Karar gazetesi yazarı Akif Beki, AKP-MHP ittifakının erken seçim kararını köşesine taşıdı.
"Demek ki muhalefeti hazırlıksız yakalamaya dönük bir plan baştan beri varmış ama toparlanma fırsatı vermemek için saklanmış." diyen Beki, "Bilhassa İyi Parti’ye, yeterlilik şartlarını yetiştirme şansı tanımayarak gafil avlanacağı bir tuzak kurulmuş." ifadelerini kullandı.
"Belli ki eşit şartlarda bir yarış yaşanmayacak." diyen Akif Beki'nin "Amaç İYİ Parti'yi engellemek mi?" başlıklı yazısı şöyle:
'"Alametler belirdi’ diye gelecek okuyan mı ararsınız, takvim yapraklarından kimin galip geleceğiyle ilgili fal tutan mı...
İktidar yanlısı Yavuz Bahadıroğlu “Seçimin öne çekilmesi isabetli oldu, harp hiledir” diyerek asıl niyeti itiraf etmiş...
AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal da ‘seçime girme şartlarını karşılayamazsa İyi Parti kusuru bizde değil kendinde arasın’ demiş...
Zaten HDP’li Sırrı Süreyya Önder de 6 ay öncesinden 24 Haziran’ı bilmiş, CHP’li üç milletvekiliyle bahse girip iddiayı kazanmış...
Ayrıca Bahçeli’nin 26 Ağustos’a çekmeyi istediği gün, seçimlerin 3 Kasım 2019’da, yani zamanında yapılacağını üç kez tekrarlamış Erdoğan. Ne değişmiş de ertesi gün baskın seçim isteğini hiç zorlanmadan kabul etmiş. 2019’a kadar beklemeye tahammülü olmayan sistem belirsizliğini bir gün önce görmezken, nasıl olmuş da belirsizliği yarım günde fark edip acilen giderme zaruretine kolayca ikna olmuş...
Üstelik Erdoğan’ın vaktiyle “OHAL’i terör örgütü de istiyor, OHAL istemek teröre teslim olmaktır” dediği videolar varmış. Bu ortadayken, OHAL altında ülkeyi seçime götürmeye itiraz eden muhalefeti, terör örgütlerinin ağzını kullanmakla suçluyormuş. Kendisiyle çelişmeyi bile göze alması da gösteriyormuş ki kazanmak için her yolu mübah gören bir anlayış iktidardaymış, başvurmayacağı tutarsızlık yokmuş...
Hem Kılıçdaroğlu erken seçim çağrısı yaptığında, “Başbakanlık önüne daktilolar mı fırlatılıyor ki, neyin erken seçimini istiyorsun ya” diyerek ortada kriz yokken erken seçim çağrısını absürt bularak üst perdeden terslememiş mi...
Demek ki muhalefeti hazırlıksız yakalamaya dönük bir plan baştan beri varmış ama toparlanma fırsatı vermemek için saklanmış.
Hatta...
Hicret takviminin 24 Haziran yaprağında “Müslümanların yönetimini ancak erdemli, bilgili ve tecrübeli kişiler üstlenebilir” sözü yazıyormuş, bu kadar tesadüf olur muymuş?
Tarih çok önceden kararlaştırılmamış olsa, böyle subliminal mesajlar bile önceden takvim yapraklarına yerleştirilebilir miymiş...
Hülasası; baskın seçim, ‘vakit var’ rahatlığıyla muhalefeti uyutarak tasarlanmış bir hileymiş, entrikanın taşları ince ince döşenmiş, başa geçirilen rehavet çorabının ağları çaktırmadan örülmüş.
Amaç, dağınık bir ‘Hayır’ cephesine, organize olacağı süre bırakmamakmış.
Bilhassa İyi Parti’ye, yeterlilik şartlarını yetiştirme şansı tanımayarak gafil avlanacağı bir tuzak kurulmuş.
Bu durumda muhalefetin önünde, Diyanet takviminin 24 Haziran yaprağında yazan “İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder, insan çok acelecidir” ayetinden başka sarılacak ümit kalmamış.
Bu da olsa olsa bir tevafuk olabilirmiş, Allah’ın da bir planı varmış, kaderin üstünde bir kadere işaret değilse neymiş...
Böyle böyle, takvim yapraklarından fal tutmaya kadar gidiyor spekülasyonların ucu.
***
Söylenecek sadece iki şey var...
Belli ki eşit şartlarda bir yarış yaşanmayacak.
Fakat ittifakın karşısına çıkacakların önünü kesmeye dönük her zorlama, siyaset mühendisliğine girer. Bu tür ayak oyunlarının nasıl ters teptiğini bizzat AK Parti’ye sorun, bir.
Akşener ve öteki potansiyel adayların, yapay dizaynlarla engelleneceği fikrini baştan satın almak, böyle bir amaç varsa bile normalleştirip kanıksatmaktan başka bir işe yaramaz, varsayılan kurgulara hizmet eder, bu da iki."