‘Ailevî yapılanma’ için mi ‘Alevî yapılanma’ bitirilecekti?
Milyarlarca dolarlık medya operasyonlarının niye yapıldığı bugünlerde çok daha iyi anlaşılıyor... Devletle iş yapan büyük patronların aslında hiç ilgileri olmadığı halde bu sektöre girmeleri tamamen ‘talimat’la gerçekleşiyor... ‘Talimat’a direnemeyen patron gösterilen medya kuruluşunu bünyesine almasına alıyor ama yönetimine pek karışamıyor!.. Hatta kapıdan bile giremiyor dersek abartmış olmayız...
Onun işi, imtiyaz hakkını ve vergi levhasını almakla sınırlı... Zaten ilgili medya kuruluşlarını satın alırken kullanılan paranın kaynağı da kamu bankaları olduğu için fazla problem yaşanmıyor... Patronun diğer işleri ‘sancısız’ yürümeye devam ederken, devralınan gazete ve televizyonlar da siyasî otoritenin inisiyatifine bırakılıyor... Yöneticilerini siyasî otorite belirliyor, içeriğe yine o karar veriyor...
Misyonu, haber vermek, kamu adına denetim yapmak, çağa ve olaylara namusluca şahitlik etmek olması gereken medya, bütün bunları yapmak yerine, zihin bulandırmak, adres saptırmak, cambaza baktırmak, iktidar lehine algı oluşturmak gibi ‘yüz kızartıcı’ bir zemine oturmuş durumda...
Böylesine ‘profesyonelce’ bir kurgudan namussuzluğa ve haksızlığa karşı asil bir isyankârlık yükselmez... Bu bir ‘entegre memurlar’ sistemidir, ahlâklı olması veya olmaması hiç önemli değildir, önemli olan ‘en büyük patron’a bedeli mukabilinde hizmettir...
Bir parmak şıklatma sesiyle nasıl da hizalanıyorlar!.. Ergenekon’u bunlardan öğrendik!.. Sonra Ergenekon’un aslında bir ‘kumpas’olduğunu da!.. Son derece uyumlu bir orkestra gibi hareket ediyorlar; yalan söylerken de, o yalanın başkasına ait olduğunu ispatlarken de!.. Siyasî kariyerini ve gazetecilik hayatını neredeyse Ergenekon operasyonu ve dâvâlarıyla ilgili yazdıklarına borçlu olanlar bile bugün çark edebiliyorlar...
Bunlar vesayet rejimini bitirmek ve demokrasiyi hakim kılmak isteyenlere sözüm ona destek çıktılar!.. Oysa her şey rol icabıydı... Rahatsız oldukları ‘vesayet rejimi’nin niteliği değil, o rejime hükmedenlerdi!.. Aksi olsaydı bugün de varlığını sürdüren ama sahipleri değişen ‘vesayet rejimi’ne isyan etmeleri gerekmez miydi? 28 Şubat rejimi, devlet memurlarının işten çıkarılmalarını ‘ita amirleri’nin iki dudağı arasına bırakacak bir kanun değişikliğine yeltenmişti de bu keyfîlik Köşk’ten dönmüştü... Peki Başbakan’ın 657 sayılı kanunla ilgili rahatsızlığını ifade ettiği ve ‘icabına bakmak’ için fırsat kolladığı açık bir gerçekken o çevrelerden sesini çıkaran oldu mu? 28 Şubat bir dikta özlemiydi, bu hükûmet geldi tehlikeyi bertaraf etti öyle mi?
Bakın yerli Pravda’lara... Yolsuzluklarla ilgili bırakın operasyonu, aklından geçiren polis, savcı, maliyeci giyotin altına gidiyor... Var mı bu gidişi tehlikeli bulan? Var mı bu gidişin yeni bir ‘vesayet’in tescili olduğunu, BAAS tipi tek parti rejimine doğru yol aldığımızı öne süren? Bu ‘mevsimlik partizan kalemler’in herhangi birisinin ihale kanununun neden yılda on kere değiştiğini sorduğunu okuyan olmuş mu? Ya da Sayıştay’ın günden güne neden ‘göstermelik’ bir kuruma dönüştüğünü?
Yeni HSYK’yı kendileri inşa etmişti... Şimdi değiştiriyorlar ‘paralel devlet’i yıkma adına!.. 12 Eylül referandumunda alttan alta ‘yargıdaki Alevî yapılanma’nın bitirilmesi propaganda ediliyordu... Anlaşılan o ki ‘Alevî yapılanma’yı bitirme propagandası meğer ‘ailevî yapılanma’yı başlatma plânıymış!.. Çünkü kanun tasarısı tam da ‘siyasî aile’ye göre!.. Bakan her HSYK üyesini görevden alma yetkisine kavuşacak... Savcıların adlî, hâkimlerin idarî görevlerini Bakan belirleyecek... Hangi üyenin hangi dairede görev alacağına Bakan karar verecek... HSYK’da görev yapacak tetkik hâkimlerini Bakan seçecek... Genel kurulun toplantı gündemini ve tarihini Bakan belirleyecek... Teftiş Kurulu Başkanlığı doğrudan Bakan’a bağlanacak... Ve daha neler...
Bu ‘tiranlaşma’ eğilimlerini hiç konu etmeyenler, hırsızlık, yağma ve yolsuzluk konularını gölgelemek için ‘uluslararası operasyon, hükûmete suikast, komplo’ gibi gizemli sahalarda top çevirmeyi, kamuoyu algısını burada sabitleyerek, konuyu kriminal boyuttan uzak tutmayı görev edinmiş durumdalar... İşte yüksek maliyetli medya operasyonları bu ‘kara günler’de işe yaraması içindi... Bu ‘konsorsiyum’un becerdiklerine bakınca, kabul etmeliyiz ki, maliyet hafif kalıyor...