Uzmanı açıkladı. Akdeniz usulü beslenmenin meme kanserine etkisi

Uzmanı açıkladı. Akdeniz usulü beslenmenin meme kanserine etkisi

Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Selin Kapan, beslenme şeklinin kanseri önlemede çok önemli olduğuna dikkat çekti.

İHA’nın haberine göre;  Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Selin Kapan, 4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla meme kanserine karşı uyarılarda bulundu.

Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Selin Kapan, “Yanlış beslenme tarzından ve kanser gelişimini kolaylaştıran, obezite için de risk faktörü olan şekerli yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Genel sağlıklı yaşam prensiplerine uyarak düzenli ve yaşa uygun spor, yürüyüş, Akdeniz usulü az yağlı ve şekersiz beslenmek, düzenli uyku, stres faktörlerini en aza indirmek, sigara kullanmama gibi tedbirler tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinde de önleyicidir” dedi.

Meme kanserinin nasıl ortaya çıktığından bahseden Prof. Dr. Kapan, “Meme kanseri memede genellikle ağrısız, düzensiz sınırlı kitle oluşturur. Erken tanınmayıp tedavi edilmediğinde, ilk önce koltuk altı lenf düğümlerine yayılır. Sonrasında ise tüm vücuda yayılıp ölüme neden olabilir. Meme kanseri, halen dünyada ve ülkemizde kadınlar arasında en sık görülen kanser türü ve kadın kanserlerinde de ölümün birinci nedenidir. Bu gerçeği dünyada 6 milyondan fazla can alan Covid-19 salgını bile değiştirememiştir” şeklinde konuştu.

"RİSK FAKTÖRLERİ GÖZ ARDI EDİLMEMELİ"

Kadın olmanın meme kanserinde başlı başına bir risk faktörü olduğunu belirten Prof. Dr. Kapan, “Uzun süre östrojen hormonuna maruz kalmak en önemli risk faktörlerinden biridir. Bunun dışında erken yaşta regl başlaması, geç menopoz, hiç gebelik olmaması, obezite, menopozda aşırı hormon ilacı kullanılması hormonlar açısından etkili risk faktörleridir. Obezite; yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi bozukluklara neden olmasının yanında diğer kanserlere yatkınlık gibi meme kanseri için de önemli bir risk faktörüdür. Özellikle menopoz sonrası göbek çevresinde artmış yağ dokusu birikiminde de yağ hücrelerinde östrojen hormonuna dönüşüm görüldüğünden risk artmaktadır” dedi.

"MEME KANSERİ HER YIL ARTIYOR"

Meme kanserinin özellikle 40 yaş sonrası kadınlarda görülme sıklığının her 10 yılda belirgin şekilde arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Kapan, “Bu duruma rağmen değişen beslenme şekilleri, hormon ve katkı maddeli yiyecekler, obezite, stres gibi faktörler nedeniyle ülkemizde de daha genç yaşlarda da görülmeye başlamıştır. Dünyadaki her 8 kadından birinin ömrü boyunca meme kanseri olma riski vardır” ifadelerini kullandı.

"ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARABİLİR"

Oluşabilecek belirtileri anlatan Prof. Dr. Kapan, “Meme başında çekinti, memeden kanlı akıntı, memede portakal kabuğu görüntüsü gibi belirtiler aslında meme kanserinin ileri evrelerinde görülen belirtilerdir. Meme kanserinin erken evresindeki tek belirtisi genellikle ağrısız, düzensiz sınırlı, sert kitledir. Çoğunlukla büyük hacimli memelerde ve derin yerleşimli olduğunda ele gelmeyebilir. Bu yüzden meme kontrollerinin aksatılmadan yapılması, erken tanı için önemlidir. 20 yaşından itibaren her kadının ayda bir kez regl dönemini takip eden hafta kendi kendini muayene etmesi, yılda bir kez meme cerrahına muayene olması ve gerekiyorsa, meme ultrasonografisini yaptırması ihmal edilmemelidir. Bunların yanı sıra, 40 yaş sonrası yıllık mamografi tetkiklerinin yapılmasının meme kanserine bağlı ölümleri yüzde 30 azalttığı yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır” açıklamasında bulundu.

