AKP ikinci kez oyuna gelmemelidir!
Diyarbakır'da 6-7 Şubat 2016 tarihinde "Kürdistan'da Savaşın Sonlandırılması ve Siyasi Çözüm Perspektifi" konulu bir konferans düzenlenmiş ve sonuç bildirgesi de kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Bu bildirgenin önemi PKK terörünün ulaştığı boyut, varmak istediği sonuç ve amacını açık biçimde ortaya koymasıdır. Bildirge 'Kürt ve Kürdistan meselesinin' bölgesel ve uluslararası siyasal bir mesele olduğu, sorunun çözümünün Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkıyla ilişkili olduğu ifade edilmektedir.
Kürt sorunu Kürdistan sorununa dönüştü!
Bölücü mihraklar en sonunda baklayı ağızlarından çıkarmışlardır. Sureti haktan görünerek "Kürt Sorunu" diye ifade edilen olgunun artık bir "Bağımsız Kürdistan" inşa etme sorunu olduğu ifade edilerek şu tespitte bulunmaktadır: "Kürt sorunu" denilen olgunun "Kürt, Kürdistan ve kendi geleceğini tayin hakkı'ndan ibarettir."
Bildirgede konferansın 'ülkemizin Güney parçasının bağımsızlık mücadelesini, Güneybatı'nın statü arayışını ve Doğu'nun yeniden ulusal canlanışı yönündeki mücadelesini desteklediği' ifade edilmektedir.
Bu sorunun devam ediyor olmasının da Türk devletinin izlediği siyaset olduğu savunuluyor. Açıkçası Türk devletinin bağımsız Kürdistan'a izin vermeyen siyaseti yüzünden sorunun devam ettiği ifade ediliyor.
Çözümün hükümetin kentlerde, kırsalda ve "sınır ötesi"nde sürdürdüğü savaş ve operasyon anlayışının terk etmesiyle mümkün olacağına vurgu yapıyor.
Konferans bildirgesi kentlerde, kırsalda ve sınır ötesinde sırtını şer odaklarına dayamış silahlı ve katil örgüt PKK'ya karşı sürdürdüğü mücadeleyi devletin bırakmasını istiyor. Buna karşılık da zevahiri kurtarmak bağlamında PKK'ya -silah bırakmasını ya da Türkiye'yi terk etmesine yönelik bir çağrıda bulunulmuyor- yalnızca kazdığı hendeklerle barikatları kapatmaya çağırıyor.
Hükümetin, "Kürdistan'daki tüm siyasal kesim ve toplumsal aktörlerin oluşturacağı ortak temsil heyetini muhatap alarak, uluslararası garantörlerin gözetiminde müzakere sürecini bir an önce başlatmalı; halkımızın ulusal demokratik hak ve özgürlüklerinin sağlanması için acil adımlar" atması gerektiğine vurgu yapıyor.
Açıkçası konferansçılar Türkiye Cumhuriyeti devletini, uluslararası garantörler eşliğinde kendi kendisini, kendi iradesiyle bölecek adımları atmaya davet ediyor.
Egemenlik PKK'nın olsun isteniyor!
Türkiye'yi bu aşamaya "çözüm süreci", İmralı ve Oslo görüşmeleriyle taşıdı. Her şey herkesin gözünün önünde oldu. 21 Mart 2013 Nevruzunda Öcalan bir yandan 'artık silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun... silah değil siyaset öne çıksın' derken diğer yandan "Kürt Demokratik Konfederalizmi"nden bahsediyordu. Hatta Kürt konfederalizminin ileride Avrupa Birliği (AB) gibi bir sisteme dönüşebileceğini ileri sürüyordu.
Çözüm sürecinde KCK, bölgedeki bütün Kürtlerin çatı devleti olarak kendisine misyon biçmişti. KCK amacını "Kürt halkının demokratik konfederasyon ilkeleri bağlamında birliğini esas alan bir temelde Demokratik Toplumcu Orta Doğu Konfederasyonu'nu geliştirmek" şeklinde ifade etmişti.
"Kürdistan Hak İnisiyatifi" o zamanlarda yaptığı çağrıda "Sömürgecileri ve uygulayıcıları kutsal Kürdistan topraklarından söküp atana kadar mücadeleye devam edilecek. Tecrübeler gösteriyor ki, Kürdistan'da mücadele ve isyan dışında sonuç almak mümkün değildir" diyordu.
BDP'liler de "Artık 4 parçadaki Kürt halkının birleşme zamanıdır. Kürt halkı, ulusal ittifakını pekiştirerek, özgürlüğe yol olacaktır... Bu süreç bizleri Kürdistan topraklarında özgürlüğe götürecektir... Önümüzdeki yerel seçim sonrası özerkliği kutlayacağız" demekte...
Demirtaş "Türkiye'nin tek bir merkezden yönetilmesi demokrasinin genine aykırıdır. 12-20 bölgeden oluşmuş özerk bölge yönetimleri istiyoruz" diyor. O bunu demokrasi ya da halka etkin ve verimli hizmet götürmek için istemiyor. Bölgenin ayrı bir statüye, yönetime ve hâkimiyete geçmesi için istiyor. Daha açıkçası bölgede 'egemenlik PKK'nın olsun' istiyor. Öz yönetim, öz savunma, demokratik özerklik, yerinden yönetim gibi söylemler bu amacın araçlarıdır. Bölücülerin amacı bellidir; AKP ikinci kez oyuna gelmemelidir.