Akdoğan'ın telaşı ve pişkinliği
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Türkiye Cumhuriyetine, Millete ve tarihe karşı AKP döneminde işlenen suçların manevi baskısı altında günah çıkarır gibi şunları yazmış; "Asrın itirafı ve pişkinliği. MHP, hükümet ortağı olduğu dönemde devlet birimlerinin Öcalan'la görüşmeler yaptığını itiraf etti... Görüşme değil sorguymuş. Apo, 99'da yargılandı, bitti, sonraki temasların amacı örgütün ülkeyi terk etmesiydi."
MHP'nin koalisyon ortağı olduğu yıllar PKK'nın havlu attığı yıllardı. Kanlı terör örgütünün birinci adamı İmralı'ya, ikinci adamı ise yakalanıp Diyarbakır Cezaevi'ne tıkılmıştı. O dönemde, zamanın devlet görevlilerinin teröristbaşıyla teması, suçlu ile onu oraya tıkan görevli arasındaki temastan ibaretti. O dönem, AKP döneminde olduğu gibi Devletin terörist elebaşısının muhatap edildiği bir dönem olmamıştır.
Kimse sapla samanı karıştırmaya ya da elma ile armutları toplamaya kalkmamalıdır.
Hiçbir hükümet -AKP hükümetleri hariç- döneminde İmralı'da masa kurulmamış, teröristbaşından anayasa ve kimlik tanımları alınmamış, Diyarbakır meydanında toplanan insanlara İmralı'dan mesaj servisi yapılmamıştır. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, devlet görevlilerine Kandil ile İmralı arasında kuryelik yaptırmamıştır. Dahası terör örgütü çözüm sürecini "silah stoklama" sürecine çevirirken, YDG-H adı altında kolluk gücü inşa ederken ve kentlerdeki PKK milisleri örgütlenirken hiçbir Cumhuriyet hükümeti AKP hükümeti gibi, olanı biteni seyretmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden hiçbirisinin aklına birisi Başbakan Yardımcısı olmak üzere iki bakanıyla, PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP'liler arasında Dolmabahçe'de mütareke ya da müzakere yaptırmak gelmemiştir. Dahası AKP döneminde olduğu gibi İmralı'daki teröristbaşının gönderdiği on maddeyi Dolmabahçe'de eğik baş, ezik psikoloji içinde hiçbir devlet yetkilisi kuzu kuzu dinlememiştir.
Devlete, Millete, tarihe, Cumhuriyete ve anayasal düzene karşı "çözüm süreci" adı altında alenen suç işlenmiştir. İktidar şehveti içinde kendilerini hiçbir ilke ya da yasayla bağlı görmeyenlerin yüzüne 7 Haziran seçim sonuçları bir Osmanlı tokadı gibi inmişti. Dengesi ve kimyası bozulmuş iktidar yetkilileri, hesap gününün geldiğini hissetmiş olacak ki kendi yaptıklarının benzerlerinin daha önceki iktidarlar döneminde de yapıldığını söyleyerek işledikleri suçlardan sıyrılma telaşındadır.
Yalçın Akdoğan, "çözüm" adı altında başlatılan ve bölgede PKK'yı devlete karşı alternatif bir otorite haline getiren sürecin baş aktörlerindendir.
İmralı'dan sızan tutanaklarla ilgili olarak Yalçın Akdoğan "Önemli olan bunlar değil, Öcalan'ın hazırlayarak verdiği 'taslak metin'dir" demişti.
YDG-H adı altında örgütlenen PKK'lı milisler yol kesip, kontrol yapmaya başlamaları üzerine bunu küçümseyen Yalçın Akdoğan, "Örgüt, bu tür sembolik gösterilerle bölgede otorite tesis ettiği gibi bir görüntü vermek istiyor. Ancak kimsenin görmediği bir sokakta çok kısa süreli bu tür tiyatroların sergilenmesi, bir fotoğraf karesinin bütün bir bölgenin görüntüsü gibi sunulması maksatlı bir tertibe benziyor" diyor.
YDG-H'lilerin mezarlıklara diktiği terörist heykeline yönelik olarak zamanın İçişleri Bakanı Efkan Ala ise "fiberglas, basit bir heykel, vaveyla koparıyorlar" demişti.
Terörist örgütlenmeyi küçümseyen ve gerekli tedbirleri almayan bu anlayış, kentlere güvenlik güçlerini giremez hale getirmiştir.
Yalçın Akdoğan'la HDP heyeti arasında TBMM'de yapılan görüşmelerde "İzleme Heyeti" ve "Sekretarya" eşliğinde yapılacağı dahi iddia edilmişti.
Olan biten ortadayken Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan "Öcalan, süreci iyi okuyor" diyebilmiştir.
Sürecin buzdolabında olduğu açıklamasından sonra bile Yalçın Akdoğan, HDP'yi kast ederek "Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar" diyerek Öcalan'ı olumlu bir referans olarak kamuoyuna sunmakta bir sakınca görmemiştir.
Tarih olanı biteni kaydetmiştir. Zamanı gelince o kayıtlar açılacaktır!