Aikido felsefesiyle siyaset
Yerel seçimlere giderken liyakattan bahsetmesek olmaz.
Konu "yerel seçimler" olunca aday ve adayın özellikleri, lider performansı, ideolojiler ve parti programlarının karşısında bir nebze daha öne çıkıyor.
Tabi ki şartlar normal olursa.
“İnsan ahlakının temeli bilgidir. Çünkü akıl, iyi ile kötüyü ancak bilgi ile ayırır" diyor Farabi.
Peki biz nasıl bilgileneceğiz? Halkın bilgilendirilmesi ve dolayısıyla bilinçlenmesi için okullaşma oranı ve eğitim süreleri çok önemli… Ülkemizde eğitim süresinin ortalaması dokuz yıl… Günlük kitap okuma süremiz yedi dakika… TV izleme süremiz günlük 6 saat.. Gezip görerek öğrenmek için seyahat etme alışkanlığımız da ekonomik gücümüz de yok.
Akıllı telefonlar sayesinde iletişimimiz arttı fakat oradan da bilgilendiğimizi en azından doğru bilgilendiğimizi söyleyemeyeceğim. Okula gitmeden, okumadan, seyahat etmeden, sadece televizyonlarda gündüz kuşağı, kadın programları, futbol yorumları ve sözde tartışma programları izleyerek, akıllı telefonlardan salavat zincirleri eşliğinde öğrendikleriyle (!) her şeyi bilen bir kitle var ortada. Bu bilgi düzeyiyle nasıl en iyi belediye başkanını seçebileceğiz bilmiyorum.
Vatandaşın zamanında, doğru bilgilendirilmesi ve bunun sonucunda bir irade ortaya koyması yani kandırılmamasını, yanılmamasını sağlamak öncelikle devletin görevidir. Fakat devleti yöneten iktidarda böyle bir kaygı görmüyorum. İktidarın tek derdi iktidarını devam ettirebilmek… Bunun için miting meydanlarında montaj videolar bile yayınlıyor, seçmen de çıkarının peşinde kısa vadede en çok işine geleni tercih ediyor. Simbiyotik bir ilişki var aralarında.
Devlet gücünü elinde bulunduranların ortalamadan daha ahlaklı olmasını beklemek en doğal hakkımız. Fakat ellerine mikrofonu geçirdiklerinde memleketin yarısını hain kendilerini milliyetçi ilan edebiliyorlar. Rakibinin gücünü kendi gücünle birleştirip kullanma teknikleri olan uzak doğu dövüş sporu Aikido'nun felsefesinde olduğu gibi milleti en hassas yerinden milliyetçilik söylemiyle vuruyorlar.
Mesela hangi milliyetçi milletini fay hattının üzerinde yaşatır? Devletini fay hattının üzerine kurar? Bu hem akıl hem ahlak problemidir. Ama yine Aikido felsefesiyle vatandaşa verdikleri "hain" olmak yada olmamak korkusuyla "makul depremzede" olmayı dayatıyorlar. Vatandaştan ailesi enkaz altındayken bile devletin zaten yapmak zorunda olduğu hizmetler için karşılarında minnet göstermesini bekliyorlar.
Bir deprem ülkesinde yaşıyoruz ve yaşadığımız son deprem felaketinin üstünden daha bir yıl geçmedi. Rasyonel düşünürsek öncelikle fay hattı üzerinde yaşamaktan kurtulmak konusunda hemfikir olmamız gerekir. Evet fayı, fay hattını, bilen kimse orda yaşamak istemez ama bu gidişle halkımız yine / yeniden depremi hafife alan adayı ve partiyi seçecek... Bırakın son depremin yaşandığı illerimizi hiç bir seçim bölgesinde bir yerbilimci veya bir yerbilimciden danışmanlık alacak, konuyla ilgili bir aday gösterilmeyecek, gösterilse ve seçilse bile aldığı bilimsel eğitim doğrultusunda kararlar alamayacak.
Yer bilimci deyince Celal Şengör'ü anmadan geçmemek lazım. Celal Hoca içine düştüğümüz yönetimsel sıkıntıyı görmüş ve bir söyleşisinde alanının dışana çıkıp "Ohlokrasi" den bahsediyor. (Ohlokrasi: Bilgisi ve yetkinliği olmayan geniş halk kitlelerinin desteğini alan popülist siyasetçilerin devlet yönetiminde mutlak güç elde etmesiyle oluşan bir yönetim tabiri.) Celal Hocanın bu hatırlatması seçim arifesinde liyakatsız kişilere verdiğimiz oyların nelere yol açabileceği üzerinde biraz düşünülmesi gereken bir ikaz içeriyor.
Her seçim öncesi çeşitli provakasyonlarla rasyonel düşünme imkanını ortadan kaldırıyorlar. Yerel seçimlerde yine sokak hayvanlarını, çöp ve içme suyunu, park yerlerini, imar konularını konuşamayacağız, projesi olan adayları dinleyemeyeceğiz. İdeolojik giydirmelerle örneğin bir bulvarın genişliğini, ferahlığını, trafiği rahatlatmasını değil bulvarın adını konuşmaya mahkum edecekler. Geldiğimiz noktada doğru tercih yapamayacağız sürekli olarak trolleneceğiz ve yanlış tercihlerimiz bizi tekrar tekrar öldürecek. Halbuki belediyecilik insanımızı daha iyi yaşatmak hayat kalitesini yükselmek için olmalı. Eski Ağın Belediye Başkanı rahmetli Yılmaz Serttaş belediyeciliğin ruhunu yakalamıştı “Ağın'a gelin gezin eğer ayakkabınıza çamur değerse size yeni ayakkabı alacağım." diyerek bir proje bir iddia ortaya koyuyordu.
Bir tane bile projesi olmayan aday karşımıza gelip milli, dini değerlerle yok efendim Amerikan düşmanlığıyla vesaireyle kafa karıştırmaya kalkarsa bilin ki bizi soymaya karar vermiş demektir.
Yazımı bir çağrıyla sonlandırmak istiyorum: Gelin bu sefer bir değişiklik yapıp adayların liyakatine bakalım, projelerini soralım, kaynaklarını soralım, kadrosunu soralım, en önemlisi adaya neden adaysın diye soralım.