanan Mümtazer Türköne ile AB fonlarından beslenenlerin tutarlı ve ilkeli olmak gibi bir derdi olamaz daYavuz Donat’dan Umur Talu’ya, Hakan Aygün’den,Yılmaz Öztuna’ya, Hıncal Uluç’dan Hüseyin Üzmez’e kadar onuru tescilli pek çok meslekdaş hicap duymayacak mı?
Beyefendiler, hanımefendiler.
Bu fotoğrafın adı siyasal islamla ambalajlanmış faşizmdir.
Führerlerin, Duçelerin, Saddamların ve Sultanların olmadığı hiçbir rejimde yüz binler satan gazeteler böyle bir kepazeliğe suskun kalmaz, kalamaz... Kalıyorsa işte o faşizmin hükümranlığındandır.
Buradan hareketle bu yayınların hiç biri gerçek anlamda gazete değil, mevkutedir. Orada çalışanlar da en azından yönetim katında olanlar parti görevlileridir.
Evet, Türkiye’de AKP’yi destekleyen medya yoktur, ona ait olan medya vardır.
Ey bu rezilliğe hâlâ suskun olan ve bana dokunmayan yaşasın diyen tayfa!
Eğer AKP kapatılmazsa göreceksiniz Doğan Grubu dahil Türkiye’nin hiçbir yayın organında artık AKP görevlisi olanların dışında hiç kimse çalışamayacak.
Bazıları TUDEH’in İran’da Humeyni’ye devrim öncesinde stepne olması misali hareket edecekler ve hâlâ ediyorlar ama günü geldiğinde onlar da yine TUDEH misalı kapıya konacaklardır, bizden hatırlatması...
Ve tam bu noktada bir anekdot:
Yer: TBMM.
Mekân: AKP Grup Başkan vekilliği.
Ardeşenli olan Milli Görüş kökenli partili bir grup Faruk Çelik’e yakarır:
- Reis, Hüseyin Aydın dürüst, namuslu ve bizjm gibi kolejli (İmam hatipli demek istiyor. AKP dünyasında İmam Hatip’in lakabı kolejdir) onun mutlaka Halkbank’a genel müdür olması lazım.
Faruk Çelik: “Yahu adamın CD’sine baktım Demetevler’de sıradan bir şube müdürü. Nasıl olur.”
Grup bastırır: “Reis kolejli, kolejli” (İmam hatipli)
Faruk Bey önce bakana gider, orada işi halledemeyince daha yukarıya ve sonuç: Hüseyin Aydın Halkbank’ta Umum Müdür.
Dün Hürriyet’te Hüseyin Aydın’ın Sabah-ATV satışı bağlamındaki sözlerini okuyunca bunları hatırladım... Kuşkusuz kredide her şey şekil olarak elbette kuralına uygundur ama yüzlerce KOBİ’nin kredi talepleri görmezden gelinirken bir kişiye 375 milyon dolar kredi olacak şey midir...
Telekom’u uyarıyorum!
Binali Yıldırım’ın mesajı ve Telekom!
Üç-dört gün önceydi. İnternet medyasına dadanan bazı türedilere karşı dikkatlı olunması gerektiği konusundaki yazıma binaen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın hassasiyet mesajını aldım ve de internet günlerine davet edildim... Bu vesile ile konuya yakın ilgisi sebebi ile Bakan Yıldırım’a teşekkür ediyorum. Bu satırlar bazılarının yaptığı gibi herhangi bir hesaba ve çıkara dönük olarak yazılmadığı için Erzincanlı dalkavukluğu da değildir. Bakan Yıldırım bu yıl tedbiri baştan aldı ve türedilerin oyununu bozdu... Bunda bir nebze katkımız olduysa ne mutlu bize... Bu arada Sayın Yıldırım’ın bu hassasiyetini Habereleşme Genel Müdürlüğü’ndeki bakanlık bürokratlarından da beklediğimizi ve onları soluklarına kadar izlediğimizi de belirtelim... Tam bu noktada İnternet Günlerine ana sponsor olan Telekom’u da uyarıyoruz... Ey Telekom yetkilileri, bu aralar kapınızı bazı türediler çalacak ve olmadık numaralarla talepler sıralayacaktır. İnternet medyası hiç kimsenin tekelinde değildir. Onun adına hareket ettiğini söyleyenler onu kullanıp istismar edenlerdir.. Bakanlık bile onların gerçek yüzünü görmüş ve ikiletmiştir... Buradan sizi uyarıyorum. Eğer kural ve ahlak dışı uygulamalar yapıp birilerini korur ve kollar iseniz sizi kamuoyuna şikayet edeceğim... Lütfen muhatabınız ve kılavuzunuz Ulaştırma Bakanlığı olsun.
