Ahlat Aşısı...
Kısa adı TÜRKSAV olan Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı'nın 21. Uluslararası Türk Dünyasına Hizmet Ödülleri töreni için gittiğim Ahlat'ta yüreğimi bıraktım. Anadolu'yu Türk coğrafyası haline getirenlerin girdiği kapı olan Ahlat'taki bazıları 1000 bazıları 1200 yıllık mezar taşları büyüledi beni. Oysa genç-acar gazeteci olarak siyasileri takip etmek için gitmiştim ancak Selçuklu diyarı ile ilgili fazla bilgim yoktu. Dergi ve gazetelerde okuduğum, internet üzerinden ulaştığım bilgiler dışında orayı hissederek, gezip-görerek yaşamak gerekiyormuş.
***
Ahlat'ta doğup, öğrenim için gittiği Kırgızistan'dan yüksek lisansını Türk Dünyasında yapan Türk Milliyetçisi Mümtaz Çoban, 2008 yılında yurda dönüp memleketine hizmet için Belediye Başkanı seçilmiş. Türkmen yurdu Ahlat, Bitlis'e bağlı bir ilçe olmakla beraber Van, Ağrı, Muş yollarının kavşağında stratejik öneme sahip. Bölücü terör örgütünün bölgedeki en büyük hedefi. Demografik yapıyı değiştirmeye yönelik çalışmalar halen sürüyor. Mümtaz Çoban ikinci dönem MHP'den istifa edip AKP'ye geçmiş. 2014 seçimlerinde PKK, Çoban'ın kazanmasını hazmedemeyerek üç gün boyunca kente saldırmış. Böylesi il ve ilçelerde halkın seçtiği belediye başkanları ile devletin atadığı mülki amirler arasında çok çekişmelere tanık oldum. Ancak, Ahlat'ın farklı idealist bir kaymakamı var. Genç kaymakam devletin otoritesini kısa zamanda sağlayıp, belediye başkanı ile el ele verip Ahlat'ı hak ettiği yere getirmek için gece gündüz didiniyor. Ahlat Kaymakamı Bülent Tekbıyıkoğlu'nun adını bir kenara yazın. Önümüzdeki yıllarda Valilik, müsteşarlık, bakanlık yapacak bilgi birikimine sahip.
Çoban ve Tekbıyıkoğlu'nun mihmandarlığında girdiğimiz dünyanın en büyük mezarlığında kelimenin tam anlamı ile vuruldum. Cuma namazı için gittiğimiz Kadı Mahmut Camii bana hemen babamın anne tarafından dedelerini hatırlattı. Kayseri'deki Kadı Burhanettin'i... Sivas'ta Eretna Devletini kuran Türk büyüğünü. Demek ki biz de Kayseri'ye ulaşmadan Ahlat'daymışız. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan çok önce 1200-1500 yıllık Türk yerleşiminde "Ahlat Aşısı" oldum Selçuklu Mezarlığı'nda. Sabah uyandığımda ise Ahlat'a aşık olmuştum. Kafamda binlerce şimşek çaktı! İlk 1993 yılında Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım gazetede 18 Mart Çanakkale Şehitleri gününde "Türk'ün Kâbesi Çanakkale" manşetini attığım için ne çok eleştirilmiştim. İstiklal Marşı şairi "Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi" diye yazmıştı oysa.
***
Çanakkale Savaşı'nın manası, değeri yeni anlaşılıyor. Genç öğrencilerimizi okullar, veliler Çanakkale'ye götürüyor. Şehitliği ve muharebe alanlarını gezdirip millî bilincin güçlenmesini sağlıyor. Çanakkale adeta ziyaretgah oldu. Olmaya devam edecek. Ancak Ahlat'ı görüp yaşayınca, tashih yapma ihtiyacı hissettim. 100 yıl önce emperyalistler Çanakkale'yi geçip ülkemizi işgal etmek istiyordu. Bin yıl önce de gözleri Anadolu topraklarındaydı. Türk'ün tarihi 8-10 bin yıl öncesine dayanıyor. Ahlat'taki mezarlığımızın benzeri dünyada yok. Bu yüzden şimdi diyorum ki "Türk'ün Anadolu'daki kabesi sembolik olarak Ahlat'tadır!.." Bugün de emperyalistler Türkiye'yi bölüp, parçalama derdinde. Ahlat'ı tıpkı Çanakkale gibi ziyaretgah haline dönüştürmeliyiz. Bitlis Valisi daha önce Çanakkale'de görev yapmış, gayretli. Çok güzel projeler hazırlamışlar. Katkı sağlamak boynumuzun borcu.
Ahlat'ı bir güne sığdırmak mümkün değil. Evet, Ahlat'a aşık oldum ama Adilcevaz, Tatvan, Bitlis, Muş, Van ve Bingöl'e de. Doğu'ya da sevdalandım. Üç günlük gezi bir haftaya uzadı. Yazacak o kadar çok şey var ki... Oranın insanında bulduğum samimiyete dünyanın hiç bir yerinde rastlamadım dersem özetlemiş olur muyum.
Haftaya uzun uzun izlenimlerimi, tekliflerimi yazmaya çalışacağım...