7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki depremin ardından Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’da büyük yıkım yaşanırken, AFAD ve Kızılay bölgeye müdahale etmekte yetersiz kaldı.
İnlerce vatandaş yıkılan binaların altında ölüm kalım mücadelesi verirken göçüklere müdahale edilemedi. Sokakta kalan vatandaşlara barınacak yer ve yiyecek yardımı yapılamadı.
EMASYA NEDEN KALDIRILDI TARTIŞMASI
Ortaya çıkan tablo ve yardımların yetersizliği tartışmalara neden olurken, Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar''ın devre arkadaşı eski albay Osman Babuşçu EMASYA protokolünün neden kaldırıldığını sordu.
2010 yılında AKP iktidarı tarafından kaldırılan "Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma" EMASYA protokolü ile doğal afet durumlarından asker bölgeye müdahale ediyor, vatandaşın çadır ve yiyecek ihtiyacını karşılıyordu. Bunu en güzel örneği ise 1983 Erzurum depreminde yaşanmıştı.
"ALLAH''IN BİR KULU GELMEDİ, AÇIZ, YARDIM EDİN, KURTARIN BAĞIRMALARI OLMAZDI"
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın "silahlı kuvvetler olarak yardımdayız" sözleri üzerine Facebook hesabından paylaşımda bulunan Osman Babuşçu şu ifadeleri kullandı:
"Silahlı Kuvvetler ile yardımda olamazsın.
Yalnızca emir verir, askere, hamallık yaptırırsın. Millet de yardımı öyle sanır.
Neden mi?
Çünkü, Silahlı Kuvvetler bu işlere karışmasın diye Kânun çıkardınız ve EMASYA yâni, bütün birliklerde, konum ve güçlerine göre yıllardan beri oluşmuş olan, bir tabiî afette Milleti’n hayatı için çok önemli olan Emniyet, Asayiş ve Yardım Plânlarını çöpe arttırdınız.
Bunları; Kızılay yetkililerinin bana ifade ettikleri, hiçbir hırsızlık, Kızılay yardım mallarının satılma dedikodularının olmadığı Erzurum Depreminde, yardımların toplandığı, dağıtıldığı Ana Depo''nun Komutanlığı''nı yapmış olan ve tüm yapılanları, yaşayarak gören biri olarak yazıyorum.
EMASYA Planlarına göre Askeri Birlikler, hemen sorumluluk bölgelerine dağılırlar, malzemelerin dağıtımından, kurtarmadan, hırsızlık ve can emniyetine karşı emniyetin sağlanmasından sorumlu görevlerini yerine getirirlerdi.
O birlikler, o bölgenin birlikleri oldukları için, sorumluluk bölgeleri olan o bölgeleri bilirlerdi.
EMASYA Planları olsaydı;
"Allah''ın bir kulu gelmedi"
"Açız, yardım edin, kurtarın"
Bağırmaları olmazdı.
Aileler yanında hemen askerleri bulurlardı.
Göçük altında kalanları umutsuzca kurtarmaya gelecekleri beklemezlerdi.
Yıkıntılar altında inlemeleri duyulup da kurtarıcı bulamamanın ve kurtulacakken, inleye inleye ölmelerine şahit olunacak acılar yaşanmazdı.
Bu kadar ölü olmazdı.
Ele geçirilmiş yandaş televizyon kanalları, birkaç kurtarmayı ballandıra ballandıra veriyor. Millet de kurtarma yapılıyor sanıyor.
Şehirlerde bile gidilmeyen mahalleler, binalar verilmiyor.
İlçeler, köyler, hak getire.
EMASYA planlarında, en ücra köylerin bile sahibi birlikler vardı.
Her türlü malzeme ve yiyecek oralara, anında ulaştırılırdı.
Evet, Erzurum Depreminde bunlar, aynı şekilde yapıldı.
Şu anda, böyle bir organizasyon kesinlikle yapılamaz.
Kurtarma yapılamaz, mallar ve yiyecek dağıtılamaz.
Bunlar yıkıldı."
(EMNİYET, ASAYİŞ VE YARDIM) PLÂNLARI
EMASYA olsaydı ne olacağına değinen Osman Babuşçu yazısına şöyle devam ediyor:
"AKP''NİN Türk milleti için tabii afetlerde mahvolmasını sağlamaya yarayan ölüm fermanı olan askeri birliklerin bu durumlarda kullanılmasını ortadan kaldıran kanunu çıkarıp, sen bu işlere karışma diyerek ortadan kaldırdığı…
Bu kanun çıkarılmayıp Silahlı Kuvvetlerin bu görevleri ortadan kaldırılıp bu planlar, çöpe atılmasaydı ne olurdu biliyor musunuz?
