AKP doğru yapıyor!

İnce ince çalışmanın ürünleri bunlar... 2011 seçimleri öncesinde Mansur Yavaş, Tayyip Erdoğan tarafından ikna edilebilseydi, AKP’nin ‘vitrinlik ülkücü’ kontenjanının başında Alparslan Türkeş’in küçük oğlu değil, o olacaktı... 2009 seçimlerinde MHP adayı olarak popülerleşen Mansur Yavaş teklifi reddedince, yedekte tutulan ‘küçük oğul’ ikna edildi...
AKP açısından bu çok da yadırganacak bir durum değil... Toplumun her kesiminden oy toplama stratejisinin doğal bir parçası... Kamuoyu yoklamalarıyla toplumun röntgenini çekiyorlar ve her türlü komplikasyona karşı, artı ve eksileri iyi hesaplayarak sonuca gidiyorlar...
Belli ki bu seçimlerde de ‘başarısı onaylanmış’ bu oportünistçe stratejiyi elden bırakmayacaklar... Milliyetçilerin dağınık görüntüsü bu ‘kitlesel av’ı kolaylaştırıyor... “Hakkâri il kongresinde Türk bayrağını asamayan partisine itiraz etmeyen kişi, değil Alparsan Türkeş’in oğlu, Oğuz Kağan’ın oğlu olsa ne yazar?” sorusunu herkes sormaz!.. Siyasetle seçimden seçime ilgilenen veya ülkede olup biteni yorumlamak için bu tür sembolik adımlardan etkilenen kitlelerin varlığı herkesi mâlûmu...
Nitekim milliyetçiliğin geleneksel oy coğrafyasının üzerindeki AKP ağırlığı ciddi analiz ve tedbirlere muhtaçtır... Oslo’da da, Habur’da da, sonrasında da bu seçmen coğrafyada gözle görülür bir kırılma yaşanmamıştır... Dolayısıyla bugün de 6-7 Ekim ayaklanmasına, terör örgütünün yönetime ortak edilmesine, bir bölgemizin fiilen koparılma aşamasına gelmiş olmasına ve yüzyılın örtülemeyen yolsuzluklarına bakarak oy dağılımlarında büyük değişimler olacağını beklemek hayal kırıklığına yol açabilir...
AKP, bütün seçmen kitleleriyle ilişkisinde sınıra ulaşmıştır... Sadece milliyetçilerle ilgili geçirgenlik söz konusudur... Daha fazla seçmen elde edebilir de, kaptırabilir de... ‘Milliyetçilikle dindarlığı iç içe geçirmiş’ seçmen kitlesi önemli bir havza... Bu kitlenin içinde siyasî iktidarın uygulamalarına karşı itirazlar olsa bile bu itirazlar iyi pazarlanan ‘dinî referanslar’ yüzünden karşı oya dönüşmüyor...
MHP’nin dinle mesafeli gibi gösterilmesi, 57. Hükûmet dönemine sürekli göndermelerde bulunulması ve ‘CHP’nin vagonu’ şeklinde aşağılanması bu taktiğin bir ürünü... Medya ve para üstünlüğü büyük bir propaganda gücü oluşturduğu için bu taktik söküyor... Üzerine bir de seçim dönemleri işe yarayan ‘sembolik’ isimler eklenince iş biraz daha kolaylaşıyor...
AKP’nin yıllardır uyguladığı bu taktikten dolayı ne yapacağını biliyoruz da, Haziran seçimlerinin benzer şekilde sonuçlanmaması için milliyetçi muhalefet ne yapacak? Fark meydana getirecek sonuç bu sorunun cevabındadır...
Ajanslara rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun damadının AKP’den aday olduğu haberleri düştü... Bir gün sonra bizzat muhatap tarafından Başbakanlık’tan istifa doğrulandı ama ‘herhangi bir parti’ kesin bir dille yalanlandı, haberi yapanlar art niyetle suçlandı... Havuz medyasının çalışma biçimini bilenler için bu haber hiç de sürpriz sayılmazdı... İktidar partisi açısından siyasî akıl bunu mümkün kılardı çünkü... Milliyetçi muhafazakâr alanda MHP öncülüğünde ittifak ihtimalinin konuşulduğu yerde, yöneten siyasetin sahipleri elbette boş durmayacaktır... Hele ki Tayyip Erdoğan 400 siparişi vermişken!..
Damadın BBP’yle ilgisi var mıdır, yok mudur sorusunun önemi kalmaz bu tip durumlarda... Tıpkı ‘küçük oğul Türkeş’in MHP’yle ve ülkücü hareketle evvelce mesaisinin olup olmadığının teferruat düzeyinde kalması gibi... Her ile üniversite açıp, Ecevit’ten Erbakan’a kadar o üniversitelere siyasîlerin isimlerini vereceksiniz ama Alparslan Türkeş ve Muhsin Yazıcıoğlu isimleri söz konusu olduğunda bütün ısrarlara rağmen direneceksiniz, o isimleri üniversite tabelalarına yakıştırmayacaksınız!.. Sandık için kelle avına çıktığınızda ise o isimleri vitrine çıkaracaksınız!.. Oportünizmden kastımız bu...
Milliyetçi muhalefetin, siyasî iktidarı neyin ürküttüğünü fark etmesi ve yıllardır mahkûm edildiği savunma pozisyonundan hücum pozisyonuna geçmesi gerekiyor... Mevsimlere ve coğrafyaya göre değişen ‘çift kişilikli’ siyaseti, sahiplerinin ve kitlelerin gözüne sokacak dinamik bir evreye...
‘İttifak’ endişesinin neleri yaptırdığını görmesi ve potansiyeli merkez sağın toplumsal karşılığı kalmamış eski siyasetçilerinde değil kendi değerlerinde araması, artık bir mecburiyettir milliyetçiler için... Uzun tahlillere gerek yok aslında; rakibinizin korkusu size doğrunuzun ne olduğunu gösteriyor!..

Yazarın Diğer Yazıları