AKP iktidarı hesap verecektir
Bilindiği gibi EMASYA protokolü gereği Şubat 2010 tarihine kadar TSK unsurları şehirlerde yaşanan terör olaylarına valinin izni olmadan müdahale edebiliyordu. AKP hükümeti EMASYA protokolünü Şubat 2010'da yürürlükten kaldırarak askerin operasyon yapmasını valinin iznine bağlamıştı.
22 Mayıs 2014 tarihli Sabah gazetesinde "Çözüm Süreci Yasal Güvenceye Kavuşuyor" başlığı altında zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın şunları söylediği yazılıdır; "Çıkıyor, 'yol yapma, baraj yapma, geçiş yollarına kontrol noktaları kurma' diyorlar. Asker operasyon düzenlemek için valiliğe başvuruyor. Valilik izin vermiyor. İzin verilmediğine dair belgeler askerin arşivinde. Asker, '20 yıl sonra bana niye gereğini yapmadın diye sorulduğunda ben bu belgeleri göstereceğim' diyor. Haklı olarak kendini güvenceye alıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bağlamda geçen Çarşamba günü TRT-1'deki programda şunları söylemiştir; "Çözüm süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütüne karşı şu andaki operasyonlara girmiyordu."
Bölgedeki valilere AKP hükümetinin teröristlere ve terör olaylarına karşı 'ciddi manada' operasyon yapmama talimatı verdiği devletin yüksek makamınca itiraf edilmiş oluyor. Valilerin de AKP hükümetinin kendilerine verdiği teröristlere operasyon yapmama talimatının gereği, TSK'nın operasyon taleplerini geri çevirdiği ifade ediliyor.
Burada Valilerin izin vermediği, lakin TSK'nın operasyon yapılmasını istediği olaylar ve yerler önem kazanıyor. Bu bağlamda TSK, sadece 2014'te şu sıralarda terör eylemlerinin yoğun olarak yaşandığı Şırnak'ta 110, Hakkâri'de yaklaşık 100 ve Tunceli'de 80 civarında teröriste karşı operasyon yapma talebinde bulunulduğu açıklanıyor.
Bölgede yaşanan terörist eylemler Şırnak, Hakkâri ve Tunceli üçgeninde yoğunlaştığına göre yılanın başını bilerek ve isteyerek küçükken ezmeyen iktidarın bu konuda sorumluluğu ortaya çıkmış oluyor.
AKP hükümetlerine, PKK terör örgütü bölgeyi istediği gibi tasarruf ederken neden devletin güvenlik güçlerinin elini-kolunu bağladığı sorusu yöneltilecektir. Yaşananlarla ilgili olarak açık bilgi kaynaklarında binlerce belge, itiraf ve kanıtlar mevcuttur!
TSK'nın teröristlere karşı operasyon taleplerini, hangi ilde, nereye, hangi saatte ve hangi amaçla operasyon yapmak istediği en ince ayrıntılarıyla yazılı olarak valiliğe bildirildiği de biliniyor. Bu yazılı talep kayıtları Genelkurmay'da gizlilik hassasiyetiyle korunuyor.
Örneğin; 2014 yılında üç ilde terörist odaklara karşı yapılması istenilen 290 operasyon talebine verilen izin sayısı Şırnak'ta 3, Hakkâri'de 3 ve Tunceli'de 2 olmak üzere toplam 8'dir.
Teröristler bölgede 'paralel devlet' inşa ederken Türk Silahlı Kuvvetleri'nin elinin kolunun bağlı tutulmasının mazereti olamaz.
PKK bölgede vergi toplar, yargı yapar, YDG-H birimleri oluştururken teröristlere karşı yapılması istenilen operasyona izin vermeyen iktidar, bunun hesabını vermek durumundadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'çözüm sürecini PKK'nın silah stoklama süreci olarak değerlendirdiğini' söylüyor. Kamu düzeni ve güvenliğini yok eden bir sürece AKP iktidarının nasıl izin verdiğini, birilerinin kamuoyunu tatmin edecek biçimde açıklamaları gerekecektir.
İş o hale geldi ki, Kandil canisi Murat Karayılan, Yüksekova'ya yapılan havaalanıyla ilgili olarak şunları söylüyor; "Biz 2013 Newrozunda havaalanının yapılmasına izin verdik. Bizim iznimizle yapıldı, engel olmadık. İznimiz olmadan kimsenin orada havaalanı yapamayacağı bilinir."
Gerçek olması bir yana bu sözlerin söylenebilmiş olması bile faciadır.
Aynı Karayılan "19 Haziran 2012'den bu yana Hakkâri coğrafyasının yüzde 80'i gerillanın denetimindedir. Sorun AKP hükümetinin ve devlet yetkililerinin ısrarlı bir biçimde gerçekleri kamuoyundan gizlemeleridir" diyor.
Terör örgütü PKK'nın azgınlaşması, pervasızlaşması, kentleri kana ve göz yaşına boğması AKP iktidarının izlediği ebleh politikanın sonucudur. Er ya da geç AKP, terör konusunda yaptıklarının ya da yapmadıklarının hesabını verecektir!