"ERKEN EVREDE KEMOTERAPİ GEREKMEYEBİLİR"

Erken evrede tanı konulduğunda hastaya ve memeye yapılacak girişimlerin de daha küçük ve daha az travmatik olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kapan, şu bilgileri paylaştı: “Erken evrelerde öncelikle ameliyat, sonrasında gereğinde kemoterapi dediğimiz ilaç tedavisi ve radyoterapi (ışın tedavisi) hastaya göre uygulanmaktayken, ileri evrelerde önce mutlaka kemoterapi yapılıp, sonrasında kar-zarar hesaplandıktan sonra cerrahi seçenek değerlendirilmektedir. Günümüzde çok erken evrede yakalanan meme kanserinde çoğu zaman hastanın memesi korunmakta, sadece kanserli bölge çıkarılmakta, koltuk altındaki lenf bezlerinin çıkarılması ve bunu takip edebilecek ileri dönemde ortaya çıkan kol şişmeleri ve fonksiyon kayıpları en aza indirilmekte, çoğu zaman kemoterapi gereği bile duyulmamakta ve 5 senelik yakın takip döneminde herhangi bir nüks olmadığında meme kanseri geçiren kadın ile geçirmeyen kadın arasında fark kalmamaktadır. İleri evrelerde yakalandığında ise meme kanseri koltuk altı lenf yollarını aşıp, kan yolu ile de kemik, karaciğer, akciğer ve beyin gibi hayati organlara metastaz yapıp ölümlere neden olmaktadır.”

TEDAVİ YOLLARI

Prof. Dr. Kapan, tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinde de amacın hastayı kanserli dokudan kurtarmak ve nüks gelişmeden sağlıklı uzun bir yaşam sağlamak olduğunu söyledi. Meme kanseri tedavisinde mümkünse ameliyat ile kanserli dokuyu çıkarmanın büyük önem taşıdığının altını çizen Prof. Dr. Kapan, “Evre 1’de sadece memede kitle ile yakalanan koltukaltına bile atlamamış olan kanserden bahsedilirken, evre 4’te uzak organlarda yayılım görülür. Erken evrede tedavi ile hastalık sonrası uzun yıllar sağlıklı yaşam mümkünken, uzak organlara sıçrama olduğunda bu organların fonksiyonlarının bozulması sonucu ölüm riski artmaktadır” dedi.

"AKILLI İLAÇLAR KULLANILABİLİYOR"

Meme kanserinde akıllı ilaçların kullanımı ile ilgili gelişmelerden de bahseden Prof. Dr. Kapan, şunları söyledi: “Hastalığın tanısını koyduğumuz değerlendirme, gidişat ve hasta özelinde nüksü önleyecek halk arasında akıllı ilaç diye adlandırılan ek ilaç tedavilerini kullanıp kullanmayacağımız konusunda bilgi verir. Bunun yanında, meme kanserlerinin sadece yüzde 10’unu oluşturan genetik geçişli bir kanserden şüphelendiğimizde yapılacak ek tetkikler ve alınacak önlemler, eklenecek hormon tedavileri konusunda da bu testlere başvururuz. Meme kanseri tedavisi genelde 6 ay ile bir yıl arasında tamamlanmaktadır. Bu süre sonrasında hastalar belli aralıklarla kontrole çağrılır, 5 sene sonunda bu kontroller senede 1’e düşer, yani bir kadın meme kanseri sonrası 5 yılını hastalıksız tamamladığında toplumdaki senede bir kontrol önerdiğimiz sağlıklı kadınlarla aynı düzeye gelir.”

BESLENMENİN ÖNEMİ

Beslenme şeklinin, kanseri önleme noktasında çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kapan, “Hücre bazlı kanser gelişmesi nedenlerin yanında yanlış beslenme ile kanser gelişimini kolaylaştıran yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Bu yiyeceklerin başında obezite için de risk faktörü olan şekerli yiyecekler vardır. Bu nedenle genel sağlıklı yaşam prensiplerine uyarak yani düzenli yaşa uygun spor, yürüyüş, Akdeniz usulü az yağlı ve şekersiz beslenme, düzenli uyku, stres faktörlerini en aza indirme, sigara kullanmama gibi yöntemler tüm diğer kanserlerde olduğu gibi meme kanserinde de önleyicidir” diyerek sözlerini tamamladı.
 

İlgili Haberler