Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında flaş iddialarda bulundu.
"Bu ülke adına utanç duyduğum bir olayı anlatmak istiyorum" diyen Davutoğlu, Cumhurbaşkanları kullansın diye alınan uçakta uyuşturucu taşımacılığı yapıldığını öne sürdü.
Davutoğlu konuya ilişkin şunları söyledi:
"Demokratik yollarla işbaşına gelmiş bir iktidarın böylesi kirli bir uluslararası sektörün parçası olarak anılması ülkemiz için gerçekten utanç vericidir.
Bu ülke adına utanç duyduğum bir olayı anlatmak istiyorum: Rahmetli Özal ilk defa Cumhurbaşkanları kullansın diye bir uçak almıştı. Üzerinde ay yıldız olan Türkiye’yi temsil eden bir uçak, ben de kullandım bu uçağı.
Bu uçak bir şirkete 1,5 milyar dolara satılmış ve bu uçak Brezilya’da içinde kokain yakalanarak el konuluyor. Üzerinde ay yıldız olan uçak kokainle yakalandı. Eğer bu uçak bu şekilde yakalandıktan sonra İçişleri bakanı o koltukta oturuyorsa ve Cumhurbaşkanının sesi çıkmıyorsa kimse milli haysiyetten bahsedemez.
Şimdi nerede bu uçak ne oldu o dava biliyor muyuz? Basını kontrol ederseniz, yayın yasağı getirirseniz bir süre bu olayı göz ardı edebilirsiniz ama bu millet bunu unutmaz"
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “2016’da uyuşturucu bağlamında toplam şüpheli sayısı 114 bin 276 iken şu anda toplam şüpheli sayısı 284 bin 604’tür. Olay sayısı, 81 binden 215 bine çıkmış. Yakalanan eroin miktarı, 5 bin 500 kilogramdan takriben geçen sene 22 bin 204 kilograma çıkmış. Yakalanan kokain miktarı 845’ten 2 bin 841’e, yakalanan metamfetamin miktarı 251 kilogramdan tam 8 bin 660 kilograma çıkmış” dedi. Davutoğlu, “Eğer iktidar partisinin genel merkezinde dahi ‘pudra şekeri’ diyerek uyuşturucu tüketiliyorsa tuz baştan kokmuş demektir. Eğer birçok bakanın yanında uyuşturucu baronu olarak bilinen kişilerle resimleri varsa tuz, kokmanın ötesine geçmiş demektir” diye konuştu.
Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi Genel Merkezi’nde genel merkezinde bu düzenlediği basın toplantısında partisinin Uyuşturucu ile Topyekûn Mücadele programını açıkladı. Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
“EĞER BİRÇOK BAKANIN YANINDA UYUŞTURUCU BARONU OLARAK BİLİNEN KİŞİLERLE RESİMLERİ VARSA TUZ, KOKMANIN ÖTESİNE GEÇMİŞ DEMEKTİR”
“Uyuşturucu meselesi, sadece bir asayiş, güvenlik meselesi değildir. Sadece bir sağlık meselesi de değildir. Sadece bir aile huzuru meselesi de değildir. Hepsini kapsayan, derinlikli, yaygın, nesilleri, mekanları, zamanı aşan bir sorundur. Dolayısıyla uyuşturucuyla mücadele konusunu ele alırken uzun vadeli, kapsayıcı, kuşatıcı yol tarif etmek gerekir.
Uyuşturucu meselesi, uyuşturucuyla mücadele meselesi; ülkemiz açısından bir milli güvenlik, gerçek bir milli beka meselesi varsa işte milli bekası odur. Gençlerimiz açısından bir varoluş meselesidir. Hafife alınamaz. Eğer iktidar partisinin genel merkezinde dahi ‘pudra şekeri’ diyerek uyuşturucu tüketiliyorsa tuz baştan kokmuş demektir. Eğer birçok bakanın yanında uyuşturucu baronu olarak bilinen kişilerle resimleri varsa tuz, kokmanın ötesine geçmiş demektir.
2016’da uyuşturucu bağlamında toplam şüpheli sayısı 114 bin 276 iken şu anda toplam şüpheli sayısı 284 bin 604’tür. Olay sayısı, 81 binden 215 bine çıkmış. Yakalanan eroin miktarı, 5 bin 500 kilogramdan takriben geçen sene 22 bin 204 kilograma çıkmış. Yakalanan kokain miktarı 845’ten 2 bin 841’e, yakalanan metamfetamin miktarı 251 kilogramdan tam 8 bin 660 kilograma çıkmış. Bu, her gün artıyor. Şu denemez, ‘Demek ki iyi mücadele ediliyor’. Hayır. Bir ülkede tutuklarının üçte birin uyuşturucuyla bağlantılıysa artık bu mesele çığırından çıkmış demektir.
Uzun yıllar kullanılması dolayısıyla yıpranmış olmasına rağmen bir onuru vardı uçağın. O oturduğunuz koltuklarda Türkiye Cumhuriyeti devlet başkanları, son 30 yılın devlet adamları oturmuştu. Bu uçak, bir şirkete galiba 1,5 milyon dolar civarında bir rakamla satılmış. Geçen sene ekim ayında Brezilya’da, içinde kokain yakalanarak bu uçağa el kondu. Bir devletin haysiyeti, milletin haysiyeti olan ve ‘Bizim cumhurbaşkanlarımızın, başbakanlarımızın kullandığı uçak’ diye belki de bir müze gibi sunulması gereken bir uçak, üzerinde ay yıldız olan bir uçak, kokain ile yakalandı. Bu, ülkede gündem olduktan sonra İçişleri Bakanı yerinde oturuyorsa, Cumhurbaşkanı sesini kesmişse hiç kimse milli haysiyet ve onurdan bahsedemez.