*Her göçükte çalışan kurtarıcı askerler ve askeri makinaları görürdünüz. Sahipsiz göçük ve kurtarılmayı bekleyen inleyen insanlar ve onlar için bir şey yapamayıp, çaresizce onları seyreden yakınları olmazdı.
İlçeler ve en ücra köyler, sahipsiz kalıp kurtarıcı beklemezlerdi.
*Her göçüğün etrafında ve işyerlerinde, hırsızlıklara, insan kaçırmalarına karşı, silahlı nöbetçi askerler görürdünüz.
* Gelen yardım malzemelerinin toplandığı büyük bir depo ve oradan en ücra köylere kadar, çadır, yatak, soba, yiyecek, giyecek gibi gerekli malzemelerin ailelere isim isim verilen ve miktarları ile listelerini de tutan bir dağıtım sistemini görürdünüz.
* Göçük başlarında başta Askeri ortopedi doktorları olmak üzere Askeri sağlık sistemini görürdünüz.
* Askeriye''nin kontrolündeki Ana Depodan başlayan, Kızılay''ın aşçılarının ve askeri birlik seyyar mutfaklarının pişirdikleri yemek sistemlerini görürdünüz.
* "Ne olursunuz, bizleri de görün, kurtarın" diye yalvarmalar görmezdiniz.
* Kurtarılanların, boşu boşuna ölenler yanında, devede kulak olduklarını görmezdiniz.
* Yağmalama ve hırsızlık vakalarını görmezdiniz.
* Olabilecek, insan kaçakçılıklarını görmezdiniz
Prof. Dr. Celal Şengör''ün Gölcük Depreminde, Askeri birliklerin çalışma sistemi ve yaptıklarını anlattığı videoyu seyredin.
Hiçbir hırsızlık ve Kızılay mallarının satıldığı dedikodusu olmayan 1983’deki Erzurum Depremi''nde yapılanları inceleyin."
EMASYA 2010''DA BÖYLE KALDIRILMIŞTI
İçişleri Bakanlığı, askere toplumsal olaylara müdahale yetkisi veren EMASYA protokolünün bugün itibarıyla ortak imzayla yürürlükten kaldırıldığını açıkladı.
Bakan Atalay, Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 7 Temmuz 1997 tarihinde imzalanan ve ismi “Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı Arasında 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu''nun 11/d Maddesi Gereğince Alınması Gereken Müşterek Tedbirlere İlişkin Protokol” olan, ancak kamuoyunda “EMASYA” olarak bilenen protokolün bugün yürürlükten kaldırıldığını kaydetti.
Atalay, bu konuda Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile görüşme yaptığını belirterek, “Bunun ortak imza ile yine yürürlükten kaldırılmasını kararlaştırmıştık” dedi.
Beşir Atalay, sözlerine şöyle devam etti:
“Arkadaşlarımız bir araya geldiler. Bugün ortak imzayla yürürlükten kaldırdılar.
Bildiğiniz gibi protokolü 1997 yılında Genelkurmay Harekat Başkanı ile İçişleri Bakanlığının o zaman ki Müsteşarı imzalamıştı.
Şimdi de yine aynı şekilde Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkanı Sayın Korgeneral Mehmet Eröz ile bakanlığımız Müsteşarı Sayın Osman Güneş imzalayarak tutanağı yürürlükten kaldırmış oldular.
Bu hem Genelkurmay Başkanlığımıza, hem de il valililerimize bugün gönderilmiştir.
Esasen görüşmelerimizde vurgulamıştık, ilgili mevzuat, ilgili kanunun ilgili maddesi çok tafsilatlı ve detaylı yazılmış. Bu konuda yeni bir düzenlemeye, yeni protokole veya bu konuda yeni tespite ihtiyaç olmadığı kanaatine varmış olduk.
Mevzuat şu haliyle bu konudaki ilişkileri düzenlemek için yeterli. Zaten bildiğiniz gibi genelde kanun bu konudaki yetkileri valilere verir. Şu anda ilgili kanunun hükümleri geçerli olacak.”