NOT: Bu arada bu sütuna geçtiğimiz haftalar malzeme olan gazete dağıtıcısı Hadi, pardon pardon Abdülhadi (Herhalde isminden utanıyor olsa gerek ki Abdül’ü gizliyor) aynı zamanda çaycı olduğunu da kendi ağzından itiraf etti. Bilgilerinize.
‘KANLI OYUN’
Bunları biliyor muydunuz?
1)1978 yılında meydana gelen Kahramanmaraş olaylarında ölen 7 militanın sünnetsiz olduğunu ve Garbis Altınyan isimli bir Ermeninin tertipçi olduğunun sıkıyönetim mahkemelerince tespit edildiğini.
2) Olayların çıkmasına neden olan cinayetlerin sol fraksiyonlar arası çatışmaların sonucu olduğu ve bu çatışmalarda yabancı istihbaratın rol oynadığını.
3) PKK ya da APO’cuların ilk kez Kahramanmaraş olaylarında eyleme girdiklerini.
4) Maraş olayları sebebiyle hedefe oturtulan Ökkeş Kenger (Şendiller)in beraat ettiğini.
5) Şendiller’in haksız yere tutaklandığı için Hazine aleyhine dava açtığını ve bu davadan 250 milyon kazandığını
6) Yine Şendiller’in mahkeme kararına rağmen olayı çaptıran Meydan Laorusse gibi çeşitli yayın organlarından tazminat aldığını biliyor musunuz... Bunların ayrıntılarını ve çok çok fazlasını öğrenmek ve de bir döneme kapı aralayıp bugün ile mukayesesini yapmak istiyorsanız Ökkeş Şendiller’in Ibre Yayınevi’nden çıkan KANLI OYUN adlı yakın tarih belgeselini mutlaka okumalısınız
AMAÇ BAŞKA...
Ülkücü- PKK çatışması!
Prof. Dr. Çetin Yetkin benim Siyasal’dan hocamdır... Yetkin şimdi Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim üyesidir.. Yetkin Hoca 12 Eylül sürecinde bile sosyal demokrat orijinli olmasına rağmen vatanseverliği ve Atatürk Milliyetçiliği ile bilinirdi... Sevgili Emin Gürses, Çetin Hoca ve ben Tuncelili PKK sempatizanı İsmail Türk isimli arkadaşla her ders boğuşurduk... Antalya olayları olunca Çetin Hocam’la uzun bir sohbetim olmuştu. Hoca bana; “Araştır Sabahattin, göreceksin bu işin arkasında başka şeyler var” demişti... Tam iki haftadır araştırdım. Üniversitede görevli 4 akademisyen ve okulda okuyan 3 öğrenci ile konuştum. Ulaştığım sonuç şudur:
1) Okuldaki kavga ya da mücadele ülkücülerle solcular arasında değil, ülkücülerle PKK’lılar arasında olmuştur. PKK’lılarla boğuşan ülkücülerin içinde Atatürkçü, sosyal demokrat gençler de vardır.
2) Maalesef malum sakallı şahıs provokatör olarak birileri tarafından özellikle kullanılmıştır.
3) Amaç Rektörü yıpratmak ve önümüzdeki Haziran’da yapılacak olan rektör seçimlerine tesir edip cumhurbaşkanını etkilemektir... Sonuç: Antalya olayı AKP dayatmalarına diklenen rektöre operasyon haline dönüştürülmüştür.