Bu, Afganistan’da kızların orta ve yükseköğrenim görebilmeleri için son ümidin de yok edilmesi demekti.
Afganistan’da Taliban’ın en büyük meşguliyetini kadın haklarını kısıtlama çabaları oluşturuyor. Taliban dönüyor, dolaşıyor, kadınları eve kapatmanın, kamusal hayattan %100 soyutlamanın yollarını arıyor. Eğer bu konuyla meşgul olduğu kadar ülkenin dağ gibi ekonomik ve toplumsal sorunlarıyla meşgul olsa bu alanda az da olsa bir gelişme, bir ilerleme sağlardı.
Taliban’ın kadın konusundaki bu ilkel, bu çağdışı tutumu, İslam’ın en katı, en bağnaz, en akıldışı yorumunun bir sonucudur. Taliban, bu çağdışı yorumun günümüzdeki en sıkı temsilcisidir.
Bugün geri kalmışlık, birçok alanda gelişmiş ülkelere muhtaçlık Müslüman ülkelerin kaderi olmuştur. İslam dünyasının geri kalmasının muhtelif sebepleri var. Bunların en başında ise kadınların ikinci sınıf sayılarak eğitim-öğretim haklarının ve toplumsal ve kamusal hayatta rol almalarının engellenmesidir. Bu durum Müslüman ülkelerin geriliğinin 1 numaralı sebebidir. Dünyadaki yüz akımız Aziz Sancar’ın dediği gibi Müslüman ülkeler, kadınları kamusal hayattan dışlayıp eve kapatmakla bir ülkenin kalkınma yolundaki insan enerjisinin ancak yarısını kullanmış oluyorlar. Bu enerjinin kadınlara ait olan %50’lik kısmı ziyan oluyor.
Zamanımızda Müslüman toplumların en önemli işi, öncelikli görevi kadınlara evrensel anlaşma ve sözleşmelerde tanınan tüm haklarını hiç mırın kırın etmeden tanımaktır. En gelişmiş Müslüman ülke olmamıza rağmen bizim ülkemizde bile dinsel dar görüşlülük etkin olabilmektedir. Ülkemiz için İstanbul Sözleşmesi’ne katılmak çok doğruydu; ama bağnaz çevrelerin baskısıyla, dayatmasıyla bu sözleşmeden ayrılmak çok yanlış olmuş; kadın haklarında geri gidilmiştir. Kadınların üretme, yönetme, başarma potansiyelinden yararlanamadıkça hiçbir Müslüman toplum ilerleme, çağı yakalama yolunda mesafe alamaz.
Toplumumuzun, alanlarındaki başarılarından dolayı “filenin sultanları” diye andığı ve çok haklı olarak kendileriyle övündüğü kadın voleybol takımımızın elemanlarına en iyi dindar kendilerini sananların sataşmaları, tehditleri hiç kesilmiyor. Onlara niçin sataşıyorlar, niçin tehdit ediyorlar? Çünkü onlar işlerini yaparken kendilerinin anladığı şekilde örtünmüyorlar. Böyleleri “filenin sultanları”nın başarmak için sarf ettikleri enerjiye, işlerine nasıl kan ter içinde konsantre olduklarına bakmıyorlar; onların sadece vücutlarına bakıyorlar. İşte bu bakış, bu zamanda az gelişmiş, hatta hiç gelişmemiş bakış örneğidir. Bu bakışın egemen olduğu Müslüman ülkelerde “filenin sultanları” var olabilir mi?
Bizim millet olarak “1. lig” devletler arasında yer alabilmemiz için yalnızca bilim ve teknoloji alanında değil, kültür ve sanat faaliyetlerinde, spor müsabakalarında da başarılara ihtiyacımız var. Zaten bu başarılar at başı yürüyor. Bu başarıları bize kim armağan ederse kadın erkek ayrımı yapmadan millet olarak onlarla gururlanır ve onlara minnet duyarız. “Filenin sultanları”ı da kazandıkları Avrupa Şampiyonluğu ile bunu analarının ak sütü gibi hak ediyorlar.