AKP fiilen PKK’nın rehinesidir!
PKK terör örgütüydü. Yol kesiyor, şantiye basıyor, insanları katlediyor, adam kaçırıyordu. Güvenlik güçleri de PKK’nın bu eylemlerini engellemeye çalışıyordu. PKK’nın hem içeriden hem de dışarıdan ciddi destekleri vardı. Bu destekleri yok etmek için TSK, sınır ötesine operasyon üstüne operasyon yapıyordu. TSK, 2002 yılına gelinceye kadar PKK’nın kolunu kanadını kıracak birçok operasyonun altına imza atmıştı. Bu yıllarda PKK marjinalleşmiş, can derdine düşmüş ve terör yapamayacak hale gelmişti.
AKP, 2002 yılında işbaşına geldi. AKP, yaşanan süreçte ABD’ye Türkiye üzerinden Irak’a müdahale için her türlü vaatte bulunmuştu. ABD silah, asker ve mühimmatını gemilerle İskenderun limanı önlerine getirmişti. TBMM, ABD’nin Türkiye üzerinden Irak’a yapacağı operasyonla ilgili tezkeresini 1 Mart 2003 yılında reddetti. ABD, Türkiye’nin ikircikli tutumuna çok kızmış, Irak’ı işgal edince PKK terör unsurlarını himayesine almıştır. Türkiye’nin terör örgütüne yönelik olarak yapmak istediği operasyonları da engellemiştir.
ABD, bu bağlamda Türk askerinin başına çuval geçirmiş, TSK’nın bölgedeki psikolojik üstünlüğünü bu simgesel tavırla da kırmıştır.
ABD’nin bölgeye yerleşmesiyle birlikte PKK’nın eylem sayısı birden bire arttı. Şehit sayısı da 2002’de 6 iken 2003’de 21 oldu. 2004 yılında ise şehit sayısı 73’e yükseldi.
AKP iktidarı süreç içerisinde TSK’ya yönelik “darbe/muhtıra” gerekçeli sınırsız ve süresiz operasyonları başlattı. PKK’nın önü iyice açıldı. Terörle mücadele yerine müzakerenin tercih edilmesi, görüşmeler, açılımlar ve paketler PKK’yı iyice semirtti. Silah değil siyaset, inkâr değil itiraf, mücadele değil müzakere, Kemalizm değil Öcalanizm, olarak nitelendirilecek AKP politikaları terör örgütünün etkinliğini zirveye taşımıştır.
AKP’nin İmralı’ya endeksli olarak çıkardığı yasaların, PKK’ya mesaj veren düzenlemelerin, bölgede devlet otoritesini hissettirmeden PKK ile paylaşmalarının ciddi sonuçları olmuştur.
T.C. tabelalardan indirilmiş,“Ne mutlu Türk’üm diyene” sözleri anıtlardan silinmiştir. PKK ise “asayiş timleri” kurmuş, vergi adı altında haraç timleri oluşturmuştur. Daha önce Mehmetçikle girdiği çatışmalarda ölen PKK’lılar için şehitlikler inşa edilmiş ve törenlerle açılmıştır. Terörü kutsayan terörist müzeleri oluşturulmuştur. Silahlı PKK unsurlarının, silahlarıyla birlikte bölgede kontrol ve denetim yapan görüntüleri medyaya düşmüştür. AKP Hükümeti son olarak “demokratikleşme paketi” adı altında simgesel olarak “Andımız”ı okullarda susturmuş, Türkçeyi köşeye sıkıştırıcı pervasız adımlar atmıştır.
Bütün bu gelişmeler İmralı/PKK/BDP koordinasyonuyla yapılmıştır. AKP, İmralı’yla danışıklı dövüş biçiminde “siz söyleyin, biz kendi irademizle yapmış gibi yapalım” yöntemini uygulamıştır. AKP, İmralı’daki teröristbaşının taleplerini aşama aşama yerine getirirken, Türk kamuoyunu karşı Kandil/BDP kanadı yakınma ve tehditlere devam etmiştir.
PKK, ‘1 Eylül’e kadar söz verdiğiniz talepleri yerine getiriniz, aksi takdirde çekilmeyi durdururuz’ demişti. Sonra da “çekilmeyi durdurduk!” açıklamasını yapmıştır. Şimdi PKK, açıkça ‘şu talepleri yerine getiriniz aksi takdirde silahlı eylemlere başlarız’ diyor.
PKK sözcülerinin dile getirdiği talepler şunlar: “Önder Apo ve Özgürlük Hareketi gerçek anlamda muhatap alınır, rollerini oynamaları için yasal düzenlemeler yapılır, Kürt sorununun çözümü konusunda müzakerelere geçilir ve tarafsız gözlemci heyetlerin bulunduğu ve toplumun önemli kesimlerinin bizzat katılımının ve düşüncelerinin alındığı bir çözüm süreci içine girilirse” ne alâ, girilmezse terör eylemlerine başlarız, diyor.
Terör örgütü, muhatabı AKP’den anayasal güvence, demokratik özerklik, ana dilde eğitim istiyor. ’Yapmazsanız eyleme başlarız’diyor. AKP de “acele etmeyin”, “zamanla olacak”, “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyor. PKK, talep çıtasını yükseltiyor AKP aşağıdan alıyor. PKK tehdit ediyor, racon kesiyor AKP sineye çekiyor. AKP iktidarı fiilen PKK’nın rehinesi haline gelmiş durumdadır.