"AKP içerisinde bile sistemden yakınanlar var"

"AKP içerisinde bile sistemden yakınanlar var"

Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol bugünkü yazısında sistem tartışmalarını değerlendirdi. Akyol, "Bırakın gelecek nesilleri daha birinci yılında iktidar partisi içinde bile “rehabilitasyon, revizyon, kireçlenme” gibi kavramlarla yakınmalar başladı." dedi.

Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol, PİAR Araştırma Şirketi’nin anketinde halkın yüzde 62’sinin parlamenter sistemi istemesini bugünkü yazısında köşesine taşıdı. Akyol, AKP içerisinde bile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yakınanlar olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin oturmadığını, çünkü geniş mutabakatla değil, 2016’da konjonktürün getirdiği yüzde 52 ile kabul edildiğini ve onun içinde daha birinci yılından tartışılmaya başladığını belirten Akyol, “İktidar blokunun “millet kabul etti, tartışma bitti” söylemi de doğru değildir. Sistem tartışması devam ettiği gibi, yüzde 90 oyla kabul edilen 1982 anayasası da defalarca değiştirilmedi mi? Türkiye’nin anayasa ve sistem tartışmalarını bir türlü aşamamış olması elbette vahimdir. “İstikrar” dediğimiz esaslı ihtiyaç, ülkeyi yönetenlerin devamlılığından ziyade kuralların ve kurumların esasta devamlılığıyla sağlanabilir.” dedi.

Akyol’un “Sistem Oturdu mu?” yazısının bir bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan’ın “akşam yat, sabah kalk referandum olmaz” sözü doğrudur. Konjonktüre göre anayasa ve sistem yapılmaz.

İşte aynı sebepten, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” de oturmamıştır! Çünkü geniş mutabakatla değil 2016’da “konjonktürün”ün getirdiği yüzde 52 ile kabul edilmişti. Onun için daha birinci yılından tartışılıyor.

İktidar blokunun “millet kabul etti, tartışma bitti” söylemi de doğru değildir. Sistem tartışması devam ettiği gibi, yüzde 90 oyla kabul edilen 1982 anayasası da defalarca değiştirilmedi mi? Türkiye’nin anayasa ve sistem tartışmalarını bir türlü aşamamış olması elbette vahimdir. “İstikrar” dediğimiz esaslı ihtiyaç, ülkeyi yönetenlerin devamlılığından ziyade kuralların ve kurumların esasta devamlılığıyla sağlanabilir.

AK Parti 17 yıllık iktidar tecrübesi de bunu gösteriyor; aynı yönetenler ama çıkışlar, inişler var.

Bir sistemin başarısı için iki şart lazımdır:

. En donanımlı uzmanların teknik katkılarıyla birlikte en geniş siyasi ve toplumsal kesimleri temsil edenlerin katılımıyla hazırlanmış olması…

. Yeterli ve çoğulcu bir tartışma sürecinin sonunda referandumda az farkla değil, büyük çoğunlukla kabul edilmesi…

Yapısal istikrar ancak böyle sağlanabilir.

MECLİS’TEN HIZLA GEÇTİ

Türkiye’de parlamenter sistemin en haraketli savunucularından biri olan MHP Lideri Devlet Bahçeli başkanlık sistemine destek vereceğini açıkladıktan sonraki gelişmeler şöyledir:

15 Kasım 2016: AK Parti hazırladığı sistem teklifini MHP’ye verdi.

1 Aralık 2016: Başbakan Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli, ortak basın açıklamasında uzlaştıklarını beyan ettiler.

10 Aralık 2016: Teklif Meclis’e verildi.

26 Ocak 2017: Teklif Meclis’te kabul edildi.

Bu, çok kısa, sıkışık bir süreçtir.

Fransa, sistemini değiştirmeden, 2008 yılında parlamento ve yargıyı güçlendirme için yaptığı reformu, bütün kesimlerin katılımıyla bir yılda hazırlamıştı…

Bizde ise farklı görüşler alınmadığı gibi, başkanlık sistemini savunan ama kuvvetler ayrılığının önemini vurgulayan hukuk akademisyenlerinin uyarıları da önemsenmedi.

Bu iki patinin gruplarında da enine boyuna müzakere edilmedi. AK Parti grubunda Malatya Milletvekili Nurettin Yılmaz “bu paket, egemenliğin halk adına TBMM eliyle değil, tamamen Cumhurbaşkanı eliyle kullanılmasını getiriyor” demiş, başka birkaç eleştiri daha olmuştu. (Muharrem Sarıkaya, HaberTürk, 22 Aralık 2016)

Fakat ne parti gruplarında ne de Meclis’teki Anayasa Komisyonu’nda önemli bir düzeltme yapılmadan, iki partinin oylarıyla Meclis’ten geçti.

REFERANDUM AŞAMASI

Başbakan Binali Yıldırım şöyle diyordu ve kesinlikle doğru idi:

“Sistem değişikliği, anayasa değişikliği, toplumun yüzde 100’ü değilse bile büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım, onların kabul edebileceği bir metin olması lazım. Bunu da tek başına yapamayacağımız aşikar onun için bütün partilerle çalışmamız gerekiyor.” (25 Temmuz 2016)

Fakat böyle olmadı…

Başbakan Ahmet Davutoğlu da şöyle demişti:

“Konjonktürel değil… Öyle bir hükümet modeli ortaya koyalım ki, 50 sene sonra bizi yönetenler rahat etsinler. Konjonktürel analizlerin hepsi bizden sonrakiler için sıkıntı doğurur.” (28 Aralık 2015)

Bu da dikkate alınmadı.

Bahçeli’nin destek açıklamasıyla ortaya çıkan konjonktürde hızla hazırlanan model, “plebisit”e benzeyen referandumda ancak yüzde 52 ile kabul edildi… Bırakın gelecek nesilleri daha birinci yılında iktidar partisi içinde bile “rehabilitasyon, revizyon, kireçlenme” gibi kavramlarla yakınmalar başladı.

En önemlisi, Meclis’in denetim yetkilerinin çok kısıtlanmış olmasıdır. Yeni sistem, Amerikan Kongresi’nin yetkilerini “Gazi Meclis”e vermemiştir.