Âkiller sahaya...
İslâmcısından liberaline, eski tüfek solcusundan Yeşilçam artıklarına, etnik Kürtçüsünden eski ülkücü kırıklarına, gazetecisinden fıkıhçısına, köşe yazarından TOBB Başkanı'na tüm âkiller heyetini sahaya dâvet ediyoruz!
Sahaya, yani milletin içine...
Sahaya, yani şehit cenâzelerine...
Sahaya, yani altı aylık hâmile polis memûresi Şerife Özden Kalmış'ın cenâzesine...
Sahaya, yani Emrah Pekdoğan'ın cenâzesine...
Sahaya, yani gül yüzlü Yaşar Özlem'in cenâzesine...
"Analar ağlamasın" diyerek başlatılan ve 'çözüm ve kardeşlik ve barış süreci' altında yürütülen 'ihânet projesi'nin aktörlerini, yani âkilller heyetini sahaya dâvet ediyoruz, yani bir parçası olduğunuz o ihânet sürecinin neticesi olarak anaların artık karnındaki bebekleriyle şehit olduğu Türkiye sizin de eseriniz, eserinizin törenleri câmi avlularında musallâ taşındaki al bayraklı tabutların başında yapılıyor, karnındaki bebeğiyle şehit polis memûresi Şerife Özden Kalmış yatıyor o musallâ taşında, cesaretiniz ve vicdânınız ve yüzünüz varsa, sahaya, yani o musallâ taşının önüne gelin, insanlıktan eser kaldıysa sizde sahaya, yani o şehit cenâzelerine omuz vermeye gelin...
Cudi'de çiçekler açmıştı hani, halk Cudi'ye hücum ediyordu piknik yapmak için bombalar patlamıyordu da hani bahar çiçekleri patlıyordu ya Cudi'de, hani silahlar gömülmüştü ya, hani PKK'lılar ülkeyi terk ediyordu ya, hani ülkeye barış(!) geliyordu ya ve bu barışa(!) en büyük katkıyı da siz sağlamıştınız ya hani, işe o barışın kanları akıyor şimdi, gömülen silahların aldığı canların, gömülen bombaların parçaladığı vatan evlâtlarının mübârek ve muazzez naaşları uzanıyor musallâ taşlarına, sahaya yani o musallâ taşlarının önüne gelin ve yine "Analar ağlamayın" deyin, 'çözüm ve kardeşlik ve barış süreci'nden bahsedin o musallâ taşlarının önünde...
Hani Isparta'da çocuklara yapboz hediye etmiştin ya Rifat Hisarcıklıoğlu, yanındaki Lale Mansur'la, Kadir İnanır'la, Nihal Bengisu Karaca ile, Hüseyin Yayman ile, şimdi sahaya, yani buyurun musalla taşlarının önüne, şehit babasının tabutundaki fotoğrafı arkadaşına gösteren ve babasını bir daha göremeyeceğinden habersiz "bak bu benim babam" diyen şehit çocuklarına sarı-kırmızı-yeşil yapbozlar hediye edin câmi avlularında... Pembe kazağınla poz verdiğin profil fotoğrafındaki gülümsemen var ya hani Rifat Hisarcıklıoğlu, aynı pembe kazağın ve gülümsemenle Twitter'dan tâziye mesajı yazacağına şehitlerimize, sahaya, yani câmi avlularına gel ve 'çözüm süreci'ni anlat şimdi...
Kandil postacısı Avni Özgürel ve akademisyen Vedat Bilgin, âkiller heyeti adı verilen ihânet müfrezesinde eski ülkücü kadrosundan yer alan sizler de sahaya, yani kervan kâfile uğurlanan şehitleri teşyî etmeye gelin ve 'çözüm süreci'ni anlatın şehit çocuklarına, şehit anne ve babalarına Kandil'den getirdiğiniz barış mesajlarını iletin...
"Apo yaşatmayı seçti" diyen ve "Bayrak değişebilir" diyen Nihal Bengisu Karaca ve Hilal Kaplan, sahaya, yani câmi avlularına gelin ve orada şehit evlâdının başında "ağlayan analar"a, karnında bebeğiyle şehit olan Şerife Özden Kalmış'ın ailesine söyleyin, "Apo yaşatmayı seçti" deyin, "Bayrak değişebilir" deyin onlara...
Siz âkiller!
Haydi gelin sahaya, yani 'ağlayan analar'ın yanına, bir daha göremeyeceğinden habersiz "bak bu benim babam" diyen şehit çocuklarının yanına, gençliğinin baharında dul kalan kadınların yanına, sessizce ağlayan şehit babalarının yanına, şehit evlâdını uğurlayan milletin yanına gelin ve 'çözüm süreci'ni anlatın...
Ama sanmayın ki o heyette yar aldığınız unutulacak!
Unutulmayacak!
Ve hepiniz yargılanacaksınız!