Ülke içinde hamaset yapanlar, her konu açıldığında millilikten, yerlilikten, dünya lideri olmaktan bahsedenler, bunun hesabını verecekler. Millet vicdanı bunu kabul etmez. Bu uçak nerede şimdi, bu uçak? Ne oldu o dava? Hangi iş adamı kimi kiraladı da Türkiye Cumhuriyeti’nin haysiyeti ayaklar altına alındı? Basını kontrol ederseniz, yayın yasakları getirirseniz böyle olayları bir müddet göz ardı edebilirsiniz. Ama bu olaylar milletin vicdanından kopmaz.
“TAM SAHA MARKAJI OLMADAN UYUŞTURUCU ENGELLENEMEZ”
Eğer bir ülkede uyuşturucu kullanımı ilkokula kadar inmişse, belli mahalleler uyuşturucu ile anılır hâle gelmişse, şehirlerimizde her bir köşede oğlunun kızının uyuşturucudan yaşadığı çileleri anlatan anne ve babalar görüyorsak şimdi harekete geçme zamanı. Eğitimden başlayarak toplumun her katmanında, her mahallesinde, sokağında bir bilinçlenme ve farkındalık kampanyası seferberliği başlatacağız. Tam saha markajı olmadan uyuşturucu engellenemez.
Masum çocuklarımız uyuşturucu tacirlerinin hedefi hâline gelmişse Ankara’da kimse nutuk atamaz. Kimse ‘Türkiye Yüzyılı’ diyerek hamasetle, rakamlar üzerinden oynayarak bir şeyler yapamazlar. Her bir gencimiz kıymetli. Bir süzgeç stratejisi uygulayacağız, koruyucu ve önleyici politikalar alanında. Beş aşamalı bir süzgeç stratejisi. Birinci aşama, uyuşturucuyu kaynağında engellemek. O ülkelerle konuşarak, gerekirse oralara özel timler göndererek kaynağında engellemek. Kaynağında engellemeye çalışacağız. Asya içlerinden Latin Amerika içlerine kadar. Olmadı, o süzgeçten geçti mi, rotasını takip edeceğiz. Bazı organize suç örgütü lideri olarak ilan edenlerin tayin ettiği rotalara bakın, eğer onlar biliyorsa yetkililer nasıl bilmez bu rotaları? O güzergahta, yolda Türkiye’yi, gençlerimizi tehdit eden ne varsa, gerekirse açık denizlerde fiili operasyonlar yapacağız. Kimseye de hesap vermeyiz.
Üçüncüsü; limanlar, havaalanları, kara yolu girişleri, oradan geçenler o süzgece takılacaklar. Bugün bazı limanların uyuşturucu üsleri hâline geldiği açıktan söyleniyorsa ve hatta bu sebeple bazı görevlilerin yer değiştirdiği ifade ediliyorsa bunlara hesap sormak lazım. O limanlar, Türkiye Cumhuriyeti limanları, havaalanları, kara yolu girişleri, uyuşturucu tacirlerinin ve onların piyonlarının ellerini kollarını sallayarak uyuşturucu trafiği yönettikleri yerler olmaktan çıkacak.
Limanlardan da diyelim geçti, dördüncü olarak, Türkiye içindeki bütün uyuşturucu dağıtım kanalları yerle bir edilecek. Bunun için özel bir kurumsal birim kuracağız. Birimin adı, uyuşturucuyla anılmasın diye ‘UYUM, Uyuşturucu ile Mücadele Merkezi’.
Eğer oradan geçerse beşinci aşamada, o masum tüketici pozisyonunda olan masum gençlere ulaşması, o kanallar, o network tümüyle tasfiye edilecek. Öyle engeller koyacağız ki o torbacı denenler, uyuşturucu taşıyanlar, bunu tüketiciye ulaştıramayacaklar.
“TORBACI DENEN KİŞİLER TUTUKLANIYORSA BUNA ‘SİVRİSİNEK AVLAMAK’ DENİR. BİZ, BATAKLIĞI KURUTACAĞIZ”
Uyuşturucu baronları diğer baronlar gibi bu ülkenin kanını emen, kaynaklarını tüketen bir zümre olarak rahatça hareket alanı bulabiliyorlar da şu veya bu şekilde buna bağımlı hâle gelmiş gençler, onların torbacı diye tanımladığı sıradan kişiler tutuklanıyorsa buna, ‘sivrisinek avlamak’ denir. Biz, bataklığı kurutacağız.
Bağımlı hâle gelen vatandaşlarımızı, gençlerimizi tam bir şefkatle kucaklayacağız. Uyuşturucu baronlarına devletin kudret elini uygulayacağız, bir şekilde uyuşturucu belasına tutulmuş masum gençlerimize devletin şefkat ve merhamet elini uzatacağız. Onları için ‘BİZİM’ dediğimiz ‘Bağımlılık İzleme ve İyileştirme Merkezi’ kuracağız. Adını ‘BİZİM’ koyduk. Bizim, o gençler bizim.
“SAHİPSİZ DEĞİLSİNİZ”
Buradan gençlerimize, uyuşturucu bağımlısı gençlerin anne ve babalarına sesleniyorum: Siz, sahipsiz değilsiniz. Birileri uyuşturucu baronlarına sahip çıkabilir. Biz, sizlere sahip çıkacağız. Ülkenin her bir yanından bu feryadı yükselten vatandaşlarımıza da sesleniyorum: Size ihtiyacımız var. Bu mücadele sadece devlet tarafından yürütülecek bir mücadele değildir. Bu mücadele, toplumun topyekûn bir seferberliği ile çözülebilecek bir mücadeledir. Devletin içinde olduğu bir mücadeledir. Biz, bu mücadelenin gereğini yapmaya hazırız.”